Böcekler, 350-400 milyon yıl önce, şimdiki formlarında, aynı kompleks organlara sahip olarak ortaya çıkmışlardır. Bu canlıların hiç değişmeden günümüze kadar gelmiş olmaları evrimcilerin oluşturduğu hayali evrim tablosunun yalnızca bir safsatadan ibaret olduğunu göstermektedir.
Böceklerin, diğer canlılarla kıyaslandığında çok ayrı bir yeri vardır. Fosil kayıtlarına bakıldığında bu canlıların en az, 400 milyon yıldır varlıklarını sürdürmekte oldukları görülür. Bu dönem boyunca, çeşitli felaketler yaşanmış, dünyadaki hayvan türlerinin büyük bir kısmı yok olmuştur. Bu olaylardan hiç etkilenmeyen belki de tek canlı türü böceklerdir. Sahip oldukları üstün yaratılışla her türlü ortamda çoğalmışlardır. Çölde, ormanda, göllerde, buzullarda, kısacası her yerde böcekler vardır.
Bugün, bilinen hayvan türlerinin dörtte üçünü böcekler oluşturmaktadır ve tahmini sayıları 1 trilyondan fazladır. Bu canlılar, nüfusları, vücut yapıları ve besin zincirine olan önemli etkileriyle evrimcileri çok zor bir duruma sokmaktadırlar. Bu canlıların fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkmaları, hiçbir sözde evrimsel ataya sahip olmamaları, son derece kompleks organlara sahip olmaları ve en önemlisi de bu kadar fazla çeşitlilik göstermeleri, evrim teorisi için mantıklı olarak cevaplaması oldukça zor olan sorunlar yaratmaktadır.
Evrimciler çok eski dönemlerden fosilleri kalmış olan böcekleri, ilkel olarak yorumlarlar. Bu sahte yorumların esas amacı, kompleks yapılarıyla evrim şemasına uymayan ve büyük çeşitlilikleriyle açıklanması imkansız olan böcekleri, evrim tablosunun uygun bir yerine sıkıştırmaktır. (Harun Yahya, Mikro Dünya Mucizesi)
Evrimcilerin iddialarının geçersizliğini örnek olarak gösterdikleri bir böcek türünü inceleyerek görelim.
Böceklerdeki Benzersiz Yaratılışa Bir Örnek
Evrim teorisinin bir delili olarak gösterilmeye çalışılan hamamböceği de evrimciler için ilkel bir böcektir. Hamamböceğinin çok eski dönemlerde yaşadığı doğrudur. Ancak 350 milyon yıl öncesinden kalma fosil örnekleri yakından incelendiğinde son derece kompleks yapılarla karşılaşırız. O dönemlerden kalma fosillerle günümüzdeki yaşayan örnekleri arasında hiçbir fark yoktur. Yani 350 milyon yıl içinde hamamböcekleri hiçbir değişim geçirmemişlerdir. Bu nedenle hamamböceği fosilleri, evrimciler için büyük bir sıkıntı sebebidir. Çünkü bu böcekler tek başlarına evrimin gerçekleşmediğini ispatlarlar.
Ayrıca hamamböcekleri, gelişmiş antenlere, mükemmel kanat yapılarına, vücudu kaplayan kitin tabakasına, yaklaşık 2000 mercekten oluşan petek gözlere, her türlü besini tüketmeye uygun makas benzeri ağız ve çene yapısına, her türlü yüzeyde yürümelerini sağlayan ayak ve ayak yastığı mekanizmalarına, feromon, sıcaklık, titreşim, ışık yoğunluğu gibi her türlü dış etkiye hassas organellere sahip olan hamamböcekleri, bu yapılarıyla, ilkel bir tür olarak evrim mekanizmalarının değil, üstün bir yaratılışın ürünüdürler. Böceği oluşturan yapıların her biri belirli bir amaç için biraraya getirilmiştir. Anten, göz, ayak yastıkları, kanat gibi organlar indirgenemez kompleksliğe sahiptirler. Yani bir bütün olarak, aniden ortaya çıkmadıkları sürece bir işe yaramazlar. Yarım bir anten veya yüzeye biraz tutunabilen ayaklar böceğin yok olmasına sebep olacaktır. Bu yüzden organlar ya bütün olarak vardır ya da hiç yoktur.
Tesadüflerle, bir böceğin yaratılış harikası kanatlarının, üstün yapısı ile antenlerinin, mükemmel renk ve parlaklıktaki kabuğunun açıklanması asla mümkün değildir.
Sıçrayan Böcekler
Bilinen ilk böcek fosili kuyruklasıçrayanlar takımına ait olan ‘Rhyniella praecursor`dur. Bu böceğin fosili 396 milyon yıllıktır ve sahip oldukları üstün mekanizmalar bu böcekleri, her ortamda yaşayabilen, gelişmiş birer makine haline getirmektedir.
Kuyruklasıçrayanlar, bu adı kuyruklarının ucunda bulunan özel bir düzenekten almaktadırlar. Çatala benzer bu yapı normal olarak öne doğru vücudun üzerine yatar ve çatalın kaidesi başka bir organel tarafından sabitlenir. Kaslar, bu çatalı arkaya doğru hızla itince, yere çarpar ve tehlike anında böceğin yay şeklinde uzun sıçramalar yaparak kurtulmasını sağlar. Böylece suyun üzerinde bile sıçrama yapabilirler.
Kuyruklasıçrayanlar dünyanın her yerinde, kutuplarda, suyun üzerinde ve yerin derinliklerinde bile yaşamaktadırlar. Parçalama, çiğneme, emme işlerini yapan son derece kompleks bir ağız ve çene yapısına sahiptirler. Vücut yüzeylerinde, tehlike sırasında vücut sıvısının dışarıya fışkırtıldığı yapılar bulunur. Ayrıca diğer böceklerde de görülen gelişmiş anten yapısına ek olarak ‘postantenal` adlı bir organ vardır. Bilim adamları sadece bu böceğe özgü olan bu organın nem algılamaya yaradığını düşünmektedirler. Bazı türleri vücutlarından ışık çıkartabilmektedir. Deri tüylerinin arasındaki hava yastıkları, sulu ortamlarda nefes almak için kullanılır. Çiftleşme için özel bir dans yaparlar. Bu böcek de diğer bütün böcekler gibi, hayali tesadüflerin değil, üstün bir yaratılışın ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Elbette bütün bunlar, evrim teorisinin tümüyle sahte delillere dayandığını gösteren örneklerden sadece birkaçıdır. Evrim teorisinin temel inancına göre bütün böceklerin atası olması gereken "ilkel böcek" hiçbir zaman varolmamıştır. Böceklerin, hiç değişmeden günümüze kadar gelmiş olmaları onların evrim geçirmediklerini ortaya koymaktadır.
Böcekler, kendilerini kusursuz yaratan üstün bir gücün, Allah`ın varlığını kanıtlamaktadırlar. Bu canlıları da, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları da yüce Allah yaratmıştır. Allah, üstün ve benzersiz bir aklın delillerini görebilmemiz için birbirinden kusursuz, birbirinden detaylı sistemler var etmiştir. Allah Kuran`da bu gerçeğe şöyle dikkat çekmiştir:
"Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır." (Zariyat Suresi, 20)