İnsanlarla gün içinde kurduğumuz ilişkilerde, rahatsızlık veren pek çok olayla karşılaşabiliriz. Kimi insanların bencilliğinden, kimi insanların anlayışsızlığından, kimi insanların ısrarcılığından, kimi insanların dinlemeyi bilmemesinden, kimi insanların alaycı esprilerinden, kimi insanların özenti üslup-larından rahatsız oluruz. Çoğumuzun bu ortak rahatsızlığının temelinde, aslında belki de birçok insanın üzerinde düşünmediği bir konu gelir: Kalitesizlik...
İslam’da kalite çok hayati bir konudur. Günümüzde birçok İslam ülkesinde sevgiden, anlayıştan, hoşgörüden, sanattan, güzellikten ve estetikten uzak bir yaşam tarzı hakimdir. Bu durum, Allah’ın Kuran’da bizlere tarif ettiği güzel ve temiz yaşam şekliyle tümüyle çelişmesine rağmen, yine de bu toplumlar tarafından oldukça makul karşılanmaktadır. Oysa kalitesiz bir yaşam tarzı ve estetikten uzak bir anlayış, bir Müslümana asla yakışmaz.
Kaliteden uzak bu yaşam tarzı, kişinin düşünce şeklinden, hayattan aldığı zevklere, hedeflerinden güzellik, estetik ve espri anlayışına, oturup kalkmasından konuşmalarına, yeme-içmesine kadar, tüm hayatını kapsayan çok geniş bir alana yayılır. Kaliteye önem verilmediğinde ve insanların hayatlarında estetik, güzellik gibi kavramlar olmadığında ise, dünya adeta bir nevi cehennem görünümüne bürünür.
Bu kaba saba yaşam tarzının tam aksine, kalite, temizlik ve titizliğin önemi Kuran’da özellikle bildirilmiştir. Yüce Allah bir ayetinde, “Elbiseni temizle. Pislikten kaçınıp-uzaklaş.” (Müddessir Suresi, 4-5) şeklinde buyurarak Müslümanların tüm imkanlarını kullanarak tertemiz bir hayat içerisinde yaşamalarını bildirmiştir. Dolayısıyla kalite, Müslüman toplumların en önemli özelliklerindendir.
İslam Alemindeki En Büyük Eksiklik Kalite Anlayışının Olmayışıdır
Şu an İslam aleminin en büyük problemlerinden biri, tüm Müslümanlarda olması gereken kalitenin bazı toplumlardaki eksikliğidir. Elbette İslam ahlakını en doğru şekilde algılayıp yaşayan; kaliteye, sanata, estetiğe gereken önemi veren çok samimi Müslümanlar da vardır. Ancak bazen bilgi ve eğitim eksikliğinden, bazen de İslam’ı geleneklerden öğrenmelerinden dolayı, dünyanın birçok yerinde bu yönde eksik kalmış Müslüman toplulukları da vardır. İşte özellikle de Müslümanlar aleyhinde propaganda yapmak isteyen odaklar, genellikle bu kalite eksikliğinin olduğu toplumları, dünyaya ‘gerçek Müslüman modeli’ olarak tanıtmaya çalışırlar. Bu sebeple televizyonlarda, gazetelerde, internete yüklenen resim ve videolarda, dünyanın birçok yerine ait, Müslümanlardaki kalite eksikliğini ortaya koyan manzaralarla sıkça karşılaşırız. Dolayısıyla, bu gibi İslam’ı yanlış algılayıp yanlış şekilde yaşayan Müslümanlar, tüm dünyanın İslam’ı yanlış tanımasına yol açarlar.
Bu yanlış örnekler nedeniyle, birçok insan ‘Müslüman’ denilince katı, sevgisiz, neşesiz, sanattan anlamayan, bilimi dışlayan, espri anlayışı olmayan, güzel ve estetik giyinmeyi bilmeyen, modernlikten uzak bir insan modeli algılar. Müzikten zevk almayan, neşeli insanlara müdahale eden, temizliğe dikkat etmeyen, nezaketsiz, şefkatsiz, kadınlara değer vemeyen bir anlayış, dünyanın pek çok yerinde Müslümanların temel özellikleriymiş gibi algılanır. Ve bu algı da elbette ki dünya genelinde büyük bir rahatsızlık ve tepkiye neden olmakta; ve insanları İslam’a karşı tavır almaya yöneltmektedir.
Bir kısım Müslüman kardeşlerimiz ise, bu durumun gerçek sebebinin, İslam’ı yanlış bir anlayışla yaşayıp, dünyaya da yanlış tanıtan Müslümanlar olduğunun farkına varamayıp, insanları, “İslam’a tavır almakla ve Müslümanlara düşman olmakla” suçlamaktadırlar. Oysaki insanlar gerçek İslam’a değil, gördükleri yanlış modeller nedeniyle zihinlerinde yanlış din algısıyla oluşmuş olan kalitesizliğe tepki duymaktadırlar. Duyulan bu tepkinin ikinci bir sebebi de, gerçek İslam ile alakası olmayan kalitesiz, kirli, çirkin, bakımsız yapıyı bazı bilgisiz Müslümanların savunmadaki kararlılıklarıdır.
Kalitesiz kişilerin belirgin özelliklerinden biri, baskı ve zorlamayla kendi hayatları ve inançlarını başka insanların benimsemesini istemeleridir. Oysa Allah Kuran’da baskıyı haram kılmıştır. Kuran’a göre Müslüman anlayışlı, sevecen olmalı, karşısındakine doğruyu güzel sözle anlatmalı ancak onun fikrine ve değerlerine saygı göstermeli, sadece kendisi için değil tüm insanlar için en güzel ortamı sağlamalıdır.
Müslümanlar, Yeryüzünün En Kaliteli ve Asil İnsanlarıdır
Din, sevgi, merhamet, şefkat, dostluk, temizlik, iyilik, güzellik, huzur, insanları kucaklama, fakirleri, yetimleri, muhtaçları, yaşlıları, Allah’ın yarattığı her şeyi; insanları, bitkileri, hayvanları, kısacası tüm varlıkları sevmek demektir. Böyle üstün bir ahlak anlayışı ise elbette ki hayatın her alanına, insanların tüm düşünce ve tavırlarına müthiş bir kalite ve seçkinlik kazandırır. Dolayısıyla Kuran’daki bu ahlakı yaşayan Müslümanlar, yeryüzünün en kaliteli ve asil insanları olmuş olurlar.
Bazı Müslüman toplumların yaşadıkları kalitesiz hayat tarzından kurtulmaları için ise, öncelikle kalitenin, Müslümanlığın önemli bir özelliği ve Kuran ahlakının bir gereği olduğunu çok iyi anlamaları ve kabul etmeleri gerekir.
Sanatta, bilimde, estetikte, siyasette, kısacası her alanda ve her yerde kalite olduğunda, İslam’a karşı insanlarda oluşmuş olan olumsuz bakış açısı da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Karşınızdaki kişi dinsiz bir kimse bile olsa, kendisine “sevgi, merhamet, şefkat, dostluk, arkadaşlık, iyi niyet, sosyal adalet, bilimde, sanatta, estetikte en ileri derecede gelişme içeren hoş sohbet bir ortam” karşısında ne düşüneceği sorulsa, cevabı “kesinlikle katılıyorum” olacaktır. İşte gerçek İslam’ın özü de böyledir; tüm bu özelliklerin en mükemmel anlayışı İslam ahlakında vardır.
Bazı insanların kalite anlayışı Allah’ın Kuran’da dikkat çektiği kalite anlayışından çok farklıdır. Bu insanların kalite anlayışı pahalı bir araba, markalı giysiler, çok güzel bir ev ve iyi eğitimle sınırlıdır. Elbette Allah’ın sunduğu bir nimet olarak bu sayılanlar, güzel ve estetik görünmeyi sağlayabilir. Fakat esas olarak kalite ruhta yaşanır.
Kalite, hayatın en önemli süslerindendir. Kalite kaybolduğunda insanlar içine kapanır, huzursuzlaşır, bencilleşir, duyarsızlaşır, hatta dinden uzaklaşırlar. Çoğu ibadetlerini yerine getirir belki ama kalitesizlik nedeniyle mutsuz hale gelirler. Karanlık, kasvetli evler, estetikten uzak mekanlar, bakımsız ibadethaneler insanlara mutluluk getirmez. Bakımsız görünümlü, yüzünde sevgi ifadesi olmayan, bezgin, kızgın ifadeli, olumsuz konuşan, güzelliklerden zevk almayan hatta bunları yok etmeye çalışan, kısacası olumsuzluklarını çevrelerine yayan insanlar toplumda yaygınlaşır. Böyle bir toplumda ise kardeşlik yok olur, güzellikler yok olur, sevgi yok olur, huzur yok olur kısacası konfor yok olur. Herkes birbirinden uzaklaşır ve hatta birbirinden çekinir, korkar hale gelir. Bu ise elbette ki hiç kimsenin istemeyeceği bir durumdur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Yaşadığı Dönemde En Kaliteli Yaşamı Sürdürmüştür
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yaşadığı dönemin imkânları son derece kısıtlı olmasına rağmen kaliteye, estetiğe ve güzelliğe çok önem vermiştir. Yaşadığı dönemin o zor şartlarında, çöl ortamındaki evinin çevresinde gül yetiştirmiştir. En zor şartlarda bile en güzel, en estetik, en kaliteli ortamları oluşturmaya çalışmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in kendisi, kıyafetleri, evi her zaman tertemiz, pırıl pırıl olmuştur. O devrin imkanları içinde en kaliteli, en güzel kokulu parfümü kullanmış, en kaliteli, en gösterişli, en yakışan elbiseleri giymiştir. Hitabı, üslubu, seçtiği cümleler, konuşma adabı son derece kaliteli ve çok güzeldir. Yürüyüşü, oturması kalkması, yemek yemesi çok nezaketlidir. Her halinde ve her anında kalite hakimiyeti vardır.
İşte dolayısıyla Müslümanların da, ahlak anlayışlarını ve yaşam tarzlarını belirlerken örnek almaları gereken, Yüce Allah’ın Kuran ayetleri ve kendisinde Müslümanlar için güzel örnekler bulunan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu güzel ahlakı olmalıdır.
Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi:
http://www.arabnews.com/news/589336