Diğer tüm algılar gibi, dokunma hissi de deri hücrelerinin elektrik sinyalleri olarak ilettiği bilgilerin beyinde yorumlanmasıyla oluşur. Siz bir kumaşa dokunduğunuzda onun sert, yumuşak, ince ya da kaygan olduğunu beyninizde algılarsınız. Parmak uçlarınızdaki alıcı hücreler, kumaşa ait bilgileri beyninize elektrik sinyali olarak ulaştırırlar ve bu sinyaller beyninizde dokunma hissi olarak algılanır. Örneğin siz pürüzlü bir yüzeye dokunduğunuzda, onun gerçekte pürüzlü olup olmadığını veya pürüzlü bir zeminin gerçekte nasıl bir his uyandırdığını asla bilemezsiniz. Çünkü siz pürüzlü bir yüzeyin aslına hiçbir zaman dokunamazsınız. Sizin pürüzlü zemini hissetmek konusunda bildikleriniz, beyninizin belli uyarıları yorumlama şeklidir.
Deride ısıya, soğuğa, dokunmaya, ağrıya, basınca ve sarsılmaya tepki veren, çeşitli hassasiyetlerde milyonlarca alıcı bulunur. Bu alıcılar beyne elektrik sinyalleri gönderirler ve biz bu sinyaller aracılığıyla dokunduğumuz nesne ile ilgili çok kapsamlı bilgi sahibi oluruz.
Elinizde gazete tuttuğunuzda da bu, tüm detayları ile sizin beyninizde yaratılır. Dışarıdaki dünyada maddesel olarak bir gazete vardır, ancak sizin muhatap olduğunuz gazete beyninizin içindeki bir kopyadan ibarettir. Gazeteye dokunduğunuzda oluşan hisler, tümüyle elektrik sinyallerinin yorumudur. Dolayısıyla dokunduğunuzu sandığınızda, aslında beyninizin içindeki sayfaları çevirir, beyninizin içinde sayfaların inceliğini, kayganlığını hissedersiniz. Gerçekte ise, hiçbir zaman bu gazetenin aslına dokunamazsınız.
Bedenimizin Her Yerinin Aynı Hassasiyette Olmamasının Hikmeti:
Kör bir insan, parmak uçları ile Braille alfabesini (kör alfabesini) okur. Ancak bunu, vücudunun bir başka yeriyle örneğin parmağın eklem yerleri ya da dış yüzeyleri ile yapamaz. Çünkü parmak uçlarındaki algıya hassasiyet derecesi, alıcı sayısı ile bağlantılı olarak çok daha fazladır. Vücut yüzeyine yayılmış halde 640.000 kadar hassas deri alıcısı vardır. Parmak uçlarında yoğun olarak m2`de 9.000 tane alıcı bulunmaktadır. Bu alıcılar, parmak uçlarımızdaki hafif bir sürtünmeye bile milisaniye içinde tepki verirler. Bu sayede parmak uçlarımızla çok hassasiyet gerektiren işleri yerine getirebiliriz. Ancak dirseklerimiz parmak uçlarımız gibi hassas değildir. Bu da son derece hikmetlidir; eğer aksi olsaydı, en ufak bir pürüzü yoğun olarak hissedeceği için dirseklerimizi bir yere yaslamak son derece rahatsız edici olurdu. Diğer taraftan bir kumaşın yumuşaklığını, bir yüzeyin kayganlığını algılamamız için parmağımız yerine dirseğimizle dokunmamız gerekirdi. Bu detaylar düşünüldüğünde, vücudumuzda ihtiyacımıza ve kullanım kolaylığına yönelik çok özel bir tasarım bulunduğu açıkça görülmektedir.
Dokunma Alıcılarının Sabit Uyarılara Adapte Olmasındaki Hikmet:
Dokunma alıcıları ani değişikliklere cevap verirler, fakat sabit bir uyarıya kısa sürede adapte olurlar. Beyin, temasın başlangıcı ve sonu hakkında bilgilendirilir, fakat ara aşamalarda beyne bilgi akışı olmaz. Bu da son derece hikmetlidir; çünkü genellikle derimize dokunan nesneler hakkında sürekli olarak bilgilendirilmeye ihtiyaç duymayız. Dokunma alıcılarının yalnızca bir değişiklik olduğunda bilgi iletmeleri yeterlidir ve bu bizim açımızdan büyük bir rahatlıktır. Dokunma alıcılarının sabit bir uyarıya hızlı bir şekilde adapte olma yeteneği, sinir sisteminin önemli bir özelliğidir.
Örneğin her sabah üzerimize bir şeyler giyeriz, ilk başta çeşitli alıcılar beyne bunların ağırlığını, yumuşaklığını ve basıncını anlayacağımız mesajlar yollar. Ama kısa bir süre geçmeden mesajlar azalır ve yok olur; çünkü biraz önce de belirttiğimiz gibi sabit yoğunluktaki sürekli uyarılar alıcıların faaliyetini durdurur. Aynı şekilde kol saatimizi ilk taktığımızda metalinin serinliğini, kalınlığını, ağırlığını hissederiz; bir süre sonra ise varlığını unuturuz. Ancak kayışı açılıp düşecek gibi olursa derimizdeki yeni etki dikkatimizi çeker. Aynı şekilde şapkamızı çıkardığımız anda başımızdaki alıcılar bu yeni durumu beynin ilgili bölgesine hemen bildirirler ve hislerimiz şapka çıkarma hareketimizle uyum içinde değişir.
Sistemin bu işleyişi bizim için çok önemlidir. Çünkü vücudumuza giydiğimiz kıyafetlerin, taktığımız aksesuarların varlığını her an hissediyor olmamız, kuşkusuz son derece rahatsız edici olurdu. Bu nedenle derimizin sabit uyarılara adapte olması Rabbimiz`in çok büyük bir rahmetidir.
Ağrı ve Acı Hislerinin Hikmeti:
Ağrı ve acı hisleri, vücudumuzda bir dokunun hasara uğradığını bildiren ikazlardır. Sinir alıcılarımızdan birkaç milyonu acıları algılar, ne kadar çok darbe alırlarsa o kadar şiddetli uyarılırlar. Örneğin bacağımızı masanın kenarına çarptığımızda ya da yerdeki kırık cam parçasına bastığımızda ağrı ya da acı hissederiz. Ağrı ve acı hislerinin hayatımızda çok önemli bir yeri vardır, çünkü bunlar vücudumuzda bir sorun olduğunu bildirirler. Cildimizdeki alıcı hücreler bize zarar veren şeylere tepki verdiğinde -beynimize acil mesajlar gönderdiğinde- ağrı ve acı hissederiz. Bunun üzerine biz de bu rahatsızlığı gidermek için hemen önlem alırız.
Bazı hisler acı, bazıları batma, bazıları yanma, bazıları da ağrı şeklindedir. Batma hissi beyne en hızlı şekilde -saniyede 30 metre hızla- gider. Bu hissi algılayan alıcıların yeri tam derinin dış katmanındadır. Yanma veya acı hislerinin sinyalleri ise beyne, batma hissine kıyasla daha yavaş -saniyede 2 metre hızla- giderler.
Bu hislerin algılanış hızındaki farklılıkta da büyük hikmetler vardır. Örneğin ilk önce keskin bir batma acısı hissetmemiz -örneğin bir arının iğnesinden- sonra yavaşça yanma hissinin oluşması son derece önemlidir. Çünkü batma hissi tehlikeye karşı hızlı bir koruma sağlar. Bu da kuşkusuz sonsuz rahmet sahibi Rabbimiz`in hikmetli yaratışının örneklerindendir.