Günümüzde ortalama 60 yıl olan insan ömrünün, doğum anından itibaren her safhası birçok acizlik içermektedir. Bu sürenin yaklaşık 15 yılının uykuda geçirilmesi, yemek hazırlayıp yemek ve temizlik gibi işlere ayrılan süreler, trafikte harcanan saatler, geçirilen hastalıklar dünya hayatının ne denli zahmetli olduğunun, ayrıca sonsuz ahiret hayatı yanında da ne kadar kısa süreli ve değersiz olduğunun göstergelerinden yalnızca birkaçıdır. Kuran`da inananlara vaad edilen cennetin özellikleri bildirilirken cennet ehlinin tüm bu acizliklerden uzak bir yaşam süreceği haber verilmektedir. Bu nedenle dünya hayatının yaratılmış olmasının hikmetlerinden biri, müminlerin ahirete duydukları özlemin her an daha da artmasına vesile olmasıdır.
Dünya Hayatı Gerçekte Göz Açıp Kapama Süresi Kadar Kısadır
Samimi olarak düşünüldüğünde insanın ne kadar aciz olduğu, dünya hayatının aslında ne kadar kısa olduğu ve ne kadar "zaruri" işlerle geçirildiği ortadadır. Bu hayattan, zaruri işlere harcanan tüm zamanları çıkardığımızda; bir insanın güzel vakit geçirebildiği, isteklerini yapabildiği, "dünyada istediğim gibi yaşıyorum" diyebildiği anlar son derece azdır. Geriye dönüp baktığında, sadece beslenmeye, giyinmeye, temizlenmeye, uyumaya ve daha iyi şartlarda yaşamak için çalışmaya harcadığı yılları kapsayan çok uzun bir zaman dilimi ile karşı karşıya kalır.
Ancak her nedense birçok insan, hayatının dörtte birini algıya dair hiçbir fonksiyonlarını yerine getiremez bir durumda, adeta "ölü" gibi geçirdikleri halde, bunun anlamını pek düşünmezler. Uykuya dalmaları ile birlikte dünyada kendileri için önemli olan ne varsa bir kenara bıraktıklarını hiç akıllarına getirmezler. Oysa insan uykuya daldığı an, o gün içerisinde kazandığı para, girdiği önemli bir sınav, aldığı güzel bir hediye artık onun için hiçbir şey ifade etmez. Bu, bir nevi dünya ile hiçbir bağlantısının kalmaması anlamına gelir.
Peki bu durumu değiştirmenin bir yolu var mıdır? "Ben uyumak istemiyorum" diyen bir insanın çabası boşunadır. Çünkü böyle bir şey mümkün değildir, her insan eninde sonunda uyumak zorundadır.
İnsanın dünyada geçirdiği zamanla ilgili hesaplamalar kuşkusuz düşündürücüdür. Daha önce de belirttiğimiz gibi ortalama 60 yıllık bir ömrün en az 15-20 yılı kesin olarak uykuda geçmektedir. Geriye kalan 40-45 senenin ise ilk 5-10 yılı çocukluktan kaynaklanan kısmi bir şuursuzluk dönemidir. Başka bir deyişle, 60 yıl yaşayan bir insan aslında bu yaşamının yaklaşık olarak yarısını uyku-çocukluk gibi durumlarla "şuursuz" olarak geçirmektedir. Diğer yarısı ile ilgili ise pek çok örnek verilebilir. Çok uzun bir zaman dilimi yemek hazırlayarak ve yiyerek, bedenini ve çevresini temizleyerek, trafikte bir yere ulaşmaya çalışarak geçmektedir. Bu örnekleri daha da arttırabiliriz. Sonuçta ortaya çıkan ise "uzun bir ömür"den geriye doğal ihtiyaçlarını karşılaması dışında belki 3-5 senelik bir vaktin kaldığıdır. Peki bu kadarcık bir zamanın tamamının eğlence ile geçtiğini varsaysak bile bunun sonsuz hayat yanında nasıl bir değeri olabilir?
Geçici Olan Dünya Hayatına Bağlanmamak
Bu noktada gerçek iman sahibi insanlar ile iman etmeyen insanlar arasındaki büyük fark ortaya çıkar. İman etmeyen bir insan, hayatının yalnızca bu dünyada yaşadığı yıllardan ibaret olduğunu sanmıştır ve "göz açıp kapayıncaya kadar" geçen dünyanın kendince "tadını çıkarmaya" çalışır, fakat boşuna yorulur. Çünkü bu dünya hem çok kısadır hem de çok sayıda eksiklikle doludur. Dahası, Allah'a güvenip dayanmadığı için, dünyanın bütün sıkıntılarının, endişe ve korkularının etkisinde yaşar.
Gönülden Allah`a bağlı bir mümin ise, tüm hayatını Allah'ın rızasını kazanmak için çalışarak geçirmiş, Allah'a teslim olmanın huzuru sayesinde dünyanın tüm korku ve hüzünlerinden kurtulmuştur. Ve Allah`ın izniyle sonsuz bir mutluluk yurdu olan cenneti kazanmayı ummaktadır. Nitekim insanın dünyada bulunuş amacı, imtihanı gereği yaratılan olaylar karşısında nasıl davranışlarda bulunacağının sınanmasıdır. Yüce Allah güzel davranışlarda bulunanlara dünyada ve ahirette güzellik vaad etmiştir:
(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir. (Nahl Suresi, 30-31)
Dünya Hayatının Sırrını Kavrayanlar Allah'ın İzniyle Kurtuluşa Erenlerdir
Hayatın kısa olması, ölümlü olmak ve dünyaya bir kere gelmek, her insan için en önemli gerçeklerdendir. Belli bir yaşa kadar insan bu önemli gerçeğin farkına varamamış olabilir, ancak bunu fark ettiği anda tüm yaşamını gözden geçirmesi ve Allah'ın kendisinden istediği şeylere göre yeniden yaşantısını düzenlemesi gerekir. Çünkü hayat kısadır, ama insan ruhu -Allah'ın dilemesiyle- sonsuza kadar yaşayacaktır. Sonsuzun yanında 60-70 senelik hayatın hiçbir kıymeti yoktur. Burada az bir zevk almak için sonsuz hayatı feda etmek ise elbette akılsızlıktır.
Dünyanın geçici bir yurt olduğu ve asıl yurdun ahiret olacağı Allah tarafından tarihin başından bu yana insanlara gönderilen kitaplar ve elçilerle açıklanmıştır. Ahirette sonsuza kadar devam edecek olan cennet ve cehennem hayatı Allah'ın vahyiyle tarif edilmiştir. Buna rağmen birçok insan çok kısa süren bu hayata yönelir ve nefsine fayda sağlamaya çalışır. Halbuki olayları biraz akılcı değerlendirebilen ve gerçekleri düşünen bir insan, dünya hayatının sonsuz hayat yanında ne kadar değersiz olduğunu görüp anlar. Ve ahirette sonsuza kadar sürecek olan hayatını eşşiz nimetlerle dolu cennette geçirmek için çalışır. Bunun tek yolu da ihlasla Allah'a yönelmektir.
Kuran'da Allah'a kulluktan kaçınan insanların karşılaşacağı bu son şöyle bildirilmiştir:
Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi. (Yunus Suresi, 45)
Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi. Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamışlardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? (Ahkaf Suresi, 35)