Terör, günümüzde en sık kullanılan terimlerden biri olmakla birlikte, toplumun her kesiminin üzerinde hemfikir olduğu tek bir tanıma sahip değildir. Bunun temel nedenlerinden birisi, bazı çevreler tarafından terörist olarak görülen kimselerin, başka çevreler tarafından doğru bir mücadelede bulunan insanlar olarak kabul edilmesidir. Oysa amacı ne olursa olsun, şiddete başvuran, bu şiddet eylemleri esnasında masum insanları hedef alan bir grubun makul karşılanması mümkün değildir. İnsanlar veya toplumlar kendileri için farklı taleplerde bulunabilir, bu taleplerinde haklı da olabilirler. Ancak bu talepleri gerçekleştirmenin yolu şiddete başvurmak olmamalıdır. Savunma ise ancak silahlı bir güce karşı yapılır. Bu nedenle masum insanları hedef alan her türlü şiddet ve çatışma aslında bir tür terör eylemi olarak kabul edilebilir.
Terörün temel stratejisi insanlar arasında korku yayabilmek, bu yolla etkin güç haline gelebilmektir. Korku, terörün dayanak noktasıdır. Terörist gruplar taleplerini demokratik yollarla elde etmeye çalışmak yerine, çok daha caydırıcı olduğunu düşündükleri şiddet eylemleri ile dile getirirler. Bu kimselere göre, bir terör eylemi ne kadar acımasız ve insafsız olursa, o derece korku verici olacak, diğer bir deyişle hedefine o derece yaklaşacaktır.
Günümüzde dünyanın pek çok ülkesinde terör en önde gelen sorunlardan biri halini almıştır. Şiddete başvurmayı, hedeflerine silahlı eylemlerle ulaşmayı tek çıkar yol olarak görme yanılgısına düşen gruplar, pek çok insanın hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına sebep olan eylemler yapmaktadırlar. Bu eylemlerle oldukça yüklü maddi kayıplara da neden olmaktadırlar.
Terörün en dehşet verici özelliklerinden birisi de hiçbir ahlaki değere sahip olmaması ve hiçbir kural tanımamasıdır. Teröre başvuran kişide şefkat, merhamet, affedicilik, hoşgörü yoktur. Bu kişiyi yönlendiren, kin, öfke ve intikam duygularıdır. Böyle bir kimse şuursuzca, nereye varacağını düşünmeden sadece öfkesini gidermek ve intikam almak amacındadır. Bu eylemi gerçekleştirirken oluşabilecek tahribat ise kişinin vicdanında bir etki meydana getirmez. Çünkü terörü çözüm olarak gören kişinin vicdanı, dolayısıyla aklı, feraseti ve basireti kapanmıştır.
Oysa Kuran ahlakında öfkenin yeri yoktur. Allah insanlara öfke gibi nefsani dürtülere uydukları takdirde yeryüzünde bozgunculuk ve kargaşa çıkacağını bildirmiştir. Bu nedenle de her zaman için hoşgörüden, barıştan, dostluktan, uzlaşmadan yana tavır koymalarını emretmiştir. Bu ahlaka uyulduğu takdirde şiddete dayalı Deccal sistemi temelinden çökecek, terörün ve anarşinin zemini ortadan kalkacak ve yeryüzüne hakim olan kargaşa ortamı son bulacaktır. Allah bir ayetinde insanlara bu ahlakı şöyle öğütlemektedir:
"Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir." (Araf Suresi, 199)
Din ahlakı her türlü terör eylemini şiddetle yasaklarken, birtakım terör grupları din adına ortaya çıktıklarını iddia etmektedirler. Ancak din adına katliam yapanların veya şiddet uygulayanların dünya görüşleri incelendiğinde, gerçekte bunların son derece sapkın inanışlar oldukları görülecektir. Bu insanlar gerçek dini bilmeyen, din ahlakını yaşamamış ve anlamamış kişilerdir. Çünkü Allah'ın varlığına inanıp, Allah'tan korkup sakınan ve Allah'ın indirdiği kitaba uyan bir kimsenin masum ve savunmasız insanlara zarar verecek herhangi bir davranış içine girmesi mümkün değildir. Bu nedenle İslam adına şiddet ve terör eylemleri gerçekleştirenleri dini gruplar olarak adlandırmak doğru değildir.
Bir dinin veya bir başka fikir sisteminin gerçek mesajı, kimi zaman onun sözde taraftarları tarafından tamamen çarpıtılabilir, yanlış yorumlanabilir. Bu, Hıristiyanlık için olduğu gibi Yahudilik için de geçerlidir. Örneğin Haçlılar, 11. yüzyılın sonunda Filistin topraklarını fethetmek amacıyla Avrupa'dan yola çıkan Avrupalı Hıristiyanlardı. Sözde dini bir amaçla yola çıkmışlar ama geçtikleri her yere vahşet ve korku götürmüşlerdi.
Şiddete kesinlikle yer vermeyen ve bir sevgi dini olan Hıristiyanlığı yanlış yorumlayan bu barbarların uyguladığı vahşetin Hıristiyanlık dini ile bir ilgisinin olmadığı açıktır.
Din adına teröre başvuranların çoğu ise, İlahi dinlere değil, birtakım putperest inançlara veya yeni türemiş mistik öğretilere bağlı fanatik gruplardır. Başta Amerika ve Japonya'da olmak üzere bu gruplar hem kendi mensuplarına hem de diğer insanlara yönelik korkunç şiddet eylemleri gerçekleştirmektedir. Bunlar arasında, bir çiftlikte kendilerini yakarak ölüme giden veya yataklarında toplu olarak intihar edenler olduğu gibi, Japon metrosuna attıkları sarin gazı ile masum insanlara zarar veren gruplar da bulunmaktadır. Yaptıkları terör eylemleri ile dikkat çeken diğer gruplar ise, Ku Klux Klan ve neo-Naziler gibi aşırı ırkçı örgütlenmelerdir. Özellikle son yirmi yıl içerisinde ırkçı ve faşist düşüncenin gençler arasında gözle görülür şekilde artması, şiddet olaylarının da çoğalmasına neden olmuştur. Bundan birkaç yıl önce Almanya'da soydaşlarımıza karşı yapılan eylemler, diğer bazı Avrupa ülkelerinde Asya ve Afrika kökenli kişilere karşı gerçekleştirilen tacizler ve saldırılar, Amerika'da halen sık sık zencilerin ve Arapların maruz kaldıkları şiddet olayları bu grupların uyguladıkları terör olayları arasında sayılabilir.
Unutulmamalıdır ki, her türlü sapkın oluşumun temelinde insanların din ahlakından uzaklaşmış olmaları ve gerçek dini bilmeden yetiştirilmiş olmaları yer almaktadır. Çünkü İslam, Hıristiyanlık ve Yahudiliğin ortaklaşa kabul ettiği din ahlakı, şiddeti ve vahşeti temel alan Deccal sisteminin tam karşısında yer alır. Dinin kökeninde sevgi, şefkat ve merhamet vardır. Allah insanlara, birbirlerine karşı adil, hoşgörülü, anlayışlı, merhametli ve saygılı olmalarını emretmiştir. Üstelik insanlar bu güzel ahlakı karşılarındaki kişinin dinine, diline, ırkına, cinsiyetine bakmadan herkese karşı uygulamakla yükümlüdürler. Bu nedenle din ahlakının yaygın olarak yaşandığı bir toplumda şiddetin yaşanması imkansızdır. Din ahlakı insanlara huzur, barış ve güvenlik getirecek tek sistemdir. Allah, bir ayetinde şöyle buyurur:
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208)