Güneş Sistemi içinde bir yolculuğa çıktığınızı düşünün. Bu yolculukta karşınıza çıkan; dondurucu soğukluğa ya da yakıcı sıcaklığa sahip, atmosferi zehirli gazlardan oluşan, yüzeyinde korkunç fırtınalar esen veya içinde hiç su bulunmayan gezegenler olacaktır. Sadece içinde yaşadığımız ‘mavi gezegen’ Dünya; atmosferinden yeryüzü şekillerine, ısısından manyetik alanına, elementlerinden Güneş'e olan mesafesine kadar, her türlü dengesiyle, tamamen yaşama uygun olarak yaratılmıştır.
Dünyanın canlı yaşamı için elverişli olmasının en önemli nedenlerinden biri ise, sahip olduğu su miktarıdır. Yeryüzünün büyük bölümü, yani yaklaşık %70’i sularla kaplıdır. Bu sularda farklı renkleri, farklı biyolojik sistemleri, ilginç avlanma ve savunma taktikleriyle milyonlarca canlı türü yaşamını sürdürür. Hatta oran vermemiz gerekirse dünyadaki canlı türlerinin %90'ına bu sular ev sahipliği yapmaktadır. Gelişen teknoloji sonucu yapılan araştırmalarla canlılarda yeni türlerin keşfi, her geçen gün daha da artmaktadır.
Scientific Reports dergisinde Aralık 2016’da yer alan son araştırmaya göre, Hint Okyanusu’nun yaklaşık 3 km. derinliklerinde sıcak su kaynakları civarında 6 yeni canlı türü keşfedildi. Araştırmacılar, bulunan yeni türlerin deniz tabanına kadar inebilen uzaktan kumandalı denizaltı robotlarıyla yapılan inceleme sonucunda keşfedildiklerini açıkladı. Yeni deniz canlılarının ise deniz salyangozu, okyanus solucanı, deniz minaresi, hoff yengeci ve kum kurdu türlerine ait oldukları ifade edildi.
İngiltere’nin Southampton Üniversitesi’nde yapılan araştırmalara liderlik yapan Dr. Jon Copley ve ekibi, okyanus tabanında, bir düzineden fazla mineral helezonunun bulunduğu, futbol stadyumu büyüklüğündeki bir alanı mercek altına aldılar. İnceleme yapılan ve hidrotermal havalandırma bacaları olarak da bilinen bu helezonların, bakır ve altın mineralleri açısından oldukça zengin olduğu ve gelecekte deniz altı madenciliği için de değerlendirilebileceği keşfedildi. Bu helezonların etrafında birçok derin deniz canlısının yaşadığı ve yaşayan bu canlıların helezonlardan çıkan sıcak sıvılarla beslendiği yapılan açıklamalar arasında yer almaktadır.
Kuşkusuz derin deniz canlıları, canlı türlerinin yalnızca bir bölümüdür. Yeryüzündeki canlı türlerinin sayısı ile ilgili tahminler, günümüzde 100 milyon rakamına kadar varmaktır. Harvard Üniversitesi'nden Prof. Edward O. Wilson, In Search of Nature (Doğanın Gizli Bahçesi) adlı kitabında canlı türlerindeki çeşitlilikle ilgili şu gerçekleri ifade etmiştir:
Öncelikle biyolojik çeşitlilik miktarı konusunu düşünün. Dünya üzerindeki organizma türlerinin sayısı tam olarak bilinmiyor. Bugüne kadar yaklaşık 1,5 milyon türe isim verilmiştir, ama gerçek sayı muhtemelen 10 milyon ile 100 milyon arasındadır...
Yüce Allah, kutsal kitabımız Kuran’da “…Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? (Nahl Suresi, 8)” ayetiyle yarattığı canlı çeşitliliğini bize bildirmiştir. Son derece gelişmiş teknolojiye rağmen 100 milyon canlı çeşidinden sadece 1,5 milyonunun tanımlanabilmiş olması, ayette bildirildiği gibi “daha bizim bilmediğimiz” nice canlı çeşidinin yeryüzünde yaşamını sürdürdüğünün delillerindendir. Okyanusların binlerce metre derinliğindeki güneş ışığı almayan noktalarından, kutup bölgelerindeki dağların zirvesine kadar her yerde çok sayıda canlı türü yaşamaktadır. Gelişen teknoloji Allah’ın yarattığı tüm canlıları tespit etme konusunda yetersiz kalmaktadır. Her bir canlı Allah’ın sonsuz ilminin benzersiz ve kusursuz birer tecellisidir. Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
Şüphesiz, müminler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 3-4)
Kaynak:
https://www.sciencedaily.com/releases/2016/12/161215080853.htm
Adnan Oktar'ın News Rescue'da yayınlanan makalesi:
http://newsrescue.com/newly-discovered-species-manifestation-gods-infinite-knowledge/