Anadolu topraklarını düşman işgalinden kurtaran Büyük Önder Atatürk, dört yılık Milli Mücadele'yi tamamladığında, Türk Milleti için yeni bir yol çizmesi gerektiğini düşünüyordu. Nitekim yaşamının geri kalan kısmını, en az Milli Mücadele kadar önemli olan bu yeni yolu oluşturmaya ayırdı. Bu yeni yolun en önemli vasfı ise, Cumhuriyet düzeninin tesisi oldu.
Atatürk'ün bize miras bıraktığı dünya görüşüne, siyaset anlayışına, devlet geleneğine ve kültüre baktığımızda, Büyük Önder'in gerçekte bugün "milliyetçi-muhafazakar" kavramları ile tanımladığımız sentezin sahibi olduğunu görürüz. Atatürk bize; sınırları Türkiye'yi de aşan bir Türk Milliyetçiliğini, liberal bir ekonomi anlayışını, onurlu ancak uzlaşmacı ve dengeli bir dış politika yöntemini bırakmıştır.
Atatürk`ün bizlere bıraktığı en önemli fikri mirasın başında, milliyetçilik gelir. Bu milliyetçiliğin temeli ise kültür milliyetçiliğine dayanmaktadır. Buna göre bu topraklar Türk Milleti'nin topraklarıdır. Türk Milleti`ni var eden ve yaşatan unsur ise kültürdür. Dolayısıyla Türk Milleti'nin bir parçası olmak için, etnik olarak Türk olmak şart değildir. Türk kültürünü benimseyen ve kendisini Türk addeden herkes bu milletin bir parçasıdır. Zaten Atatürk, Türk Milleti`ne yakışan milliyetçilik anlayışını ``Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran Türk halkına, Türk Milleti denir`` sözleriyle de açıkça dile getirmiştir. Atatürk'e göre, Türk halkı birbiriyle kaynaşmış, müşterek bir geçmişe ve kültüre sahip, milli ülküler için gelecekte birlikte yaşama arzusunda olan bir topluluk olarak, Türk Milleti'ni oluşturur. Atatürk Milliyetçiliği`nde kendisini Türk sayan ve Türk Milleti'ne mensup olmanın şeref ve bilincine sahip herkes Türk'tür. Zaten bu bilincin vermiş olduğu güç ve azim ile Türk Milleti milli davada başarılı olmuş ve bağımsızlığını kazanmıştır.
Atatürk Milliyetçiliği`nin bir diğer kendine has yönü ise, her türlü materyalist fikriyatın aksine dine ve dini değerlere büyük önem vermesidir. Büyük Önder, İslam'ın Türk milli kimliğinin çok önemli bir parçası olduğu ve bu parça olmadan o kimliğin korunamayacağı gerçeğini pek çok vesileyle ifade etmiştir.
Atatürk'ün Cumhuriyet`in ilk yıllarında uyguladığı nüfus politikasında da bu bilinci görmek mümkündür. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Türkiye nüfusunun elden geldiğince Müslümanlardan oluşması için çaba gösterilmiştir. Atatürk, etnik olarak Türk olmadıkları halde Müslüman kimliği ile Türkiye'ye bağlı olan Boşnaklar, Çerkezler gibi azınlıkların Türkiye'ye göç isteklerinin hepsini olumlu karşılamıştır. Bu ise, Atatürk'ün gerçek mirasının, Türk siyasi ve fikri hayatında "milliyetçi-muhafazakar" çizgi tarafından temsil edildiğinin açık bir göstergesidir.
Atatürk'ün milliyetçi-muhafazakar kimliğini ortaya koyan unsurların bir diğeri, "milli ahlak" kavramına verdiği önemdir. Atatürk'e göre milli ahlak, bir millet oluşturmanın ilk şartını teşkil etmektedir. Atatürk, bu konudaki görüşünü, "Mükemmel bir millette, milli ahlakın icapları, o milletin fertleri tarafından, hiç tereddüt etmeksizin vicdani ve hissi bir şevkle yapılır. En büyük milli heyecan işte budur." sözleriyle özetlemiştir. (Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, sf. 302)
Hiç kuşkusuz Cumhuriyet`in nitelikleri ve getirmiş olduğu üstün insani değerler ve bunların yanında Atatürk`ün miras olarak bıraktığı muhafazakar milliyetçilik her zaman ve her devirde Türk Milleti`nin ihtiyacı olan değerlerdir. Bu değerleri gerçek anlamlarıyla muhafaza edebildiğimiz ve nesilden nesile miras bırakıp devam ettirebildiğimiz takdirde Türk Devleti gelecek yıllarda her alanda daha da gelişecek ve diğer ülkelere de güzel bir örnek teşkil etmeye devam edecektir.