Allah’a samimi bir kalple yönelenlerin Allah’la kurdukları bağ çok samimi ve içten olur. Manevi olarak derinleşmekse insan ruhunu mutmain eden büyük bir nimettir. Çünkü ruh ancak maneviyatla, Allah aşkıyla can bulur. Ruhun can bulması bedeni de canlandırır, öyle ki maneviyatı yüksek kişilerin yüzünde bir asalet, nur ve heybet oluşur.
Maneviyatın yüksek tutulabilmesi için Allah’a çok fazla güvenmek, olayları her zaman Kuran ahlakına uygun bir tarzda değerlendirmek ve Allah’ı her zaman gizli ve açık zikretmek çok önemlidir. Zikir insanın beyin hücrelerine kadar işleyerek tüm bedeninde müthiş bir huzura sebep olur. Allah’ı zikretmek hem ruha hem de bedene bereket getirir. Allah bir ayetinde şöyle bildirmiştir.
“Kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur (felah bulur)” (Rad Suresi, 28)
Allah insanı ve tüm evrendeki sistemleri Kendisi’ne bağımlı yaratmıştır. İnsan kendisini ne kadar müstakil zannederse zannetsin her anı Allah’ın kontrolündedir. İnananlar kainattaki tüm ilimlerin, mülkün ve hükmün gerçek sahibinin Allah olduğunu her zaman bilerek, Allah’a yönelirler. Rabbimiz’e karşı boyun eğici ve teslimiyetli davranır, övgüyü daima o güzellikleri yaratan Allah’a yöneltir ve durmaksızın O’nu yüceltip tesbih ederler.
Allah insana şah damarından daha yakındır, zaman ve mekandan bağımsızdır. Zaten zamanı da mekanı da Allah yaratmıştır. Bu yüzden bizi her an görmekte ve duymaktadır. İnsanın mutlu olacağı bütün güzellikleri yaratmış ve bunlarla bize Kendisini hatırlatmaktadır. Bu hatırlatmaya cevap verenler gördükleri her güzellikten diğer insanlardan çok daha fazla etkilenirler. Allah’ı coşkuyla, aşkla sever, yaratılış delillerini gördükçe Allah’a aşık olurlar.
Allah’ın eşsiz ve üstün yaratma gücünü görmek insana heyecan verir ve şevkle Allah’ı en güzel isimleriyle anarlar. Allah tüm evreni, insanı, hayvanları ve bitkileri benzeri olmayan bir sanatla yaratmıştır ve hepsinde pek çok mucizevi özellikler bulunmaktadır. Bütün bunlar insanın kalbinde müthiş bir heyecan oluşturur. Bunlar üzerinde düşünüp Allah’ın üstün yaratışını ve Yüceliğini durmaksızın anarlar. “Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.”” (Al-i İmran Suresi, 191) ayetinde bildirildiği gibi Allah’ı sürekli tesbih ederler.
Bazı insanlar, mutlu olmak için birçok yöntem denerler, tatile gider, güzel yemekler yer, televizyon seyrederler… Bunlarla kendilerini oyalamaya çalışır, ancak yine de aradıkları mutluluğa ulaşamazlar. Bunun nedeni ruhlarını tam anlamıyla rahatlatamamalarıdır. Ruh her zaman sevgilisini anmayı, onun yarattıklarını düşünmeyi ister. Ruhun isteğini yerine getirmeyip nefsani yollarla suni mutluluklar aramak ruhu sıkar, bedeni hatta hücreleri bile rahatsız eder. Çünkü kalpler Allah’ın zikriyle huzur bulur.
Bunlar iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28)
Dünyada yaşayan tüm insanların yapmaları gereken en önemli ibadetlerinden biri Allah’ı anmaktır. Allah bu durumu kullarına Ankebut Suresi’nin 45. ayetinde şöyle bildirmektedir: “ … Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir.”
Allah sonsuz akıl sahibidir. İnsan Allah’ın karşısında acizliğini ve sahip olduğu herşeyin Allah’ın lütfu ile kendisine verildiğini unutmamalıdır. Allah bize kesintisiz nimet sunmaktadır. İçtiğimiz sudan, nefes almamıza, akıllı olmamızdan sahip olduğumuz şuura, meyvelerden seveceğimiz hayvanlara daha saymakla bitiremeyeceğimiz çok fazla nimet bulunmaktadır. Bunun bilinciyle kul olduğunu bilen bir insanın zikri de hem samimi hem de derin olur. Her an Allah’ın kontrolünde ve O’na emanet olduğunu bilmenin rahatlığını yaşar.
Allah ayetlerinde şu şekilde bildirmiştir:
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka ilah yoktur. Her şeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir.” (En’am Suresi, 102)
“Öyleyse Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl Suresi, 114)
“Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.” (Taha Suresi, 130)
Allah Kuran’da Kendisini gün içinde sürekli tesbih etmemizi bildirmiştir. Bu konuda çok fazla ayet bulunmaktadır. Allah’ı en güzel isimleriyle tesbih eden insan gün içinde dikkatini Allah’a yöneltir, dolayısıyla yaptığı işin bereketi artar ve ruhu Allah’ın anılmasıyla rahatlar. Gün içinde Allah’ı şöyle tesbih edebiliriz:
“SubhanAllah, Allah’ım Seni her türlü eksik ve noksan sıfatlardan tenzih ederim, Sen münezzehsin” deriz. Bu zikir ile, insanın kalbi ferahlar ve içine neşe gelir. Bütün dünyanın Allah’ın kontrolünde olduğunu bilmenin konforunu yaşar.
“Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd (övgü) de O’nundur. O, her şeye güç yetirendir.” (Teğabün Suresi, 1)
“Elhamdülillah, Allah’ım verdiğin tüm nimetler için şükürler olsun, hamdolsun” diyerek nimetlerin güzelliğini, neşesini yoğun bir şekilde hissederiz.
Allah’tan bir rahmet olarak sabah kalktığımız andan itibaren Allah’ın verdiği nimetlerle karşılaşırız. Şuurumuz açıktır, görürüz, düşünürüz, Rabbimiz’i coşkuyla severiz. Tüm bunlar her an şükretmemiz için Allah’ın yarattığı nimetlerdendir.
“Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.” (Tur Suresi, 48)
“Estağfirullah, Allah’ım beni affet, günahlarımı bağışla” demekle insanın üzerinden büyük bir yük kalkar.
Herkes günaha girebilir. Bu nedenle Yüce Allah’tan bağışlanma dilemeye muhtaçtır. Allah’ın affediciliğine sığınmak insanı cehennemden uzaklaştırır, cennete yaklaştırır. Allah bir ayetinde bağışlanma dilemenin önemini şu şekilde bildirmiştir:
“Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi, 3)
“Allah-u Ekber, Allah’ım sen çok büyüksün” demek sonsuz büyük güce teslim olmak demektir.
Tüm kainatın Sahibine teslim olmak kalpte büyük huzur oluşturur. Allah ayetinde şu şekilde bildirir.
“Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.” (Vakıa Suresi, 96)
Rabbimizin ayetinde bildirdiği gibi “Kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur (felah bulur)” (Rad Suresi, 28) Allah’ı coşkuyla sevenler, Allah’ı gereği gibi ananlar, hakkıyla iman edip hakkıyla korkanlar, işte onlar dünyada ve Allah’ın vaadi olan sonsuz hayat yurdu olan ahirette büyük bir mutluluk içinde yaşarlar.
Müslüman bütün insanları ve bütün işleri yaratanın Allah olduğunu ve herşeyin Allah’ın ‘Ol’ demesiyle olup bittiğini bilir. O nedenle insanın kızacağı, sinirleneceği, endişe edeceği, tedirginlik duyacağı hiçbir durumun olmadığının; her şeyi en ince ayrıntısına kadar en güzel surette yaratanın Allah olduğunun farkındadır. Gün boyunca yaşadığı her dakikayı, Allah’ı daha fazla anarak, Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanma gayesi ile geçirir. Sonsuz ahiret hayatının yanında bir ‘göz açıp kapatmak kadar kısa’ olan dünya hayatının sadece imtihan yönünden bir değeri olduğunu, bu imtihan ortamını Allah’ı en çok razı edebileceği şekilde geçirmesi gerektiğini bilir. Bu bilinç de müminin akıllı, olgun, vicdanlı ve Allah’tan korkarak hareket etmesine, her anını Allah’ı anarak geçirmesine vesile olur.Kuran’da her an Allah’ı düşünerek ve O’nun rızasını arayarak hareket etmenin mümini Allah’ın rahmetine kavuşturacağı şöyle bildirilmektedir:
“… Allah’ı çokça zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz.” (Cuma Suresi, 10)