ADNAN OKTAR'IN KOCAELİ TV VE ABA TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (2 EKİM 2010)
Adnan Oktar: Muhammed Suresi 29’da “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” Tabii münafıklara da bakıyor ayet. Çünkü münafığın kalbinde zaten hastalık var. Ama bir de kalbinde hastalık olup da eyleme geçirmemiş olanlar var. Bunlar Müslüman olma ihtimali olan kişiler. Bak, “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” Muhammed Suresi 29’da, yani onlar mutlaka birgün bir sıkışıp zorda kalıp mutlaka kinlerini ortaya çıkaracakları bir durum oluyor. Mesela Müslümanlara bir saldırı anında, münafıklar hemen lastik top gibi fırlarlar, hemen kendini atar. Yani böyle sıkıştırılmış bilye gibi, hemen havaya fırlar yani, sıkışmaya gelmaz münafık. Onun için rahatlık anındaki münafık tiyniyetli kişilerin, yani kalbinde hastalık olanların iyi davranması pek önemli değildir. Zor anda tehlikeli olabilir. Onun için kalbinde hastalık olanı, kalbindeki hastalık devam ederken tedavi etmek çok önemlidir. Yani nasıl olsa bir şey olmaz demek, doğru değildir. Çünkü sıkışma anında eğer hastaysa, fırlayıp dışarıya çıkıyor. O artık tehlikeli bir mahluka dönüşür. Onun için tedavisi mümkünken; ne olacak bundan bir şey çıkmaz demeyip tedavi etmek lazım. Çünkü öbür türlü çok tehlikeli oluyorlar. Bak Allah Bakara Suresi, 204’de münafıklar için diyor ki: “Dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir...” Yani kalbindeki ahlaksızlığa rağmen, kahpeliğe rağmen münafık Allah’ı şahit getiriyor, Allah adına söylüyor, ayetle, Kuran’la konuşuyor. “Oysa o azılı bir düşmandır” diyor Allah. Bakın, normal bir düşman değil, azılı bir düşman. Kahredici bir kini vardır, münafık gece-gündüz Müslümanlara nasıl zarar vermesi gerektiğini düşünür, gece-gündüz. Sabah kalkar, ne tebliğ, ne İslam’ı yaymak, ne İttihad-ı İslam, ne Türk-İslam Birliği, ne küfürle mücadele, ne Darwinist ve materyalistle mücadele, bunlar onu, münafığı ilgilendirmez. Münafığın tek hedefi Müslümanlardır. Ahir zamanda da Mehdi (a.s.) cemaatinin münafıkları, en şiddetlileridir. Yani son, 1400 yılın en şiddetli münafıkları, Mehdi (a.s.) devrinde çıkan münafıklardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in münafıkları, en şiddetliler onlardılar. Sonraki şiddetliler de, 1400 sene sonra Mehdi (a.s.) devrinin münafıklarıdır. Pek şiddetlidirler yani. Ve zaman ilerledikçe de daha da Allah şiddetlerini ortaya çıkarır. “Onun için Mehdi (a.s.) sürekli ayıklar atar, buğdaya musallat olmuş kurtlar gibidirler” diyor münafıklar. Temizler, yine gelirler. Temizler, yine gelirler. En sonunda tertemiz buğdaylar kalır, diyor. 313 tane buğday. Bütün pislikleri bak, Allah iğrenç kurtlara benzetiyor münafıkları. Kurt nereye musallat olur? Yaraya musallat olur, pisliğe musallat olur, çürümüş şeylere musallat olur. Münafıklar da öyle çürümüş, pis şeylere musallat olurlar, oralarda beslenirler. Onun için temizlenmeleri önemlidir, Allah onları olayla temizliyor, herhangi bir olayla. Muhammed Suresi’nde Allah açıkça söylüyor. “Allah’ın kinlerini hiç ortaya çıkarmayacağını mı sandılar” İllaki ortaya çıkıyorlar, inşaAllah. Peygamberimiz (s.a.v.)’in evliliklerini, Peygamberimiz (s.a.v.)’in gücünü acayip kıskanıyorlardı. Ve hanımlarına da artık iftira atmaya başlamışlardı, gözleri döndü, sapıttılar o zaman münafıklar. Nur Suresi, 11; “Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır” Yani en azılı münafığa daha büyük ceza vardır diyor Allah. Kim ahlaksızlık yaparsa, ona daha büyük ceza vardır. Yahut kim günaha girerse, daha büyük ceza vardır.