Bir ülkeye bolluk ve refah gelmesi, ancak bu olurken de sosyal adaletin sağlanması, diğer bir deyişle herkesin bu zenginleşmeden nasibini alması en ideal ekonomik gelişmedir. Ne var ki günümüzde hiçbir ülkede toplumun genelini kapsayan müreffeh bir hayatın varlığından söz edilemez.
En gelişmiş ülkelerde dahi ciddi sayıda işsiz, fakir ve yardıma muhtaç insan vardır. Pek çok ülkede vatandaşlar arası gelir dağılımında çok büyük uçurum bulunmaktadır. Alınan tüm ekonomik tedbirlere, açıklanan yeni istikrar paketlerine rağmense bu durum değişmemektedir.
www.Allahinvarlikdelilleri.imanisiteler.com
Ekonomistlerin İktisadi Yapıyı Değiştirmeye Yönelik Teknik Çalışmaları Çözüm Değildir
Ekonomiye dair değişik görüşler, farklı yaklaşımlar her zaman olmuştur. Komünist ekonomi modelinden, liberal ekonomi anlayışına ya da bu iki yaklaşımdan farklı oranlarda istifade edilerek ortaya çıkarılan karma modeller teorisyenlerinin dilinden hiç düşmemektedir. Herkes kendi yönteminin daha doğru ve uygulanabilir olduğunu ileri sürmektedir. Ancak tüm bu yaklaşımlar, soğuk ve teknik birer bakış açışı olarak kalmaktan öteye gidememektedir. Söz konusu bu ekonomik modeller uygulamaya geçirilse dahi sadece kısmi faydalar sağlayabilmekte, memleketin geneline bolluk ve zenginlik getirememektedir.
Hemen her gün TV kanallarındaki ekonomi programlarında hükümetçe uygulanan maliye politikalarının ele alındığına şahit oluruz. İstatistiki veriler üzerinde analizler yapılmakta ve ülkenin ekonomik geleceğinin ne olacağına dair öngörüler halkın ekserisinin zor anlayacağı derecede teknik ve ağır bir dille anlatılmaktadır.
Bulmacaya benzeyen finansal tablolar, bolca kullanılan İngilizce iktisadi terimler, diğer ülke ekonomileriyle olan teknik mukayeseler halktan biri için adeta içinden çıkılmaz çok bilinmeyenli birer denklem gibidir. Oysaki sade vatandaşlarımızın ekonomi denklemi sadece eline geçen gelir, yaşamını sürdürmek için yaptığı harcamalar ve ödediği vergiler üzerine kuruludur. Bu nedenle de herkes önce kendi ekonomik durumuna bakmaktadır. İşte bundan ötürü ekonomik gelişme halkın tamamına yansımadığı müddetçe, herkesi tatmin eden gerçek anlamda bir zenginleşmeden ve ilerlemeden söz edilemez.
Faiz Sistemi Üzerine Kurulan Ekonomi Çökmeye Mahkumdur
Günümüzde en çok konuşulan konuların başında ekonomik sorunlar gelmektedir. Dünya üzerindeki insanların büyük bir bölümü açlık sınırında yaşamakta, pek çok ülke dış yardım olmadan varlığını devam ettirememektedir. Ülkelerin sadece yardım almaları da yeterli olmamakta, çünkü bu yardımların faizlerini ödeyemedikleri için çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Çünkü ülkelerin tamamı Yüce Allah’ın Kuran’da yasakladığı faiz sistemini ekonomiye uygulamakta bu da refah ve bolluğun azalmasına neden olmaktadır. Çünkü Rabbimiz bu şekilde yapıldığında bereketin kaçacağını Kuran’da açıkça bildirmiştir:
“Allah faizi yok eder de sadakaları arttırır. Allah günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez.” (Bakara Suresi, 276)
Bilindiği gibi günümüzde özellikle de ekonomik açıdan iyi durumda olmayan ülkelerde ekonomik düzen faiz sistemi üzerine kurulmuştur. Bankaların verdiği çok yüksek faizlerin, ülke ekonomisine pek çok açıdan olumsuz etkileri olmaktadır. Böylece insanlar yatırım ya da üretime değil, paralarını bankaya yatırmaya teşvik edilmektedir. Faizle, gecelik repolarla kazanılan para insanlara çalışmaktan daha kolay gelmektedir. Oysa son derece cazip ve kolay bir yol olarak gösterilen bu mantık aslında hiç de sanıldığı gibi insanlara refah ve zenginlik getirmez. Hiçbir yatırımın yapılmadığı, paranın bankalarda, yastık altlarında veya kasalarda biriktirilerek yığıldığı bir ekonomi, ardından hayat pahalılığı, enflasyon gibi ekonomik sorunları da getirecektir.
Sayın Adnan Oktar Diyor ki;
- Kuran’a sıkı sıkıya sarılan felah bulur; devlet de felah bulur, insan da felah bulur. Kuran’dan koptuğunda bereketsizlik oluyor. (A9 TV; 29 Ocak 2013)
- Devletin kitaplarında açık açık “Kainat tesadüfen yaratıldı” denirse bu Yüce Allah’ın zoruna gider. O ülkeye bereket gelmez. Huzursuzluk, anarşi ve terör olur. Huzursuzluğun da üstünde -Allah esirgesin- bela verebilir, ızdırap verebilir, sıkıntılar verebilir Allah. (A9 TV; 4 Ocak 2013)
- Darwinist-materyalist eğitim sevgisizliği getiriyor. Sevgi olmayınca muhabbet olmuyor, dostluk olmuyor, kardeşlik olmuyor, fikre tahammül olmuyor, düşünceye tahammül olmuyor. Müthiş bir öfke, müthiş bir kin, müthiş bir nefret ve sevgisizlik insanların kalbini yakıp kavuruyor. Darwinist-materyalist eğitim devam ettikçe bu bereketsizlik, bu uğursuz ruh üzerimizden kalkmaz, Allah esirgesin. (A9 TV; 31 Aralık 2012)
www.Allahinrizasi.imanisiteler.com
Kuran Ahlakının Yaşanması Bolluk ve Bereket Verir
Faize yönelmek yerine bir ülkede üretim yapılması durumunda, bu ülkenin ekonomisinde genel anlamda bir düzelme yaşanacak, piyasa hareketlenecek ve bu da herkes için yarar sağlayacaktır. Nitekim parayı biriktirmek, malı yığmak Allah’ın Kuran’da yasakladığı davranışlardır. İslam ahlakının yaşandığı bir ortamda yaşam şartları hep insanların lehlerine olacak şekilde düzenlenir. Bu nedenle faiz de yasaklanmış, kişilerin ağır borç yükü altında ezilmeleri engellenmiştir:
“Faiz (riba) yiyenler ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu onların: ‘Alım-satım da ancak faiz gibidir.’ demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah’a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara Suresi, 275)
İnfak edilen ve hayır yolda kullanılan malın bereketli olacağına ve faizin ise bereketsizlik getireceğine iman eden bir topluluk, malının ihtiyacından arta kalanını hayır yönünde kullanacaktır. Böyle bir sistemde ise tüm ülkenin nasıl bir refaha ulaşacağı açıktır. İnsanların böyle bir anlayışı uzak ve erişilmez görmemelerini sağlamanın tek yolu ise onlara Kuran ahlakını öğretmektir.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, Kuran ahlakının rehberliğinde yaşanan bir hayatta Allah korkusu ile hareket edildiği için insanlar yalnız kendi çıkarlarını korumak maksatlı değil, tüm insanların rahatı ve çıkarı için uğraşırlar. Çünkü İslam ahlakında birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma çok önemlidir.
Din ahlakının yaşandığı bir toplumda israf olmaz, israfa kaçan tüketim de olmaz. Yardımlaşma ve adalet sayesinde insanların ekonomik güç seviyesi yükselir. Zengin bir toplum oluşur. Kuran ahlakının yaşandığı, zenginlik ve refahı ile tarihe geçen “Asr-ı Saadet” dönemi bu gerçeğin en açık delillerindendir.
Yüce Allah’la Kurulan Yakın Bağlantı ve Teslimiyet Bereketin Anahtarıdır
Allah Kuran’da ekonomiyi çok iyi bilirseniz sizleri zengin ederim dememektedir. Ya da çok iyi ticaret yaparsanız, çok büyük bir sanayi hamlesi gerçekleştirirseniz refah içinde yaşarsınız buyurmamaktadır. Allah’ın kullarından istediği, Kendisi’ne yakınlaşmaları ve samimi olmalarıdır. Böyle olursa kullarına güzel bir hayat yaşatacağını şöyle müjdelemiştir:
“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” (Nahl Suresi, 97)
Başka bir ayette de Rabbimiz “… Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım…” (İbrahim Suresi, 7) buyurarak Kendisine şükredildiği takdirde kullarına bahşettiklerini arttıracağını bizlere bildirmiştir. Çok açıktır ki Yüce Allah yüksek teknik bilgi seviyesi değil, derin iman istemektedir.
İnsanlar şunu unutmamalıdır ki tüm sebepleri yaratan Allah’tır. Teknik yöntemleri de finansal analizleri de enflasyon rakamlarını da fakirliği de bolluğu da Allah yaratır. Allah’tan bağımsız hiçbir şey gelişemez ya da oluşamaz.
Bizler dua niyetiyle ve Allah’a olan samimiyetimizi göstermek için çalışırız, ülkemizin gelişmesi için çaba sarf ederiz, tüm insanların mesut ve müreffeh bir hayat sürmesi için gayret ederiz. Ancak Allah dilerse insanlara verdiği rızıkları arttırır.
İşte bu nedenle de çözümü sebeplerden değil Yüce Allah’tan ummalıyız ve ancak O’na imanen daha çok yakınlaşırsak hayatımıza ve memleketimize bereket ve bolluk geleceğini unutmamalıyız.
Bugün en zengininden en fakirine kadar tüm ülkelerde çok büyük bir ekonomik darboğazın yaşandığını, işsizliğin arttığını görmekteyiz. Bir tarafta çok büyük bir zenginlik, sefahat, israf ve bunun sonucunda da dejenerasyonun her türlüsü yaşanmaktayken, diğer tarafta insanlar tek bir ekmek için birbirleriyle kavga etmektedirler. Sürekli bu konularda yazılar yazılmakta, sempozyumlar düzenlenmekte, toplantılar yapılmakta, ama köklü bir çözüm üretilememektedir; hatta açlık ve sefalet gün geçtikçe daha da artmaktadır. Çünkü bazı insanlar bolluk ve bereketin sadece teknik önlemler alınarak sağlanacağını düşünmektedir. Oysa çözüm tamamen metafiziktir. Ekonomik tedbirler elbette ki bir duadır ama asıl olarak, Allah’a teslim olmak, şükretmek, sadaka vermek ve yardımlaşmak ve Kuran ahlakını yaşamak bereket verir.
www.Allahakulolmak.imanisiteler.com
Ülkemizdeki Ekonomik İstikrarın Sebebi İmandır
Ülkemizde son yıllarda meydana gelen ekonomik anlamdaki istikrarın asıl sebebini tek başına uygulanan başarılı iktisadi politikalarda aramak doğru değildir. Bunun böyle olduğunu zannetmek çok büyük bir yanılgı olur.
Evet, bugün ekonomide iyiye doğru bir gidişatımız olduğu ve bundan çok değil, sadece 10 sene öncesine oranla çok daha iyi bir iktisadi yapıya sahip bulunduğumuz kesinlikle doğrudur. Ancak her vatandaşımızı kapsayan bir refah seviyesine ulaşmadığımız da bir gerçektir. Hatta memleketimizin dört bir yanında çok zor şartlar altında geçimini sürdüren kardeşlerimiz vardır. Ancak buna rağmen zorlu şartlar içinde yaşayan kardeşlerimiz ülkede huzursuzluk çıkarmamakta, memleketin dirliğini bozacak çalkantılara sebebiyet vermemektedirler.
Hâlbuki diğer ülkelerde durum hiç de böyle değildir. Örneğin Yunanistan’da içine düşülen yokluk durumu halk ayaklanmalarına, çok şiddetli protestolara yol açmıştır. Kısacası, Yunanistan’ın huzuru kaçmıştır. Bizim memleketimizde ise geçim sıkıntısı yaşayan kardeşlerimizde genel anlamda bir sükunet ve metanet hakimdir.
İnsanlarımızın sahip olduğu bu örnek sabrın tek sebebi ise Allah’a ve İslam’a olan bağlılıklarıdır. Bizim milletimiz tevekküllüdür, kanaatkar ve kalenderdir. Mayası temiz olan halkımız gün geçtikçe daha da dindarlaşmakta ve de bu dindarlaşmanın verdiği manevi kuvvetle ayakta durmaktadır. Kardeşlerimiz çok zor şartlar altında yaşıyor olsalar dahi Allah’tan ümit kesmemektedirler. Ve bilmektedirler ki Allah samimi Müslüman kullarına mutlaka yardım eder.
İşte bu sabır, metanet, iman ve yükselen ahlak anlayışı, inşaAllah memleketimizin hem ekonomik gücünün hem de siyasal etkisinin artmasını sağlayacak temeli teşkil eden hasletlerdir. Milletimiz ne kadar dindarlaşırsa, Allah’a ne kadar yakınlaşırsa hem fert fert hem de topyekün bir zenginleşme yaşayacağımız Allah’ın izniyle kesindir.