İman etmeyen veya Allah'a olan inancı zayıf olan bir insan, Allah'ın haram kıldığı fuhuş, kumar, hırsızlık gibi eylemlerde bulunmaktan, kötü alışkanlıklar edinmekten çekinmez. Çünkü dinsizliğin temelinde insanların tesadüfler sonucunda oluştukları ve dolayısıyla kendilerini herşeyi yoktan var eden Rabbimiz'e karşı sorumlu hissetmek zorunda olmadıkları yönünde çarpık bir inanış vardır. Ayrıca dinsizliği besleyen evrim teorisine göre ise insan gelişmiş bir hayvandır ve diğer hayvanlar gibi ihtiyaçlarını karşılamak dışında bir kaygısı olmamalıdır. Bu sapkın inanca göre, insan nefsani ihtiyaçlarını karşılama konusunda kendisine herhangi bir kısıtlama getirmek zorunda değildir; aynı hayvanlar gibi davranabilir, her türlü ahlaki kuralı çiğneyebilir, din ahlakına muhalif davranışlarda bulunabilir. Nitekim kimi materyalistler ve evrim teorisinin savunucuları dinsizliğin ahlaka bakış açısını tüm açıklığı ile dile getirmişlerdir. Darwinizm'in önde gelen savunucularından ve Cornell Üniversitesi profesörlerinden William Provine materyalizmin ahlaka bakış açısını ``…İnsanoğlu için hiçbir 'daimi ahlaki kanun' ya da 'mutlak yol gösterici prensip' yoktur… Şu sonuca varmamız gerekir ki, öldüğümüz zaman ölürüz ve bu bizim mutlak sonumuzdur." (www.nida.nih.gov/Infofax/costs.Html) sözleriyle ifade etmektedir. Bu materyalist bilim adamının da ifade ettiği sapkın inanış Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz. (Mü'minun Suresi, 37)
Öldükten sonra dirileceğine inanmayan insanlarda, sınır tanımayan, her türlü aşırılıkta ve ahlaksızlıkta bir sakınca görmeyen, nefsinin ve tutkularının her emrettiğini yapan, iradesini kullanmak için bir sebep görmeyen, aksine her türlü iradesizliği geçerli sayan bir anlayış gelişir. Bu nedenle, dinsizlik ahlaki bozulmanın en önemli nedenidir. Nitekim Provine'in yukarıdaki sözleri de dinsizliğin bu sınır tanımazlığına, ahlak üzerindeki bozucu etkilerine bir örnek teşkil etmektedir. Şunu da belirtmek gerekir: Elbette ahlaksızlık yapan her insan Darwinizm'i veya materyalizmi düşünerek bunları yapmaz. Ancak burada önemli olan bu fikir akımlarının ve dinsizliğin önderlerinin insanlara bu telkinleri vermeleri ve bunların sonucu olarak insanların büyük bir çoğunluğunun ahiretteki hayatlarını düşünerek yaşamak yerine bu dünya hayatını sınır tanımaz bir şekilde ve hiçbir ahlaki kuralı tanımaksızın, büyük bir hırsla yaşamalarıdır.
İnsan Başıboş Değildir
Bugün dünyanın dört bir yanında hızla yaygınlaşan ahlaki dejenerasyonun en önemli nedeni dinsizliğin oluşturduğu kendini başıboş ve sorumsuz zanneden insanlardır. Uyuşturucu bağımlılığının ilkokul seviyesine inmesinin, cinsel sapkınlıkların adeta "moda" olmasının, fuhuşun, kumarın, dolandırıcılığın, rüşvetin, kötü alışkanlıkların, insanların utanma ve haya duygularını kaybetmelerinin, güzel ahlak gösterenleri yadırgamalarının ve belki 20-30 yıl önce büyük bir ahlaksızlık olarak kabul edilen davranışlara insanların özendirilmesinin ardında yatan neden, dinsizliğin bu kadar yaygınlaşmasıdır.
Örneğin ahlaki dejenerasyonun önemli bir yönünü oluşturan uyuşturucu kullanımı dünya genelinde son 20 yıldır çok büyük bir artış göstermiş, bağımlıların yaşı ilkokul seviyesine kadar düşmüştür. Araştırmalar her yıl milyarlarca doların uyuşturucu için harcandığını ortaya koymaktadır. Oysa uyuşturucu insan için bir zehir gibidir. Beyin ve merkezi sinir sisteminde çok büyük bir tahribat meydana getirir, bağımlılarında delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felç, hezeyan, halüsinasyon, zeka ve hafıza kaybı gibi rahatsızlıklar oluşturur. Bunların yanısıra karaciğerde, böbrekte, solunum sisteminde de kalıcı hasarlar meydana getirir. Uyuşturucu bağımlısının tüm hayatı altüst olur. Öncelikle çalışarak para kazanması ve ihtiyaçlarını karşılaması imkansız hale gelir. Bir yandan da uyuşturucu alabilmek için para bulması gerekir. Bu nedenle uyuşturucu kullananların bir çoğu, hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, uyuşturucu kuryeliği gibi kanun dışı yönemlerle para kazanma yoluna giderler. Her geçen gün katlamalı olarak daha fazla batağın içine girerler.
Uyuşturucu gibi alkol bağımlılığı da insanı günlük fiziksel ve zihinsel faaliyetlerini yapamaz hale getiren büyük bir beladır. İnsanın mesleki ve sosyal yaşamını ortadan kaldırır, sağlığını bozar. Kardiovaskular sistemde (damar tıkanıklığı, kalp krizi…), sinir sisteminde, karaciğer ve böbreklerde kalıcı hasar oluşturan alkolizm, tedavi edilmediği zaman ölümcül bir hal alır.
İman İnsana Sarsılmaz Bir İrade Kazandırır
Bir insanın kendisine göz göre göre ve kendi eliyle maddi ve manevi yönden böyle büyük bir zarar verebilmesi aslında şaşırtıcıdır. Akıl ve vicdan sahibi bir insan kendisini asla böyle bir duruma düşürmez, ancak dinsizliğin neden olduğu iradesizlik bir insanın kendisine çok daha büyük zararlar verebilmesine neden olabilmektedir. Allah "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44) ayetiyle din ahlakından uzak olan insanların bu yönünü bildirmektedir.
Alkol, uyuşturucu gibi bağımlılıkları ortadan kaldırmak için uzun yıllardır yüzlerce farklı yöntem denenmektedir. Bu amaçla çeşitli yardım kuruluşları oluşturulmuş, tedavi yöntemleri geliştirilmiş, programlar, seminerler, kampanyalar, terapi seansları düzenlenmiş, ancak kesinlikle kalıcı bir çözüm elde edilememiştir. Örneğin hastanede zorla tedavi gören bir uyuşturucu bağımlısı, çıkar çıkmaz yine aynı ortama girerek uyuşturucuya başlamaktadır. Uyuşturucu kaçakçılığından tutuklanan biri ise uyuşturucu trafiğini yönlendirmeye devam edebilmektedir. Alkol ve sigara bağımlıları için de aynı durum geçerlidir. Oysa bir madde bağımlısını kurtarmanın tek yolu o kişiye irade kazandırılmasıdır. Bir insana sarsılmaz irade veren tek güç ise imandır.
En iradeli insanın bile iradesini kırabilecek bir tutkusu mutlaka vardır. Ancak Allah korkusunun ve cehennem azabından sakınmanın getirdiği iradeyi sarsabilecek hiçbir güç yoktur. İman sahibi bir insan herhangi bir maddenin, kendisine ve çevresindekilere zararlı olduğuna kanaat getirdiği anda o bağımlılığı bırakır. Üstelik bu kararından da onu hiçbir şey vazgeçiremez. Ancak Allah sevgisi, Allah korkusu ve ahiret inancı bir insanı bu kötü alışkanlıklardan uzaklaştırabilir, geri dönmemek üzere bu bağımlılıklardan kurtarabilir. Allah bir ayetinde imanı güzel ve ahlaksızlığı çirkin görenlerin doğru yolu bulduklarını bildirir:
… Ancak Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kıldı ve size inkarı, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, doğru yolu bulmuş (irşad) olanlardır. (Hucurat Suresi, 7)
İnsanları kötülüklerden ve sapkınlıklardan alıkoyacak tek güç din ahlakıdır. Allah bir ayetinde şöyle bildirir:
Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)