Yaklaşık 30.000 yıl önce, bugünkü Çek Cumhuriyeti topraklarında yaşayan çocuklar, topladıkları kili yoğurarak heykelcikler yapıyorlardı. Belki de oyun oynarken yemek vakti geldiğinde, bu küçük sanat eserlerini oldukları yerde öylece bırakıyorlardı.
Geçmişte çocukların taş alet yapabildikleri bilinse de, el sanatlarıyla ilgilendiklerine ve bu yönde üretim yaptıklarına dair pek kanıt yoktu. Çocukların ürettiği sanat eserlerine ilişkin bulgular genellikle MÖ 1700-1800 yılları arasında Mısır’a veya MÖ 1150 – 1500 yılları arasında İngiltere'ye aitti.

1925 yılında Çekya'daki Dolni Vestonice adlı kentte keşfedilen heykelcikler 2002 yılında incelemeye tabi tutuldu ve üzerlerindeki parmak izlerinden çocuklar tarafından yapıldıkları anlaşıldı. Bu küçük heykelcikler, yakındaki bir kil sahasından alınan malzeme ile yapılmıştı. Aynı alanda mamut dişi, kemik, boynuz ve taştan yapılmış sanat eserleri de bulunmuştu. Bu, insanların farklı malzemeleri kullanarak iş birliği içinde çalıştıklarını gösteriyordu. Kil havzasının yakında olması, bölgede yaşayan çocukların da burada özgürce sanat yapmalarına imkan tanımıştı.
Heykelciklerde, fildişi, kemik ve boynuzdan yapılan eserlere kıyasla daha fazla çeşitlilik ve düzensizlik göze çarpıyordu. Bu da onların çocukların elinden çıktığını gösteriyordu. Buz Devri çocukları konusunda uzmanlaşmış paleolitik arkeolog April Nowell, "Bir mezarda tek bir seramik parçası bile bulunmamış. Yani çocuklar kil ile pratik yapıyor, deneyler yapıyor ve oynuyor ve işleri bittiğinde de geride bırakıyor gibi görünüyor." diyerek bu konudaki kanaatini belirtmişti.

Çeşitli insan ve hayvan figürlerinden oluşan heykelcikleri yapanların çocuk olup olmadığını tespit etmek için 489 seramik eserinin yüksek çözünürlüklü fotoğrafları çekildi ve bunlar incelemeye alındı. İnceleme sadece kimlik belirlemeyi değil, nesnelerin ne olduğunu veya nasıl göründüğünü, nasıl yapıldıklarını ve dönemin insanları için önemini anlamayı da amaçlıyordu. Yapılan çalışmalarda objeler üzerinde bulunan çizik ve parmak izlerinin 6-10 yaş aralığındaki çocuklara ve 10-15 yaş aralığındaki ergenlere ait olduğu belirlendi.
Paleolitik mağara sanatında uzman bir arkeolog olan Izzy Wisher, tarih öncesi toplumların da çocukları olduğunu, bu çocukların oyun oynadığını ve el becerilerini geliştirdiğini vurguluyor. Wisher'e göre bu durum sert ve ilkel bir yaşam tarzını değil, aksine zengin bir kültürel birikimi ve gelişmiş bir toplumsal düzeni yansıtıyor.
Wisher’ın bu değerlendirmeleri son derece önemli. Nitekim pek çok tarihçi, antroplog ve arkeolog incelemelerini evrim teorisini destekleyecek şekilde sunarken, Wisher 30 bin yıl öncesinin insanlarının ilkel değil, günümüz insanına ait özelliklerde olduklarını dile getiriyor. Bilindiği gibi evrimi savunanlar insanlık tarihini yarı insan-yarı maymunsu sözde ilkel varlıklardan gelişmiş bireylere doğru ilerleyen bir süreç olarak anlatır. Fakat bu anlatım, tarih boyunca farklı toplulukların aynı anda farklı gelişmişlik seviyelerinde var olduğu gerçeğini göz ardı eder.
Örneğin insanların ilk başta avcı-toplayıcı olduğu, sonra tarıma gerçerek yerleşik hayata başladığı anlatılır. Ancak Göbeklitepe'nin keşfi, bu iddiaya büyük bir darbe indirmiştir. Evrim yanlıları bu yeni bulgulara rağmen bakış açılarını değiştirmemişler, hikayelerine bu kez de Göbeklitepe üzerinden devam ederek insanların başta seramik yapmayı bilmediklerini, bunu sonradan öğrendiklerini iddia etmişlerdir. Onlara göre geçmişi 12 bin yıl öncesine giden Göbeklitepe sözde seramiksiz döneme aittir. Ne var ki Göbeklitepe’den 18 bin yıl önce Dolni Vestonice’de çocukların yaptığı kil heykelcikler bu iddiayı açıkça geçersiz kılmaktadır.
Sırf evrim teorisini desteklemek adına bazı tarihsel ve arkeolojik bulgularda çarpıtmalar yapılmaktadır. Örneğin Karadeniz’de ahşap evler, Mardin’de ise taş evler yaygındır. Binlerce yıl sonra biri, "İnsanlar önce sadece ağaçtan istifade edebilecek kadar gelişkindiler, ama 2 bin yıl sonra taşı yontup işleyecek seviyeye geldiler” dese, bunun ne derece saçma olacağı ortadadır. Zira geçmişi tek bir doğrusal gelişim süreciyle açıklamak oldukça yanıltıcı bir yaklaşımdır.
Hz. Adem ile başlayan insanlık tarihi, insanların çoğalması ve yeryüzüne dağılması ile şekillenmiştir. İnsanlığın gelişimi, iddia edildiği gibi, ne fizyolojik ne de sosyal olarak ilkelden gelişmişe doğru seyretmemiştir. Bugün nasıl ki dünyanın farklı yerlerinde, farklı seviyede bilim, teknoloji ve sanat kullanan topluluklar varsa, geçmişte de benzer şekilde çeşitlilik görülmüştür. Floransa’da sanat eerleri ve heykeller yaygınken, Afganistan’da bu tür bir sanat kültürü gelişmemiştir. Bu, Afganistan'daki insanların Floransa'dakilerden daha az insan olduğu anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte yeryüzünde insanların tek tip olmadığı, Eskimo, Aborijin gibi farklı ırkların aynı anda bulundukları da göz önüne alınırsa, evrimcilerin ilkel insan-modern insan hikayelerinin ne kadar boş olduğu daha iyi anlaşılır.
Kaynak:
https://www.smithsonianmag.com/science-nature/did-prehistoric-children-make-figurines-out-of-clay-180984534/