1. O ileride gelecek acib BİR ŞAHSIN (şaşılan ve hayret uyandıran şahsın) bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı (önde gelen takipçisi) ve O BÜYÜK KUMANDANIN öncü bir askeri olduğumu zannediyorum.(Barla Lahikası, sf. 162)
2. Tâ âhir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahibleri, yâni HZ. MEHDİ VE ŞAKİRDLERİ (öğrencileri), Cenâb-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlendirir ve o tohumlar sünbüllenir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, sf. 172) (Kastamonu Lahikası, sf. 72)
3. Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikîyi neşir ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bütünüyle Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hizmetkarına vermişler, o hizmetkara, iltifat edene yakışır şekilde bakmışlar. BU HAKİKATTEN ANLAŞILIYOR Kİ, SONRA GELECEK O MÜBAREK ZAT, RİSALE-İ NUR’U BİR PROGRAMI OLARAK NEŞİR VE TATBİK EDECEK. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9)
4. Bu zamanda öyle fevkalade hakim cereyanlar (fikir akımları) var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza (farz edelim) HAKİKİ BEKLENİLEN VE BİR ASIR SONRA GELECEK O ZAT dahi bu zamanda gelse harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.Hem üç mesele var: biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en önemlisi ve en büyüğü, iman meselesidir. Fakat, şimdiki halkın gözünde ve alemin halinin mecburiyetleri nedeniyle en mühim mesele hayat ve şeriat göründüğünden, o zat şimdi olsa da, üç meseleyi birden umum yeryüzünde vaziyetlerini değiştirmek, insanoğlunda geçerli olan âdetullaha uygun gelmediğinden, herhalde en büyük meseleyi esas yapıp, öteki meseleleri esas yapmayacak; ta ki iman hizmeti saflığını umumun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında, o hizmet başka maksatlara âlet olmadığı tahakkuk etsin. Kastamonu Lahikası, 57)
5. Beşinci Sebep: Çok zaman evvel bir ehl-i velâyetten işittim ki: O zat, eski velîlerin gaybî işaretlerinden sonuç çıkarmış ve kanaati gelmiş ki, "Şark tarafından bir nur zuhur edecek, bidatlar zulümâtını dağıtacak." BEN BÖYLE BİR NURUN ZUHURUNU ÇOK BEKLEDİM VE BEKLİYORUM. FAKAT ÇİÇEKLER BAHARDA GELİR. ÖYLE KUDSİ ÇİÇEKLERE ZEMİN HAZIR ETMEK LÂZIM GELİR. VE ANLADIK Kİ, BU HİZMETİMİZLE O NURANİ ZATLARA ZEMİN İZHAR EDİYORUZ (HAZIRLIYORUZ). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189, Mektubat, 34)
6. Allah’ın nûrunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nûrunu tamamlamaktan başka birşeye râzı olmaz¦kâfirler isterse hoşlanmasınlar.Tevbe Sûresi,32. Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli lamlar ve mim ikişer sayılsa, BUNDAN BİR ASIR SONRA ZULÜMATI DAĞITACAK ZATLAR İSE, HAZRET-İ MEHDÎNİN ŞAKİRTLERİ OLABİLİR. Her ne ise... Bu nurlu âyetin çok nuranî nükteleri var. Bir damla su denizin varlığına işaret eder. (Şualar, sf. 605)
7. O vakit ona karşı matbu kitapta böyle cevap vermiş:
Herkese dünya terakkî dünyası olsun; yalnız bizim için mi tedennî dünyasıdır? Öyle mi? İşte, ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum; müstakbeldeki insanlarla konuşacağım: EY YÜZDEN SONRAKİYÜKSEK ASRIN ARKASINDA GİZLENMİŞ, SÂKİTÂNE BENİM SÖZÜMÜ DİNLEYEN VE gizli bir bakışile gayba bakarak BENİseyreden SAİD, HAMZA, ÖMER, OSMAN, YUSUF, AHMED, V.S. SİZE HİTAP EDİYORUM. TARİH DENİLEN MÂZİDERELERİNDEN SİZİN YÜKSEK İSTİKBALİNİZE (geleceğinize) UZANAN TELSİZ TELGRAFLA SİZİNLE KONUŞUYORUM. NE YAPAYIM, ACELE ETTİM, KIŞTA GELDİM. SİZ İNŞAALLAH CENNET-ÂSÂ (cennet gibi) BİR BAHARDA GELİRSİNİZ. ŞİMDİ EKİLEN NUR TOHUMLARI ZEMİNİNİZDE ÇİÇEK AÇACAKLAR. Sizden şunu rica ederim ki, mâzi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O çiçeklerin birkaç tanesini, mezartaşı denilen, kemiklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takınız. Yâni, İhtiyar Risalesinin On Üçüncü Ricasında beyan ettiği gibi, Medresetü’z-Zehranın mekteb-i iptidaîsi ve Van’ın yekpare taşı olan kalesinin altında bulunan Horhor medresemin vefat etmesi ve Anadolu’da bütün medreselerin kapatılmasıyla vefat etmelerine işaret ederek, umumunun bir mezar-ı ekberi hükmünde olmasına bir alâmet olarak, o azametli mezara azametli Van Kalesi mezartaşı olmuş. "EY YÜZ SENE SONRA GELENLER! ‘ŞU KALENİN BAŞINDA BİR MEDRESE-İ NURİYE ÇİÇEĞİNİ YAPINIZ. CİSMEN DİRİLMEMİŞ, FAKAT RUHEN BÂKİ VE GENİŞ BİR HEYETTE YAŞAYAN MEDRESETÜ’Z-ZEHRAYI CİSMANÎ BİR SURETTE BİNA EDİNİZ" DEMEKTİR.Zaten eski Said ekser hayatı o medresenin hayaliyle gitmiş ve o matbu (basılmış) risalenin 147’nci sayfadan tâ 157’nci sayfaya kadar medresetü’z-zehranın tesisine ve faydalarına dair ehemmiyetli (önemli) hakikatleri yazmış. (Emirdağ Lahikası, Sayfa 343, 344)
8. EY ÜÇ YÜZ SENEDEN SONRAKİ YÜKSEK ASRIN ARKASINDA GİZLENMİŞ VE SESSİZCE NURUN SÖZÜNÜ DİNLEYEN VE GAYBA AİT GİZLİ BİR BAKIŞLA BİZİ SEYREDEN Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tâhir’ler, Yûsuf’lar, Ahmed’ler, ve saireler! Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, "doğru söyledin" deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu kendi devrimde yaşayanlar, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. NE YAPAYIM, ACELE ETTİM, KIŞTA GELDİM; SİZLER CENNET GİBİ BİR BAHARDA GELECEKSİNİZ. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezartaşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. MEZARIMIZDAN NE MUTLU SİZE! SADÂSINI İŞİTECEKSİNİZ. HATTA, MİSAFİRLERİMİZİN GÖLGELERİ BİLE MEZARTAŞIMIZDAN BU SADÂYI İŞİTECEKTİR. (Münazarat 86,87,88)