1
Zeka, bir insanın biyolojik olarak sahip olduğu zihinsel kapasitedir. Zeka ne artar, ne azalır. Akıl ise sadece müminlere ait bir özelliktir. Allah'tan korkup sakınan takva sahibi müminlere Allah Katından büyük bir nimet olarak verilir. Akıl, Allah'ın samimi kullarına verdiği bir nur, bir anlayıştır.
http://www.harunyahya.org/tr/Kitaplar/519/allah-akilla-bilinir2
Akıl sahibi insanın en belirgin özellikleri, Allah'tan korkup sakınması, daima vicdanına uyması, her olayı, gördüğü herşeyi Kuran'a göre değerlendirmesi ve her an Allah'ın rızasını aramasıdır.Bir insan, dünyanın en zeki, en bilgili, en kültürlü insanı dahi olsa eğer bu özelliklere sahip değilse "akılsız" olacaktır ve birçok gerçeği göremeyecek, kavrama yeteneğinden yoksun kalacaktır.3
İnsanların bir kısmı Allah'ın varlığına inanmazlar, bir kısmı ise Allah'ın varlığına iman ettiklerini söylerler ama Allah'ın kadrini gereği gibi takdir edemezler. Düşünmedikleri ve akıllarını kullanmadıkları için Allah'a kesin bir bilgiyle iman etmenin gerekliliklerini yerine getirmezler. Oysa akıl sahibi müminler Allah'ın varlığının ve yaratışının delillerini akılları ile görür ve sonsuz kudret sahibi olan Allah'tan içleri titreyerek korku duyarlar.4
Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 24)5
Evrime göre inorganik moleküller tesadüfen aminoasitleri, aminoasitler tesadüfen proteinleri, proteinler de yine tesadüfen canlıları oluşturur. Oysa, canlılığın tesadüfen kendiliğinden oluşması ihtimali, Eyfel Kulesi'nin aynı şekilde oluşmasından çok çok daha düşük bir ihtimaldir. Çünkü en basit bir hücre bile insan yapımı herhangi birşeyden çok daha komplekstir.6
Doğadaki olağanüstü uyum çıplak gözle dahi açıkça görülürken, bu dengenin tesadüfen veya başıboş meydana geldiği nasıl düşünülebilir? Ayrı ayrı her noktasının, Yaratan'ın varlığını delillendirdiği kainatın, kendi kendine var olduğunu söylemek, olabilecek en mantıksız iddiadır.7
İnsanlar bir kısmı bir manzara resmini gördüklerinde, ilk önce onun kimin tarafından yapıldığını öğrenmek isterler. Daha sonra da, sanatçıyı ortaya çıkardığı eserden dolayı uzun uzun takdir ederler. Fakat başlarını çevirdikleri her yerde o resmin sayısız gerçeğiyle karşılaştıkları halde, tüm bu güzelliklerin tek sahibi olan Allah'ın varlığını gözardı ederler.8
İnsanın sahip olduğu beden, ciltler dolusu ansiklopediye bile sığmayacak kadar çok yaratılış delili ile doludur. Vicdan kullanarak sadece birkaç dakika düşünmek bile, Allah'ın varlığını anlamak için yeterlidir.9
Allah'ın varlığı ve büyüklüğü kainattaki sayısız delille kendini gösterir. Aslında bu açık gerçeği vicdanen kabul etmeyecek olan tek bir insan bile yoktur. Ancak Kuran'da da bildirildiği gibi, insanların çoğu "vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla" (Neml Suresi, 14) bunu inkar ederler.10
Materyalizm, maddeyi mutlak varlık sayan, maddeden başka hiçbir şeyin varlığını kabul etmeyen batıl bir düşünce sistemidir. Tarihi eski Yunan'a kadar uzanan, ama özellikle 19. yüzyılda yaygınlaşan bu düşünce sistemi, Karl Marx'ın diyalektik materyalizmiyle ünlenmişti.11
20. yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji, materyalistlere zemin sağlayan durağan evren modeli gibi ilkel anlayışları kökünden yıkmıştır. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda, evrenin bir başlangıcı olduğu, yok iken bir anda büyük bir patlamayla yaratıldığı modern fizik tarafından pek çok deney, gözlem ve hesapla ispatlanmış durumdadır.12
1929 yılında California Mount Wilson gözlem evinde, Amerikalı astronom Edwin Hubble astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden birini yaptı. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Yani yıldızlar bizden sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar. Hubble, çok geçmeden çok önemli bir şeyi daha keşfetti: Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Herşeyin birbirinden uzaklaştığı bir evren karşısında varılabilecek tek sonuç, evrenin her an "genişlemekte" olduğuydu.13
Edwin Hubble’ın keşfine göre evren genişlemektedir, buna göre zaman içinde geriye doğru gidildiğinde evrenin tek bir noktadan başladığı ortaya çıkmaktadır. Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip olması gerektiğini gösterdi. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Bu büyük patlamaya ingilizce karşılığı olan "Big Bang" ismi verildi.14
Big Bang teorisinin ortaya koyduğu gerçek, zamanımızdan tam 14 asır önce insanların evren hakkındaki bilgilerinin son derece kısıtlı olduğu bir dönemde Kuran'da şöyle bildiriliyordu:15
Evrenin genişlemesi, Büyük Patlama teorisinin yani evrenin yoktan var edildiğinin en önemli kanıtlarından biridir. Evren yaratıldığından beri süregelen bu gerçek, modern bilim tarafından ancak bu yüzyılda keşfedildiği halde Kuran bu gerçeği yine bundan 14 asır önce haber vermiştir:16
Büyük Patlama ile ortaya çıkan fizik kuralları, 15 milyar yıllık zamanda hiç değişikliğe uğramamıştır. Bu kurallar öyle ince hesaplar üzerine kuruludurlar ki, bugünkü değerlerinden milimetrik sapmalar bile tüm evrendeki yapıyı ve düzeni ortadan kaldırabilecek hassasiyettedir.17
18
Çevrenizde gördüğünüz herşey; bedeniniz, oturduğunuz koltuk, pencereden görünen gökyüzü, toprak, meyveler, bitkiler, bütün canlılar ve aklınıza gelebilecek tüm maddeler, Büyük Patlama'nın arkasından var olan atomların bir araya gelmesiyle hayat bulmuşlardır.19
Allah atomda atomların meydana getirdiği her varlıkta, tüm alemde, muazzam bir düzen ve mükemmel bir denge takdir etmiştir.20
Büyük Patlama materyalist bilim adamlarının iddia ettiği gibi, kontrolsüz, tesadüfi bir patlama olsaydı –ki bu asla söz konusu değildir-, ardından doğal olarak kontrolsüz şeylerin oluşması, oluşan herşeyin yine büyük bir karmaşayla başka yerlere dağılması gerekirdi.Oysa varlığın başlangıcından itibaren her noktada tam bir düzen hakimdir.21
Yaratılan şeyin hiçbir örneği yok iken, yaratmak için zaman ve mekan dahi yok iken bir anda, bir defada kusursuzca var olması, ancak Allah'ın yaratmasının bir delilidir.22
Gökyüzü, yeryüzü, bu ikisi arasında yaşayan canlılara baktığımızda her birinin tek tek kendilerini var eden Yüce Allah'ın varlığını ispatladığını görürüz.23
Her insanda mevcut olan vücut simetrisi; iki kolun, iki bacağın olması, gövdenin kollara, bacaklara ve başa olan orantısı ilk bakışta dikkat çekecek derecede muntazamdır. Bu orantıların her biri Allah tarafından tam bir uyum üzerine kurulmuştur.24
Beyinden karaciğere, safra kesesinden böbreklere kadar her organ kusursuz işleyişe sahiptir. Organlarda ve vücut içi sistemlerin işleyişinde görülen tüm olaylar şaşırtıcı bir düzen ve ahenk içinde oluşur.25
Göz, canlıların yaratılmış olduğunun en açık delillerinden biridir. Gerek insan gözü, gerekse hayvan gözleri, olağanüstü yapılara sahiptirler. Bu etkileyici organ, dünyanın en kompleks aygıtları ile dahi karşılaştırılamayacak üstünlüktedir.26
De ki: "Sizi inşa eden yaratan, size kulak, gözler ve gönüller veren Allah'tır. Ne az şükrediyorsunuz?" (Mülk Suresi, 23)27
Fabrikanın bir tasarımcısı, mühendisi, planlayıcısı varsa, insan bedeninin de kusursuzca var eden, üstün güç sahibi bir Yaratıcısı vardır. Bu Yaratıcı herşeye hakim olan Allah'tır.28
İnsan, tüm hayatını ve varlığını, kendisini yaratan Allah'a borçlu olduğunu her zaman bilmelidir.29
İnsan vücudundaki organların ve sistemlerin hepsi "mucizevi" özelliklere sahiptir. Bu özellikler incelendiğinde insan, varlığının ne denli ince hesaplara dayandığını ve yaratılışındaki mucizeleri görecektir ve Allah'ın sonsuz ilmini ve insan üzerindeki kusursuz sanatını bir kez daha kavrayacaktır.30
İnsanlık tarihinin başından bugüne kadar milyarlarca insan yaşamıştır. Yani Allah milyarlarca çift göz, milyarlarca değişik parmak izi, milyarlarca farklı göz dokusu, milyarlarca değişik insan tipi yaratmıştır ve eğer dilerse bu kişilerden sonsuz sayıda daha yaratabilir. Çünkü ayetin de ifadesiyle; "...O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir." (Fatır Suresi, 1)31
Siz bir müzik parçasını ya da bir konuşmayı dinlerken, büyük bir mucize gerçekleşiyor. Havada yayılan ses titreşimleri saniyede 350 kilometrelik bir hızla kulağınıza ulaşıyor. Ve o ana kadar sadece birer fiziksel hareket olan titreşimler, kulağınızda gerçekleşen inanılmaz derecedeki karmaşık işlemler sayesinde "ses"e dönüşüyor. Ayrıca bu olaylar, saniyenin binde birinden daha hızlı bir şekilde yaşanıyor...32
İskelet başlı başına bir mühendislik harikasıdır. Vücudun yapısal destek sistemidir. Aynı zamanda beyin, kalp, akciğer gibi hayati organların korumasını yapar, iç organlara destek olur. İnsan vücuduna, hiçbir yapay makina tarafından taklit edilemeyen üstün bir hareket kabiliyeti verir.33
Uyluk kemiği, dikey durumda bir ton ağırlığı kaldırabilecek kapasitededir. Nitekim atılan her adımda bu kemiğimize, vücut ağırlığımızın üç katı kadar bir yük binmektedir. Hatta sırıkla yüksek atlama yapan bir atlet yere inerken kalça kemiğinin her santimetrekaresi 1400 kiloluk bir basınca maruz kalır.34
Kemiklerin iç yapısı , insanların binalarda ve köprülerde kullandığı kafes yapı sistemiyle benzer bir yapıdadır. Önemli bir farkla; kemik içindeki sistem, insanların geliştirdiğinden çok daha üstün ve karmaşıktır. Bu sayede kemikler, hem son derece sağlam, hem de rahatlıkla kullanılabilecek hafifliktedirler.35
Kemiklerin birbirlerine eklendikleri yerlerde de yaratılışın delilleri görülür. Eklemler bir ömür boyunca hareket ettikleri halde yağlanmaya ihtiyaç duymazlar. ... Kemiklere de bir bak nasıl bir araya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?... (Bakara Suresi, 259)36
Sinirler yoluyla beyne taşınan mesajlar saatte 200 mil (320 km.) hızla yol alırlar. Yani beyin hücrelerinden vücuda ulaşan sinirlerimiz, beyinle vücut arasında giden bilgiler için adeta bir otoban görevi görür. Böylesine kompleks ve mükemmel bir sistemin tesadüfen oluştuğunu öne sürmek akıl dışıdır.37
Yeryüzündeki hiçbir kelebeğin kanadında bir düzensizlik göremezsiniz. Sanki her biri bir ressamın elinden çıkmış gibi düzgün ve estetik görünümlüdür. Çünkü gerçekten de üstün bir Yaratıcı'nın -Allah'ın- eseridir.38
Bir termitin boyu ile inşa ettiği yuvanın boyunu birbiriyle kıyasladığınızda kendisinin yaklaşık 300 katı büyüklüğünde bir mimari projeyi başarıyla gerçekleştirdiğini görürsünüz. Fakat olayın daha da şaşırtıcı bir yönü vardır ki, o da termitlerin kör olmalarıdır.39
Barınmak için özellikle çamları tercih eden ağaçkakanlar, bir ağacı delmeye başlamadan önce ilk iş olarak, o ağacın yaşına bakar ve 100 yaşını geçmiş olanları tercih ederler. Çünkü 100 yaşını geçmiş olan çam ağaçları, gövdelerini saran sert ve kalın kabuklarının yumuşamasını sağlayan bir hastalığa yakalanırlar. Sizin belki de ilk defa duyduğunuz, bilimin son yıllarda keşfettiği bu bilgiyi ağaçkakanlar yüzyıllardır bilmektedirler.40
Ünlü fizikçi Hoyle, "Akıllı Evren" isimli kitabında canlılığın tesadüflerle doğduğunu iddia eden evrim teorisi hakkında şöyle bir yorum yapar: “Hayatın başlangıcına ait senaryoyu şöyle düşünebiliriz: Bir kasırganın, Boeing uçak fabrikasının yanında bulunan yedek parça deposundaki malzemeleri savurarak, kaza sonucu bir Boeing -747 uçağı oluşturması gibidir.” (Nature Dergisi, 12 Kasım 1981.) Evrende tesadüfe yer yoktur, tüm kainat içindeki detaylarla beraber YARATILMIŞTIR. Ve bu kusursuz düzeni yaratan ALLAH sonsuz kudret ve ilim sahibidir.