Amerikan filmlerinde her zaman kazanan Amerikan askerleridir. En karmaşık operasyonlar düzenlenir, her zaman başarı kazanılır, rehineler kurtarılır. Her zaman Amerikan üstünlüğü sembolize edilir. Peki, gerçek dünyada böyle mi? Tarihi inceleyecek olursanız gerçeklerin pek de filmlerde anlatılanlarla uyuşmadığını görürsünüz. Örneğin Kartal Pençesi isimli operasyon bunlardan biridir. Nisan 1980'de ABD ordusunun, ABD'nin İran büyükelçiliğinde rehin tutulan 52 vatandaşını kurtarmak için düzenlediği askeri harekât aniden çıkan kum fırtınasının da etkisiyle tam bir bozguna dönüşmüştür. Operasyonun merkezi olan uçak gemisi USS Nimitz'e dönüşe hazırlanılırken yakıt ikmali esnasında yaşanan kaza nedeniyle bir C-130 Hercules uçağı ve bir Amerikan helikopteri infilak etmiştir. Sonuçta Amerikan Ordusu 8 askerini, 2 askeri ve bir nakliye uçağını kaybetmiş, operasyonu gerçekleştiremeden bölgeden çekilmek zorunda kalmıştır.
Bir başka örnek Somali’de yaşanıyor. 1994 yılında ABD askerlerinin General William F. Garrison komutasında düzenlediği operasyon tam bir fiyasko ile sonuçlanmış ve Mogadişu'da yaşanan çatışmalarda 24 Pakistan ve 19 ABD askeri ölmüştür. Kayıp sayısı artan BM barış gücü ve Amerikan askerleri bölgeden 3 Mart 1995 tarihinde çekilmiştir.
Askeri tarih hepsi bu iki operasyon kadar ünlü olmasa da birçok başarısız kurtarma operasyonuyla dolu. Bunlardan biri de Aralık ayı ortasında Yemen’de Abva ilinin Dafaar köyünde yaşandı. Amerikan komandolarının Yemen'de giriştiği kurtarma operasyonunda iki rehine ile 33 yaşındaki Amerikalı foto muhabiri Luke Somers ve Güney Afrikalı öğretmen Pierre Korkie, militanlar tarafından vurularak öldürüldü. Bununla beraber operasyonda bir yerel el-Kaide lideri, bazı militanlar, bir kadın ve 10 yaşında bir çocuk hayatını kaybetti.
Operasyonla ilgili açıklamada bulunan Amerika Savunma Bakanı Chuck Hagel, olayın kurtarma operasyonu sırasında gerçekleştiğini doğruladı. Somers ve Korkie, bir yıldan uzun bir süredir Yemen’de rehin tutuluyordu.
Yemen’deki güvenlik zaafı nedeniyle El Kaide benzeri terör örgütleri kolaylıkla eylemler düzenleyebiliyor. ABD’nin Yemen’deki bu eylemler karşısında başvurduğu yöntem de -dünyanın pek çok yerinde olduğu- gibi silahlı müdahale. Luke Somers ve Pierre Korkie’nin ölümüne kadar yapılan operasyonlar genellikle Amerika’nın insansız hava araçları ile yapılıyordu. ABD, Yemen’de 2002 yılından beri insansız hava araçlarıyla operasyonlar düzenliyordu. Ne var ki bu operasyonlarda pek çok sivilin ölümü ile sonuçlanan başarısızlıklar yaşanmıştı. Son olarak Yemen'in Rada kentinde El Kaide'ye ait hedeflere yönelik gerçekleştirilen hava saldırısında 13 sivil hayatını kaybetmiş, 20 kişi yaralanmıştı.
Bunun üzerine kısa bir süre önce Yemen Meclisi, Amerikan insansız hava araçlarının, ülkede El Kaide'ye karşı yürütülen operasyonlara katılmasının yasaklanmasını öngören yasa tasarısını onayladı. Meclis'in onayladığı yeni yasayla El Kaide'ye yönelik düzenlenen operasyonlarda Yemen ordusu yanında aktif rol oynayan Amerikan insansız hava araçlarına uçuş yasağı konulurken, hükümete de bu kararı uygulama yükümlülüğü getirildi.
Kararın önemli yanı, Yemen resmi makamlarınca ilk defa Amerika’ya karşı yapılmış ilk kınama olma özelliği taşıması. Peki, Yemen güçleri ülkede hüküm süren terörist faaliyetlerini durduramazken ve dışardan silahla yapılan müdahaleler de masum insanların kaybına yol açıyorken yapılması gereken ne?
Bu köşede daha önce ister ideolojik kökenli, isterse din referanslı bağnaz zihniyette olsun tüm bu örgütlerin şiddet kullanarak felsefelerini hâkim kılmayı amaçladıklarından bahsedilmişti. İslam adını kullanarak şiddet uygulayan terör örgütlerine karşı fikri yöntemlerle mücadele edilmeli. Silahla yapılan mücadelenin bir sonuç vermediğini defalarca gördük.
İster El Kaide, IŞİD gibi Sünni, İsterse Yemen’deki Ensar'uş Şeria gibi Şii kökenli örgüt mensuplarının düşüncelerindeki çarpıklık güçlü bir biçimde dile getirilmeli. Yemen’de devletin en üst kademesindekiler başta olmak üzere tüm kanaat önderleri “Kuran’a göre Müslümanların insanları İslam ahlakına baskı ve zor kullanarak değil, sadece güzel söz ile davet etmesinin farz olduğu” sık sık dile getirilmelidir. İslam ahlakında inanç özgürlüğü olduğunun anlatılması ile bu kişilerin doğru yola çağırılması mümkün olabilir.
İster Şii, isterse Sünni olsun bütün ülkelerdeki bütün Müslümanlara şiddetin hak arama yöntemi olmadığı ve bunun İslam ahlakına tamamen aykırı olduğu anlatılmalıdır. Terörist eylemler ile İslam ahlakının savunulamayacağı bilakis İslam düşmanlarının sayısını arttıracağı için Müslümanlara daha çok zarar vereceği anlatılmalıdır.
Okullarda öğrencilere terör örgütlerinin fikri alt yapısını hedef alan dersler verilmeli, kitaplar ve yazılar okutulmalı, konferanslar ve akademik toplantılar düzenlenmelidir. Ancak bu şekilde terörizm yeryüzünden tamamen yok edilebilir. Böyle bir yöntem terörizm bataklığının tamamen kurutulmasına vesile olacaktır.
http://nationalyemen.com/2014/12/21/military-operations-do-not-always-produce-a-solution/