Yemen hiçbir zaman Türkiye’ye uzak olmadı. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığında bile İstanbul’a bağlılığını dile getirecek kadar yakındı Yemen. Uzun ve ortak bir tarihleri olmasına karşın, Yemen ve Türkiye bugün iki ayrı ülke. Siyasal deneyimleri ve devlet yapıları çok farklı. Buna bağlı olarak karşılaştıkları sorunlar ve bunlar için ürettikleri çözümlerde çok farklı. Farklı olmayan ise, iki ülke insanın birbirlerine olan hisleri: sevgi ve muhabbet. Bu hissiyat elbette iki ülke insanın da Müslüman olmasından kaynaklanıyor.
Yemen’in İslam coğrafyasında ayrıcalıklı bir yeri var. Çünkü Yemen küçük bir laboratuvar gibi. İslam ülkelerinin karşılaştıkları sorunların hemen hemen tamamı bu ülkede mevcut. Bu nedenle Yemen’de olup bitenler Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor.
Yemen sömürgecilikten nasibini almış, geçmişten gelen bir komünizm deneyimi var ve komünist unsurlar hala aktif. Arap sosyalistleri, milliyetçiler, ırkçılar ve bağnaz İslam anlayışını sahiplenen unsurlar ülkenin önemli siyasi grupları. Tabi bir de stratejik konumu nedeni ile ilgileri Yemen’e yönelmiş olan dış güçler var.
Kabileler arası mücadeleler, mezhepçilik ülkenin bütünlüğünü tehdit ediyor. Doğalgaz ve petrol mevcut ama halk bu zenginliklerden yeterince istifade edemiyor. Halk bir yandan daha çok özgürlük ve demokrasi beklentisi içinde, diğer yandan da çok daha iyi yönetilen bir ülke istiyor.
Yemen yıllarca kapalı kaldığı sandıktan çıkarılıp orta yere konmuş kristal bir vazoya benziyor. Çok iyi işlenmiş, oldukça süslü ama son derece narin bir kristal vazo. Artık orta yerde olduğu için vazonun bir darbeye maruz kalıp zarar görmesi oldukça muhtemel. Peki, bu değerli vazo, güzelliği bozulmadan kendine zarar verecek olası darbelerden nasıl korunacak?
Yemen’de 2007 yılı başında kurulan Güney Hareketi’den gelen kuvvetli bir ayrıcalık talebi var. Güney hareketi "güneyin milli kaynaklarının iktidara gelen hükümetler tarafından sömürüldüğü" gerekçesiyle kuzeyden ayrılmak istiyor. İspanya’nın Katalonya ve İtalya’nın Pandiya bölgeleri de benzer gerekçeler ile bağlı oldukları ülkelerden ayrılmak istiyorlar. İtalya ve İspanya, AB ve gelişmiş demokrasileri sayesinde bu ekonomik gerekçeli ayrılık taleplerini kontrol altında tutuyor. Yemen’de bu iki mekanizmadan daha etkin bir unsur mevcut: İslam. Yöneticiler, farklı mezhep, siyasi görüş ya da aşiretlerden de olsa Allah’ın Müslümanlardan istediği güzel ahlak üzerinde olurlarsa bu tarz talepler kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
“Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.” (Nisa Suresi, 58)
Yemen’i tehdit eden bir diğer sorun ise mezhepçilikten kaynaklanan çatışmalar. Özellikle Şii Husi kabilesi, Zeydiler ve Sünniler ile arasında yaşanan çatışmalar ciddi bir sorun. Yemen yönetimi çatışmaları, aldığı güvenlik önlemleri ile hatta zaman zaman da silahlı güç kullanarak çözmeye çalışıyor. Ancak taraflara, Kuran’da müminlerin, aralarında düşmanlık bulunan insanlara karşı dahi en güzel olan bir tarzda karşılık vermesinin emredildiğinin hatırlatılması da çok etkili olacaktır inşaAllah. Allah’ın Fussilet Suresi 34. ayette açıkladığı bu açık emre rağmen Müslümanların birbirlerine karşı öfke ve nefretle saldırmaları çok büyük bir hatadır. Müslümanların derhal mezhep ayrıldıklarını bırakarak bu hatadan dönmeleri ve Allah'ın farz kıldığı şekilde birlik olmaları gerekir. Allah Kuran'da tüm Müslümanlara ‘tek bir topluluk olarak’ birlik içerisinde hareket etmelerini bildirmiştir:
“Allah´ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah´ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O´nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (Âl-i İmran Suresi, 103)
Yemen için çözülmesi gereken bir diğer hayati sorun da kabilecilik ya da aşiretçilik. Yemen nüfusu birçok Arap ülkesinden çok daha fazla kabileye sahip ve kabileler arasında ciddi çekişmeler yaşanıyor. Hatta kendi aralarında otonom devletler gibi hareket ettiklerini söylemek bile mümkün. Öyle ki; bir kabilenin sahip olduğu işletmede başka bir kabile mensubunun çalışmasına izin verilmiyor. Tabi bu durum ülkenin hem ekonomik hem de siyasi yapısını olumsuz olarak etkiliyor. Oysa tüm kabile fertlerini yaratan yüce Allah üstünlüğün bir kabileye mensup olmakla değil, kendisinden çok korkmakla olacağını şöyle haber vermektedir:
“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.” (Hucurat Suresi, 13)
Birçok ülkede varlığını hissettiren radikal unsurlar Yemen’de de ciddi bir tehdit. Radikal unsurlar eylemleri ile hem iç huzuru tehdit ediyorlar, hem de ABD’nin insansız hava araçlarıyla yaptığı saldırılara gerekçe oluşturuyorlar.
Bağnazlığın savunduğu din sapkın bir vahşet dinidir. Böyle bir ortamda kimse düşüncelerini serbestçe açıklayamaz. Herkesin kendi fikirlerini benimsemelerini beklerler; aksi takdirde cezalandırılırlar. Oysaki Allah Kuran’da bizlere “dinde zorlama olmadığını” açıkça bildirmiştir (Bakara Suresi, 256). Bu nedenle devletin Yemen’de, İslam dininin; düşünce, ibadet ve fikir özgürlüğünü savunan, herkesin hakkını koruyan daha da önemlisi herkes için gerçek özgürlüğü tesis eden bir din olduğunu anlatması çok önemli.
Yakın zamana kadar Yemen’in yaşadığı sıkıntıların benzerleri Türkiye’de de tüm şiddeti ile yaşanıyordu. Türkiye’de belirgin bir ekonomik iyileşme ve hızlı bir kalkınma hareketi söz konusu. Hükümet ülke nüfusu içinde önemli orana sahip olan Kürt vatandaşlarımızı kazanmaya yönelik, çeşitli hak ve özgürlükler getiren düzenlemeler yapıyor. Benzer bir tavır Sünnilere nazaran azınlıkta olan Alevi kardeşlerimiz için de yapılıyor. Türk hükümetinin demokrasi ve özgürlükler konusundaki ısrarı, ülkeye barış ve huzuru getirirken Avrupa’ya yakınlaşmayı da sağlıyor.
Tüm bu politikaları mümkün kılan ana faktör Türkiye’de farklı dinlerin ve mezheplerin başarı ile bir arada yaşamasına vesile olan modern yani gerçek bir İslam anlayışının olması. Türkiye tüm bu başarıları ile bağnazlığın hâkim olduğu yanlış İslam anlayışına karşı alternatif bir model olarak ortaya çıkıyor. Şüphesiz başarılı olan bu model benzer sorunları yaşayan Yemen için yol gösterici olacaktır. Siyasi istikrarını sağlamış, alabildiğine dindar ama modern, sanata ve bilime önem veren müreffeh bir Yemen her Türk için bir gurur ve sevinç kaynağı olacaktır.
Adnan Oktar'ın National Yemen'de yayınlanan makalesi: