Yoksulluğun vurduğu Yemen’deki acımasız savaş bir başka korkunç soruna daha yol açtı: dünya tarihinde kaydedilen en büyük kolera salgını
Neredeyse iki yıldır, acımasız bir savaş Yemen'i harap ediyor. Çatışmalar, eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'i görevini Abd-Rabbu Mansur Hadi'ye devretmeye zorlayan bir ayaklanma ile başladı. Bununla birlikte, El-Kaide saldırıları, yolsuzluk, işsizlik ve bazı subayların eski cumhurbaşkanı için devam eden desteği dahil sayısız konu yeni yönetim için ciddi sorunlara neden oldu.
Sonuç olarak, Yemen'de Şii azınlığı destekleyen Huti hareketi savunmasız bir anda saldırarak, Kuzey Saada'nın denetimini ele geçirmeyi başardı. Hutiler tüm ülkenin denetimini ele geçirmeye çalışırken, Hadi Mart 2015'te yurtdışına kaçtı. Bu gelişmeler, Hadi hükümetini yeniden kurmak için ABD, İngiltere ve Fransa'dan lojistik ve istihbarat desteği alan bir Sünni Arap koalisyonunun kurulmasına yol açtı. Aradan iki yıl geçti ancak devam eden çatışmalara rağmen herhangi bir netice elde edilebilmiş değil. Hadi ve hükümeti geçici başkent Aden'de yaşamak üzere sürgünden dönmüş olsalar da mevcut durum halen devam ediyor.
Birleşmiş Milletler’e göre çatışmaların başlangıcından bu yana, yaklaşık üçte biri çocuk olmak üzere 5000'e yakın sivil şehit edildi ve 8200 kişi yaralandı. İki milyon kişi ülke içinde yer değiştirmek zorunda kaldı, 180.000 kişi ülkeden ayrıldı ve 17 milyon insanın gıda sorunu yaşadığı düşünülüyor. Dahası, 15 milyona yakın insan temiz içme suyundan veya hijyen şartlarından yoksun. Neredeyse tüm büyük şehirlerde çöp toplama hizmeti verilmiyor. Ayrıca yaklaşık 3,3 milyon çocuk ve gebe kadın yetersiz besleniyor. Gıda sıkıntısı o kadar korkunç boyutta ki, Birleşmiş Milletler bunu 'dünyanın en büyük gıda güvenlik krizi' olarak nitelendiriyor.
Halı hazırda harap olmuş bu ülkeyi bugünlerde çok daha tehlikeli bir sorun tehdit ediyor: büyük bir kolera salgını. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, Yemen 'benzeri görülmemiş ölçekte’ bir salgın yaşıyor. Öyle ki, kayıtlar tutulmaya başladığından bu yana, bir yıl içinde Yemen'de koleraya yakalananların sayısı dünyanın diğer herhangi bir ülkesinden çok daha fazla. Sadece birkaç ay içinde, 400.000 kişi koleraya yakalandı ve yaklaşık 2000 kişi öldü. Özellikle 15 yaş altı çocuklar ve 60 yaş üstü risk altında bulunuyor.
Kolera bakteriyel bir hastalıktır ve tedavi edilmediği takdirde hızla ölümcül bir hal alabilir. Her yıl dünyada 100.000 kişi bu önlenebilir hastalık sebebiyle ölmektedir. Yeterli sağlık koşulları ve su arıtımı olmayan yerler genellikle en yüksek risk taşıyan yerler olarak kabul edilir çünkü hastalık genellikle mikroplu su ve gıda yoluyla bulaşır. Yemen'in temel kamu hizmetleri çatışmalar nedeniyle durdu ve temiz suya erişim neredeyse imkansız hale geldi. Dahası, tıbbi tesislerin neredeyse yarısı hava saldırılarıyla kapandı ya da yok edildi ve durumu hafifletmek için yeterli sayıda sağlık görevlisi bulunmuyor. Bütün bu sorunlar, koleranın hızlı yayılışına katkıda bulunuyor.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, acil ve etkili önlemler almak bundan böyle en üst düzeyde önceliklidir. Bu konuda tek sorumluluk hissetmesi gerekenler kesinlikle yardım grupları veya uluslararası kuruluşlar değildir. Aksine, tüm ülkeler ve liderler, Yemen halkını, çocukları, bebekleri, kadınları ve yaşlıları kurtarmak için birlikte çalışmalıdırlar. İslam İşbirliği Teşkilatı, hızlı bir şekilde biraraya gelip para toplayabilir ve yardımları organize edebilir. Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü halen birçok uluslararası yardım örgütü ile işbirliği içinde çalışıyor ancak çabaları yeterli olmuyor. Yardımların ve uluslararası bağışların artması ve gerekli yardımların en çok ihtiyaç duyulan yerlere götürülebilmesi için iyi koordine edilmesi şarttır. Çözümsüz geçen her bir günün daha fazla masum çocuğun ve daha fazla masum insanın hayatını kaybetmesi anlamına geldiği unutulmamalıdır.
Bunların yanı sıra Müslümanlar olarak Yemenilerin bugün yaşadıkları sıkıntıların kökeninin mezhepsel nefret olduğunu unutmamalıyız. Rabbimiz, kardeşler olarak birleşip birbirimizi sevmemizi emrederken neden Müslümanlar arasında mezhepsel bir bölünme bulunmaktadır? Yüzyıllar ve nesiller boyunca bu yapay ve anlamsız nefret çok sayıda masum insanın hayatına mal olmuş ve onları zayıf görmek isteyenlerin işine gelmiştir. Ancak, bölünmüş Müslümanların diğer mezhep üyeleri ile birleşmek üzere somut adımlar atması için geç kalınmış değildir. Müslümanlar, farklılıklara odaklanmak yerine ortak yönlerini ortaya koyup, büyük bir millet olarak güçlerini birleştirmelidirler. Bu gerçekleştiğinde, sular durulacak ve şartlar hızla değişecektir. Herkes, bugüne kadar şahit olunan yıkım ne kadar şiddetli olmuş olursa olsun, dayanışma ile işlerin nasıl yeniden yoluna girebildiğini hayranlıkla izleyeceklerdir. İşte bu her şeyin yoluna konulması zamanı çoktan gelmiştir.
Adnan Oktar's piece in Al Bilad