YAŞAR NURİ ÖZTÜRK, 26 KASIM 1999 TARİHLİ YAZISINDA “MEHDİ GELDİ” DİYOR
İnsanlık hiçbir devirde uyarıcıları gereğince dinlemedi. Allah, her devirde, her topluma ''nezirler'' (uyarıcılar) gönderdi.
Uyarıcılar sürekli gönderilmiştir, ama insanlık bunları dinlememiştir.
Uyarıcılar, bazen peygamber (resul, nebi) şeklinde gönderilir, bazen de peygamberin açtığı ana yolda faaliyet gösteren mübelliğler şeklinde... Bu mübelliğler bazen müçtehit olur, bazen müceddit...
Peygamberler de nezir (uyarıcı) sıfatının yanında, hatta ondan önce beşir (müjdeleyici) sıfatı vardır. Mübelliğ uyarıcılarda beşir sıfatı aranmaz. Çünkü onlar, daha önce peygamber tarafından zaten dikkat çekilmiş ihmal ve zulümlerin bozduğu dengeleri düzeltmek için konuşurlar. Bu tür konuşmalar hemen daima sert ve sarsıcı olur.
Uyarıcıların sertliği, ürkütücülüğü onların rahmet ve şefkatten uzaklığı anlamında değerlendirilmemelidir. Onlar aynı zamanda rahmet ve şefkati de taşırlar, ama esas görevleri, insan kulağına, ürpertici sözleri iletmek olduğu için genelde sert ve kırıcı olurlar.
Uyarıcıların çok önemli zaman dilimlerine hitap edenlerine ''çıplak uyarıcı'' diyoruz.
Çıplak uyarıcı, genellikle yüz yılda bir gelir. Kuran Kameri takvim kullandığına göre, 15. yüzyılın çıplak uyarıcısı yaklaşık, çeyrek asırdan beri beklenmektedir.
Ben derim ki, 15. yüzyılın çıplak uyarıcısı gelmiş, görevine başlamıştır.
Burada bir özellik daha dikkat çekmektedir. Miladi takvimi esas alarak baktığımızda, Kameri takvimin 15. yüzyıl çıplak uyarıcısı, Miladi takvime göre iki yüz yıla da hitap edecek demektir. 20. ve 21. yüzyıllar. Bu olgu, Allah'ın bu yüzyılın çıplak uyarıcısına lütfunun bir göstergesidir. (Şeytandan Allah’a sığınırım) ''Bu, Allah'ın lütfudur ki, Allah onu dilediğine verir. Allah, o büyük lütfun sahibidir.'' (Kur'an, Cuma Suresi, 4)
Bu olgunun bir anlamı daha vardır: Bu yüzyılın çıplak uyarıcısı, sadece Kameri takvimin sembolize ettiği İslam dünyasına değil, Miladi takvimin sembolize ettiği Batı dünyasına da hitap eden bir uyarıcıdır.
Doğrusu o, bir ''ortak-evrensel uyarıcı''dır.
Siz, Çıplak Uyarıcı'yı dinlemediniz. Toplumsal kıyametlerinizin kopmuş olanları da, kopacak olanları da onun uyarılarıyla bertaraf edilebilirdi, ama siz ona kulak vermediniz.
Siz, onu dinlemek yerine onda kendinizce uyup uymayan şeyler var mı diye şeytani teftişlere girdiniz. Onun geldiği planın inceliklerini, özelliklerini hiç düşünmeden onu sizin dünyanızın iğreti fotoğraf ölçüleriyle yargıladınız.
Çıplak Uyarıcı bir 'rahmet adam' idi, ama bunu bilmediniz.
Yeni toplumsal kıyametlere maruz kalmamak için kulak vereceğiniz ses yine Çıplak Uyarıcı'nın sesidir.
Çıplak Uyarıcı, hayat-memat noktasında söz söyler ve onun söylediği sözden sonra ya felah gelir, yahut da ‘‘azap hak olur.’’
Ey insanlar! Vicdan ve irfanınızı kullanarak Çıplak Uyarıcı'yı önce tanıyın, sonra da dinleyin!
İçinizden çıkarılmış bir rahmetten yararlanmayacak kadar basiretsiz misiniz!
Hürriyet Gazetesi, 26 Kasım 1999
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK, 25 HAZİRAN 1999 TARİHLİ YAZISINDA, “MEHDİYET’İN ÖNEMİNİ VE HZ. MEHDİ (AS)’A ÖZLEMİNİ” ANLATIYOR
İnsanlık, çıplak uyarıcılara hasret... Biz de çıplak uyarıcı özlemi içindeyiz. Kimdir çıplak uyarıcı? Kozmik sorumluluğu tanıtan mesajın zaman üstü peygamberi Hz. Muhammed, ‘‘Ben, çıplak uyarıcıyım’’ diyor. O halde, ne demek çıplak uyarıcı?..
Çıplak uyarıcı (en-nezir el-uryán) deyimini Araplar, vereceği haberin çok önemli oluşu yüzünden elbisesini bile giymeye vakit bulamadan dışarı fırlayıp halkı uyaran kişi için kullanırlar. Bu deyim hem haberin önemine hem habercinin ciddiyet ve yüceliğine dikkat çeker. Çıplak uyarıcı, ölüm-kalım noktasında konuşan, uçuruma gidip gitmeme kararını etkilemek üzere konuşan habercidir. Dinleyeni aydınlığa, dinlemeyeni hüsrana götüren sözün sahibidir çıplak uyarıcı...
Kuran, kozmik sorumluluğun taşıyıcısı insana eskimez ve pörsümez mesajı ileten peygamberlerin iki niteliği üzerinde ısrarla durur: Beşir (müjdeleyici) ve nezir (uyarıcı). Her peygamber aynı anda hem beşirdir, hem nezir.
Büyük iman ve heyecanların habercileri hitap edecekleri insanı önce omuzundan tutup silkelerler. Ve bu silkeleme her peygamberde önce kendi aile bireylerinden başlar, yakın akrabayı ikinci sıraya alır ve devam eder. Gök mesajının son peygambere ilk aksiyon emri şu olmuştur: ‘‘Kalk ve uyar’’ (Müddessir, 2). Bu emir: ‘‘Yakın akrabanı uyar’’ (Şuara, 214) şeklinde detaylandırılmıştır.
Çıplak uyarıcı, Kuran'ın ifadesiyle mübin olmalıdır. Yani gerçeği yalın, apaçık, net, yansız-yönsüz, ıvazsız, eğmeden, bükmeden, geciktirmeden ortaya koymak onun varoluş hikmeti, işi-gücü, onurudur.
Kendisi için değil, eseri için yaşayan iman ve ışık devidir çıplak uyarıcı. İnsanlık ne bulmuşsa bu çıplak uyarıcıların sözünde bulmuş, neye ermişse yine onların izinde ermiştir.
İnsanlığın her devirde yıkım sebeplerinin başında çıplak uyarıcılardan yoksun kalmak vardır. Bu yoksunluk riyakarlığa, ikiyüzlülüğe, çıkarcılığa palazlanma imkanı hazırlar ve bu illetlerin egemenliği, iyi ve güzel adına ne varsa alıp götürür. En kötüsü lideri, aydını götürür, güveni götürür. Büyük oluşları mayalandıracak ruh böyle bir toplumda vücut bulamaz. En büyük başarı, en ileri derecede ikiyüzlü, en ileri derecede düzenbaz olmaya bağlanmıştır. Gafleti, aldanışı, aldatışı delen yoktur.
Genelde İslam dünyasının, özel olarak da bizim ülkemizin temel dertlerinden biri, çıplak uyarıcılardan yoksunluktur. Bu yoksunluk bizi, gelişme adına magazin taklitçiliğine, din adına yedek ilah sömürüsüne, demokrasi adına da hulûs çıkarmaya ve dalkavukluğa yenik düşürmüştür. Demokrasinin, bir çıplak uyarıcılar rejimi olması gerektiğini unutmuş durumdayız. Bunun içindir ki, ne sanatta, ne ekonomide, ne dinde, ne de politikada yaratıcı ruhun göğüslemek zorunda olduğu risklere girme noktasına gelemiyoruz. Çünkü insanımız, çıplak uyarıcılarla hizaya getirilmeyen bir riya saltanatının pençesinde kıvranmaktadır. Hep vaat dinleyen, fakat hep hayal kırıklığıyla karşılaşan aldatılmış, uyutulmuş kitlelerin yüzyıllık iniltileri duyulmaktadır her yanda...
İnsanımız ikiyüzlülüğe teslim edilmiştir. Takiyye düzenbazlığı ruh ve iman dünyamızı çürütüyor. Bundan daha zehirli bir kahır ise düzenbazlığın sürmesi için kitlenin, çıplak uyarıcılara düşman olma noktasına getirilmesidir.
Kısacası, insanımız ziraatten bilime, teknolojiden felsefeye, dinden sanata, ekonomiden politikaya kadar her alanda çıplak uyarıcılara muhtaçtır. Birkaç sandıktan daha çıkabilmek için ülkenin ve kitlenin yarınlarını karartan gaflet ve yalanın maskesini cilalamayı bilmişlik ve ermişlik sananların nasır tutmuş kabuklarını delecek keskin bakışlı, gür sesli çıplak uyarıcıların hasreti içindeyiz.
Çıplak uyarıcıya, havadan ve sudan daha çok muhtacız.
Hürriyet Gazetesi, 25 Haziran 1999