"Ay karardığı, Güneş ve Ay birleştiği zaman. İnsan o gün: "Kaçış nereye?" der. Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok. O gün, 'sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar) yalnızca Rabbinin Katıdır." (Kıyamet Suresi, 8-12)
Çevrenizdeki insanların hayatlarını yönlendiren olaylara genel olarak şöyle bir göz atın. Büyükolasılıkla büyük bir çoğunluğu bir yerlere ulaşmak için uğraşıyor, "yaşam mücadelesi" içinde iyi bir yer almaya çalışıyordur. Hayatlarındaki pek çok şeye yoğun bir dikkat veriyor, bu konular üzerinde derin derin düşünüyorlardır. Bununla birlikte, yaşamları boyunca düşünmekten kesinlikle kaçındıkları konular da vardır. Ölüm bunlardan bir tanesi, belki de en önemlisidir. Ölüm, düşünüldüğünde insanda etki uyandırır, çünkü kaçınılmaz olan kesin bir "son"dur.
Kuran ahlakını yaşamayan insanlar kendilerini korkutan bu "son"dan çeşitli yöntemlerle korunmaya çalışırlar. Bunlar arasında en yaygın olarak tercih edileni; korku duymak yerine, böyle bir konuyu akla getirmemek hatta mümkünse unutmaktır. Allah birçok insanın düşünmekten kaçtığı, ancak herkese çok yakın olan bu gerçeği, bir ayette şu şekilde bildirmiştir:
"Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir." (Al-i İmran Suresi, 185)
Ölüm her an herkese çok yakındır. Yaşı kaç olursa olsun geçen her gün, bütün insanları kaderlerinde yazılmış olan sona doğru biraz daha yaklaştırmaktadır. Bu sondan kaçmak, hatta bunu biraz ertelemek için almakta oldukları önlemlerin hiçbiri hiç kimseyi bu dünyada "geçici" olmaktan kurtaramayacaktır.
Şu an yaşayan herkesin hayatı da, önceki tüm insanlarınki gibi bir gün son bulacaktır. Ancak herkesi bekleyen ölümle dünya hayatı bitecek; kıyamet günü yeni bir kalkış ile yeni bir hayat başlayacak ve sonsuza kadar devam edecektir. O gün sadece insanların değil tüm canlıların, yeryüzünün son günüdür. Dünya hayatının son bulacağı kıyamet günü, yalnızca dehşetin yaşandığı, boyutları hiçbir insanın hayal edemeyeceği kadar korkunç, aynı zamanda görkemli bir "son gün" olacaktır.
Yeryüzündeki her şey yerle bir olacak, dağlar bir yün gibi çözülecek. Ardı ardına büyük felaketler meydana gelecek, güneş körelecek, yıldızlar kayıp, yok olacaktır. Ardından, Allah o vakte kadar dünya üzerinde yaşamış tüm insanları canlandıracak, biraraya toplayacak ve her insan bu güne şahit olacaktır. Rabbimiz'in ayette belirttiği gibi, bu "son gün" inkarcılar için zorlu bir gündür. (Müddessir Suresi, 9)
Kıyamet günü, özellikle alametlerinin de art arda çıkmasından dolayı son günlerde insanların çoğunun tahmin ettiği gibi, hiç de uzak değildir, yaklaşarak gelmektedir. O gün dünyaya ait olan herşey de dünyayla birlikte yok olacaktır. Hırslar, istekler, kızgınlıklar, beklentiler, kıskançlıklar, düşmanlıklar ve zevkler sona erecektir. Geleceğe yönelik planların hiçbir anlamı kalmayacaktır. Allah'a döndürüleceğini unutan herkes için, çok sevdikleri, sonsuz hayata tercih ettikleri dünyanın tüm o aldatıcı zenginlikleri, güzellikleri ve meşguliyetleriyle sona erdiği gün gelmiş olacaktır. İşte o gün, insanlar Allah'ın varlığına kesin bir biçimde şahit olacak, unutmaya çalıştıkları hesap günü ile karşı karşıya kalacaklardır. Eğer iman etmemişlerse gaflet içinde geçirdikleri kısa ömür sona erecek, azap dolu sonsuz bir başlangıç kendilerini bekleyecektir. İnkarcılara asla mutluluk getirmeyecek bu sonsuz azap dolu yaşam ilk andan itibaren öylesine şiddetlidir ki, "bunu yaşayanlar, azabın yerine "yok olmayı isteyeceklerdir". Ama bu da mümkün olmayacaktır. O gün herkes en küçük ayrıntıya kadar dünya hayatında yaptıklarının hesabını vermek üzere Allah'ın huzuruna çıkacaktır.
Kıyamet günü, dünya hayatının hatta tüm kainatın son günüdür, ama aynı zamanda da ahiretteki sonsuz yaşamın başlangıcıdır. O sonsuz yaşamın başlangıcında, insanların tümü yeni bir dirilişle dirilecekler ve dünyadaki yaşamlarında Allah'a ve karşılaşacakları bugüne inanmış olanlar ve bunun için çaba harcayanlar cennette ağırlanırken, inkar edenler cehenneme sevk edileceklerdir.
Bu, insanoğlunu bekleyen en büyük gerçektir ve başka hiçbir dünyevi düşünce bu gerçeğin üzerinde düşünmek kadar önemli olamaz.
Kendisinden asla kaçış olmayan kıyamet gününü gözardı etmek, onu hiçbir zaman ortadan kaldırmayacak, aksine insanların kaçışı olmayan sonsuz hayatını azap içinde geçirmelerine sebep olacaktır.
Akıllı ve samimi bir insanın yapması gereken, Rabbimiz'in "her nefis kendine basirettir" (Kıyamet Suresi, 14) ayetinde belirttiği gibi kendi vicdanının sesine kulak vererek, eksiklerini ve hatalarını düzeltme yoluna gitmek ve hayatını Kuran ahlakına uygun olacak şekilde düzenlemektir. Allah ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"Ay karardığı, Güneş ve Ay birleştiği zaman. İnsan o gün: "Kaçış nereye?" der. Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok. O gün, 'sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar) yalnızca Rabbinin Katıdır." (Kıyamet Suresi, 8-12)