Darwinistler çaresizlikten perişan durumdalar. Tam gelişmiş soyu tükenmiş bir lemuru ara fosil olarak göstermeye kalktılar.
Dünyada yaşamış türlerin %90’ının soyu tükenmiştir. Lemurun ise 99 türü vardır. Ve bu 99 türün 16’sının soyu tükenmiştir. Yeni bulunan fosillerle de soyu tükenmiş lemur türlerinin sayısı artmaktadır. Pek çok tür ise tükenip kaybolmuştur.
Bulunan fosil Ida da soyu tükenip kaybolan lemur türlerinden biridir. Bu fosil, diğer bulunan soyu tükenmiş türler gibi hiçbir ara form özelliği göstermemektedir, mükemmel bir canlıdır. Bu da yaratılışa delildir.
Darwinistler çaresizlikten perişan durumdalar. Tam gelişmiş soyu tükenmiş bir lemuru ara fosil olarak göstermeye kalktılar.
Dünyada yaşamış türlerin % 90`ının soyu tükenmiştir. Lemurun ise 99 türü vardır. Ve bu 99 türün 16`sının soyu tükenmiştir. Yeni bulunan fosillerle de soyu tükenmiş lemur türlerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Bulunan İda isimli fosil de soyu tükenip kaybolan lemur türlerinden biridir. Bu fosil, diğer bulunan soyu tükenmiş türler gibi hiçbir ara form özelliği göstermemektedir. Hiçbir bilim adamı bunu ara fosil olarak kabul etmez. Bu tam, kusursuz, mükemmel bir canlıdır. Bu da Yaratılış gerçeğinin büyük bir delilidir.
Evrimi ispat eden tek bir ara fosil yoktur. Buna karşı 100 milyonun üzerinde yaratılışı ispat eden fosil vardır.
Bir proteinin tesadüfen meydana gelmesi imkansızdır. İda isimli fosilin de ara geçiş formu olmadığını tüm Darwinistler biliyorlar. Ancak halk bilmediği için halkı kandırmaya çalışıyorlar.
Yeryüzünün tüm katmanları taranmış, tek bir ara geçiş formuna rastlanmamıştır
Adnan Oktar'ın 20 Kasım 2009 tarihli Dem Tv ve Tempo Tv röportajından
Ara fosil (Kayıp Halka) iddiasının geçersizliğini anlamak için HarunYahya.org sitesinin anasayfasına bakınız.
O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.(Haşr Suresi, 24)
Fosilleri kullanarak spekülasyonlar ve sahte deliller üretmek evrimcilerin klasik yöntemlerindendir. Darwinistler yıllardan beri çok sayıda farklı canlıyı sahte evrimin deliliymiş gibi halkımıza sunmuşlardır. Yayınlandıktan bir süre sonra hasıraltı edilen ve bir daha sözü edilmeyen bu sahte delillerin yerine sürekli olarak yenileri konulmuş ve bu rezalet sürüp gitmiştir.
Basında, ``Atamız Tarla Faresi``, ``Atamız Mikrop``, ``Atamız Solucan`` tarzında haberler çok fazla çıkmakta, her seferinde başka bir uydurma haberle kamuoyu aldatılmaya çalışılmaktadır. Şeytan, Darwinist hurafeleri kullanarak güya Milletimizle alay etmektedir.
Basında sık sık yer alan "kayıp halka" kavramı, evrimci iddialara göre türler arasında yaşamış olması gereken hayali canlıları ifade etmektedir. Aslında canlılar aleminde hiçbir karşılığı olmayan tamamen hayali ve teorik olan bu kavram Darwin'in teorisinin çöküşünün anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Çünkü artık ciddi paleontologlar canlı grupları arasındaki fosil boşluklarının doldurulamayacağından, herhangi bir canlı grubunun sözde evriminin bulunan tek bir fosille (halkayla) doldurulamayacağından emin hale gelmiş, kayıp halka kavramının bilimin sınırları dışında kaldığını itiraf eder olmuşlardır. Dünyanın en prestijli bilim dergilerinden Nature'ın editörü ve aynı zamanda bir paleontolog olan Henry Gee, 1999 basımı In Search of Deep Time isimli kitabında şunları yazmıştır:
"Gazeteciler ve manşet yazarlarının, ataları bulma arayışları ve kayıp bağların keşfiyle ilgili olarak dört bir yanda sürdürdüğü gevezelikle karşılaştırdığımızda şunu öğrenmek şaşırtıcı gelebilir: Birçok profesyonel paleontolog, canlılığın tarihini senaryo ve hikayelere dayanarak incelememektedirler ve evrimsel tarihin hikaye anlatım şeklini, bilimdışı olması yüzünden otuz seneden fazla bir süre önce terk etmişlerdir." (In Search of Deep Time (Derin Zamanın Arayışında)" , Henry Gee, The Free Press, A Division fo Simon & Schuster, Inc., 1999, s.5)
ABD'nin en önde gelen paleontologları arasında yer alan Harvard Üniversitesi'nden Niles Eldredge ve Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Ian Tattersall'un şu sözleri, basındaki kayıp halka masallarının ne denli gerçekçilikten uzak olduğunu gözler önüne sermektedir:
"Canlıların evrimsel tarihlerinin bir keşif meselesi olduğu düşüncesi, bir efsanedir. Eğer öyle olsaydı, ne kadar çok hominid fosili bulursak, insanın evrimi hikayesinin de o kadar açık hale gelmesi gerekirdi. Oysa eğer bir şey olduysa, bunun tam tersi olmuştur." (Niles Eldredge, Ian Tattersall, The Myths of Human Evolution (İnsan Evrimi Mitleri), s.126-127)
Açıktır ki, evrim teorisi ve fosiller konusunda yapılacak objektif bir değerlendirme, birkaç fosili değil, ele geçirilen tüm fosillerin ortaya koyduğu tabloyu dikkate almayı gerektirmektedir. Paleontolojinin yüzyılı aşkın sürdürdüğü çalışmaların genel sonucuna ve bu sonuçlardan yola çıkarak uzman paleontologların Darwinizm hakkında yaptıkları değerlendirmeye bakmak gerekir. Bu yapıldığında, canlıların fosil kayıtlarında kademeli bir gelişim göstermediklerini, bunun yerine ani ve kusursuz beden yapılarıyla ortaya çıkarak milyonlarca yıllık varlıkları boyunca hiçbir evrimsel değişim göstermedikleri görülmektedir. Tanınmış İngiliz Darwinist paleontolog Derek W. Ager, Darwinizm aleyhindeki bu gerçeği şu sözlerle itiraf etmektedir:
"Sorunumuz şudur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde, türler ya da sınıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karşılarız; kademeli evrimle gelişen değil, aniden yeryüzünde oluşan gruplar görürüz." (Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record (Fosil Kaydının Doğası)", Proceedings of the British Geological Association, c. 87, 1976, s. 33)
Darwinist paleontolog Mark Czarnecki de aynı gerçeği açıklıkla ortaya koymuş bir başka isimdir:
Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları olmuştur... Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin'in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türlerin Allah tarafından yaratıldığını savunan argümana destek sağlamıştır." (Mark Czarnecki, "The Revival of the Creationist Crusade", MacLean's, 19 Ocak 1981, s.56)
Fosil kayıtlarının Darwinist paelontologlarca ifade edilen ve evrimi reddettiğini itiraf eden bu genel değerlendirmesi, açıktır ki basının tek bir lemur fosili üzerinden giriştiği çaresiz propaganda oyunlarıyla değişmeyecektir.
Günümüzde yaşayan bütün canlı türlerin sayısı, doğa tarihi boyunca yaşamış tür sayısının sadece %10'udur. %90'ı ortadan kalkmış olan canlı türleri, hem çok geniş bir çeşitlilik sergilemekte, hem de bizim etrafımızdaki canlılara göre şaşırtıcı farklılıklar ortaya koyabilmeleriyle evrimci propagandanın malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Lemurlar da buna bir örnektir. 99 ayrı lemur türünün 16`sının soyu tükenmiştir. Bulunan yeni fosillerle bu sayı sürekli olarak artmaktadır. Fakat soyu tükenmiş fosiller bulunsa da, ortaya hep şu gerçek çıkmaktadır. Söz konusu lemur türlerinin tamamı, mükemmel, tam, gelişmiş canlı türlerini temsil ederler. Bunların hiçbirinde tek bir tane bile ara form özelliği bulunmamaktadır. ``İda``, bunun önemli bir örneğidir. İç organlarına kadar mükemmel şekilde korunmuş olan fosil, mükemmel bir lemur türüne aittir. Canlıda, yarı gelişmiş, işlevden yoksun, garip görünümlü veya eksik bir organ ve yapı bulunmamaktadır. 47 milyon yıl önce yaşamış ve soyu tükenmiş olan bu lemur türü, mükemmel ve eksiksizdir. Bu özelliği ile İda, Yaratılış gerçeğini ispat etmektedir.
Sonuç
Yukarıda saydığımız gerçekler karşısında bu hayali spekülasyonların hiçbir bilimsel dayanağının olmadığı, sözkonusu yayınların kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yönelik olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu basın kuruluşlarına bu bilim dışı propagandanın artık Türkiye'de ve dünyada rağbet görmediğini hatırlatıyor, halkımızın Harun Yahya'nın eserleriyle evrim yalanına karşı artık bilinçlenmiş olduğunu görmelerini tavsiye ediyor, Darwinizm propagandasına artık bir son vermeleri çağrısında bulunuyoruz.
Oysa insanlarımız, evrim yalanını deşifre eden, elleriyle dokunabildikleri, bizzat inceledikleri sarih delillerle, yani 100 milyon fosil ile muhatap olmuşlardır. Bu nedenle Yaratılış gerçeğini ispat eden 100 milyon delil karşısında, "tüylü dinozor bulundu", "balıklar karaya çıktı" gibi insanların ezbere bildikleri sahte haberleri tekrar tekrar ortaya sürmek, bir fayda getirmemektedir ve getirmeyecektir.
Türk halkı, "atalarımız şempanzeydi", "atalarımız kanguruydu", "atalarımız mikroptu" safsatalarına artık gülüp geçiyor. Onları bu yalanlarla aldatmaya çalışmak yakışık almamaktadır.
Darwinistler saniyede 500 kere kanat çırpan, mükemmel özelliklere sahip bir sineğin nasıl varolduğunu açıklayamazken insanları, sinek avlamaya çalışan dinozorların kanatlanıp uçtuğu masalı ile kandırmaya çalışmaktadırlar.
Daha önce size önemli bir bilgi vermiştik. Türk halkının %90’ının evrim teorisine inanmadığını belirtmiştik. Türkiye’de istediğiniz kişiye sorun, gençler arasında bir araştırma yapın, evrim yalanına inanan kimseyi bulamayacağınızı söylemiştik. Bu yüzden Türk halkının artık aldatılamadığını, evrim haberlerine gülüp geçtiklerini belirtmiştik. Ancak buna rağmen, size bağlı yayınlarda yine köhne evrim haberleri, aynı yakışıksız üslup ile yayınlanmaya devam etmektedir.
Bu kütüphanedeki bilgilerin benzeri yüz trilyonlarca bilgi insan bedeninde mikro kodlanmış olarak mevcuttur.
Tek bir kromozomda 1 milyon sayfalık bilgi vardır. Bir insan hücresinde ise 46 kromozom bulunur. 100 trilyon hücreden oluşan insan bedeninde yüz trilyonlarca bilgi mikrokod sistemi ile kodlanmıştır. Bu olağanüstü yapının tesadüflerle açıklanması elbette imkansızdır.
ÇÜNKÜ EVRİM YIKILMIŞTIR.
Ara fosil olmadığı gerçeğini Darwin bİle İtİraf etmİştİr. Darwin, Türlerin Kökeni kitabında, oldukça öngörülü bir şekilde, tek bir tane bile ara fosil olmadığını ve bu gerçeğin teorisine karşı sunulabilecek en büyük itiraz olduğunu açıkça ifade etmiştir:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse,
NEDEN SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMUNA RASTLAMIYORUZ?
Neden bütün doğa BİR KARMAŞA HALİNDE DEĞİL DE,
tam olarak TANIMLANMIŞ VE YERLİ YERİNDE?
İnsan Genom Projesi direktörü Francis Collins, bir ateistken, DNA'daki muhteşem bilgi karşısında Allah'a iman ettiğini açıklamıştır.
SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMU OLMALI, FAKAT NİÇİN YERYÜZÜNÜN SAYILAMAYACAK KADAR ÇOK KATMANINDA GÖMÜLÜ OLARAK BULAMIYORUZ...
NİÇİN HER JEOLOJİK YAPI VE HER TABAKA BÖYLE BAĞLANTILARLA DOLU DEĞİL?
Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya ÇIKARMAMAKTADIR ve belki de
BU BENİM TEORİME KARŞI İLERİ SÜRÜLECEK EN BÜYÜK İTİRAZ OLACAKTIR. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)
Gerçekten de, yeryüzü katmanlarında şimdiye dek 100 milyondan fazla fosil bulunmuştur. Fakat bunların TEK BİR TANESİ BİLE ARA FOSİL DEĞİLDİR.
Bulunan 100 milyon fosil, tıpkı Darwin’in tespit ettiği gibi DOĞANIN BİR KARMAŞA İÇİNDE OLMADIĞINI, TAM, MÜKEMMEL ve KUSURSUZ CANLILARDAN OLUŞTUĞUNU ortaya çıkarmıştır.
Yeryüzünde soyu tükenmiş olan fakat birbirine benzeyen çok fazla hayvan vardır. Ama bu onların ara fosİl olduğunu göstermez. Bu canlıların tamamı, hiçbir eksik veya kusurlu yapıya sahİp olmaksIzIn, mükemmel hallerİ İle yoktan var olmuşlardIr.
"Kuşlar aslında sürüngen mi?", "Atamız mikrop mu?", "Atamız tarla faresi mi?", "Atamız solucan mı?" gibi başlıklarla verilen haberler uydurma izahlardır. Hiçbirinin gerçeklikle uzaktan yakından alakası yoktur.
Darwin de bunu bilmektedir. Ve bu gerçekler, tam da Darwin’in beklediği şekilde teorisi için en büyük itiraz olarak ortaya çıkmıştır yani DARWİNİZMİ YERLE BİR ETMİŞTİR.
Bütün bunların üstüne, yeni bilimler HÜCRENİN, KROMOZOMLARIN, PROTEİNLERİN OLAĞANÜSTÜ KOMPLEKSLİKTE olduğunu göstermiştir.
DNA’nın içinde BİR MİLYON ANSİKLOPEDİ SAYFASINI DOLDURACAK miktarda bilgi olduğu ve böyle muhteşem bir yapının TESADÜFEN MEYDANA GELMESİNİN İMKANSIZ olduğu keşfedilmiştir.
Her şeyin en temel yapıtaşı olan atomların KUSURSUZ BİR DÜZENE VE MUHTEŞEM BİR KOMPLEKSLİĞE sahip olduğu anlaşılmıştır.
Bütün bu gerçekler karşısında evrim teorisi kesin ve büyük bir çöküş yaşamıştır. Bu nedenle dinozorun tüylenip kuşa dönüştüğü haberlerini insanlar artık bir masal gibi dinlemektedirler.
Tarihte her zaman kuşlar kuş, dinozorlar da dinozor olarak var olmuşlardır. Dilerseniz bunun kanıtını gösteren 125 milyon yıllık LIAONINGORNIS fosilini ve 120 milyon yıllık CONFUCIUSORNIS fosilini kendiniz bizzat inceleyebilirsiniz. Milyonlarca yıl önce mükemmel şekilde uçan, mükemmel yapıya sahip olan bu kuşlar, günümüz kuşlarından farksızdır. Bugün nasıl yoktan yaratılmışlarsa, bundan yüz milyonlarca yıl önce de yoktan, Rabbimiz olan Yüce Allah’ın dilemesi ve emriyle yaratılmış, var edilmişlerdir.
Sayın Aydın Doğan,
Bu gerçeği tüm Türk halkı biliyor. Halkımız gerçeklerden habersizmiş gibi davranmak, Yaratılış gerçeğini ispat eden 100 milyon delile rağmen hala onları evrim masallarına inandırmaya çalışmak Türk halkını küçük görmektir, yakışık almamaktadır.