Vay garibanlar vay!
ucgen

Vay garibanlar vay!

26276
 Darwinistler çaresizlikten perişan durumdalar. Tam gelişmiş soyu tükenmiş bir lemuru ara fosil olarak göstermeye kalktılar.
 
 
Dünyada yaşamış türlerin %90’ının soyu tükenmiştir. Lemurun ise 99 türü vardır. Ve bu 99 türün 16’sının soyu tükenmiştir. Yeni bulunan fosillerle de soyu tükenmiş lemur türlerinin sayısı artmaktadır. Pek çok tür ise tükenip kaybolmuştur.
Bulunan fosil Ida da soyu tükenip kaybolan lemur türlerinden biridir. Bu fosil, diğer bulunan soyu tükenmiş türler gibi hiçbir ara form özelliği göstermemektedir, mükemmel bir canlıdır. Bu da yaratılışa delildir.
 

 

  • Darwinistler çaresizlikten perişan durumdalar. Tam gelişmiş soyu tükenmiş bir lemuru ara fosil olarak göstermeye kalktılar.
  •  

  • Dünyada yaşamış türlerin % 90`ının soyu tükenmiştir. Lemurun ise 99 türü vardır. Ve bu 99 türün 16`sının soyu tükenmiştir. Yeni bulunan fosillerle de soyu tükenmiş lemur türlerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
  •  

  • Bulunan İda isimli fosil de soyu tükenip kaybolan lemur türlerinden biridir. Bu fosil, diğer bulunan soyu tükenmiş türler gibi hiçbir ara form özelliği göstermemektedir. Hiçbir bilim adamı bunu ara fosil olarak kabul etmez. Bu tam, kusursuz, mükemmel bir canlıdır. Bu da Yaratılış gerçeğinin büyük bir delilidir.
  •  

  • Evrimi ispat eden tek bir ara fosil yoktur. Buna karşı 100 milyonun üzerinde yaratılışı ispat eden fosil vardır.
  •  

  • Bir proteinin tesadüfen meydana gelmesi imkansızdır. İda isimli fosilin de ara geçiş formu olmadığını tüm Darwinistler biliyorlar. Ancak halk bilmediği için halkı kandırmaya çalışıyorlar.
  •  


    Yeryüzünün tüm katmanları taranmış, tek bir ara geçiş formuna rastlanmamıştır 

    Adnan Oktar'ın 20 Kasım 2009 tarihli Dem Tv ve Tempo Tv röportajından

     

     

     

  • Ara fosil (Kayıp Halka) iddiasının geçersizliğini anlamak için HarunYahya.org sitesinin anasayfasına bakınız.

    O Al­lah ki, ya­ra­tan­dır, (en gü­zel bir bi­çim­de) ku­sur­suz­ca var eden­dir, 'şe­kil ve su­ret' ve­ren­dir. En gü­zel isim­ler O'nun­dur. Gök­ler­de ve yer­de olan­la­rın tü­mü O'nu tes­bih et­mek­te­dir. O, Aziz, Ha­kim­dir.(Haşr Su­re­si, 24)

    Fo­sil­le­ri kul­la­na­rak spe­kü­las­yon­lar ve sah­te de­lil­ler üret­mek ev­rim­ci­le­rin kla­sik yön­tem­le­rin­den­dir. Dar­wi­nist­ler yıl­lar­dan be­ri çok sa­yı­da fark­lı can­lı­yı sah­te ev­ri­min de­li­liy­miş gi­bi hal­kı­mı­za sun­muş­lar­dır. Ya­yın­lan­dık­tan bir sü­re son­ra ha­sı­ral­tı edi­len ve bir da­ha sö­zü edil­me­yen bu sah­te de­lil­le­rin ye­ri­ne sü­rek­li ola­rak ye­ni­le­ri ko­nul­muş ve bu reza­let sü­rüp git­miş­tir.

    Ba­sın­da, ``Ata­mız Tar­la Fa­re­si``, ``Ata­mız Mik­rop``, ``Ata­mız So­lu­can`` tar­zın­da ha­ber­ler çok faz­la çık­mak­ta, her se­fe­rin­de baş­ka bir uy­dur­ma ha­ber­le ka­muo­yu al­da­tıl­ma­ya ça­lı­şıl­mak­ta­dır. Şey­tan, Darwinist hu­ra­fe­le­ri kul­la­na­rak gü­ya Mil­le­ti­miz­le alay et­mek­te­dir.

    Ev­rim­ci­ler, so­yu tü­ken­miş may­mun­la­ra ait fo­sil­le­ri bu­lup her de­fa­sın­da ``in­sa­nın ye­ni keş­fe­di­len ata­sı`` ben­ze­ri slo­gan­lar­la ta­nıt­ma­ya yel­te­le­nir­ler. De­lil di­ye öne sür­dük­le­ri fo­si­ler cid­di in­ce­le­me­le­re ta­bi tu­tul­duk­la­rın­da, bun­la­rın ev­rim­le hiç­bir il­gi­le­ri­nin ol­ma­dı­ğı he­men an­la­şıl­mak­ta­dır. Bun­la­rın hiç­bi­ri ara fo­sil de­ğil­dir. Ni­te­kim ``ka­yıp hal­ka`` ilan edil­miş olan Zin­jant­hro­pus 1970`de, Ja­va Ada­mı 1939`da, Pe­kin Ada­mı 1939`da, Ra­ma­pit­he­cus 1981`de, Ta­ung Ço­cu­ğu 1954`de, Ne­an­der­tal Ada­mı 1978`de, Pilt­down ada­mı 1953`de, Lucy 1999`da li­te­ra­tür­den çı­ka­rıl­mış­tır. De­fa­lar­ca tek­rar­la­nan bu du­ru­ma rağ­men ev­rim­ci­ler piş­kin­li­ği el­den bı­rak­ma­mak­ta­dır.

    Dar­wi­nist­le­rin, id­di­ala­rı­nı des­tek­le­mek için bul­ma­la­rı ge­re­ken "ara fo­sil­ler­dir". Ya­ni bu­lu­na­cak fo­sil­ler ek­sik, ya­rım, iş­le­vi­ni tam gö­re­me­yen or­gan­la­ra sa­hip olan can­lı­la­ra ait ol­ma­lı­dır. Oy­sa -son bu­lu­nan fo­sil­ler de da­hil ol­mak üze­re- tüm fo­sil­ler, ek­sik­siz ve ku­sur­suz can­lı­la­ra ait­tir. Bu­gü­ne ka­dar bu­lun­muş olan 100 MİL­YO­NA YA­KIN FO­Sİ­LİN TA­MA­MI YA­RA­TI­LIŞ GER­ÇE­Ğİ­Nİ GÖS­TER­MEK­TE, iç­le­rin­de Dar­wi­nist­le­rin ha­yal­le­ri­ni bes­le­ye­cek bir ta­ne bi­le fo­sil bu­lun­ma­mak­ta­dır.

    Ev­rim­ci­le­rin san­sas­yo­nel şe­kil­de gün­de­me ge­tir­dik­le­ri her ye­ni söz­de de­lil, kı­sa za­man için­de ge­çer­siz­li­ği an­la­şı­la­rak ört­bas edil­mek­te­dir. An­cak ev­rim­ci­ler, fo­ya­la­rı mey­da­na çı­kar çık­maz bu se­fer baş­ka bir fo­si­li de­lil gi­bi sun­mak­ta, bu so­nu gel­mez bir dön­gü ola­rak sü­rüp git­mek­te­dir.

    Ev­rim­ci­le­re tav­si­ye­miz ar­tık ina­dı bı­rak­ma­la­rı, zor­la­ma izah­la­rı, bi­lim dı­şı se­nar­yo­la­rı, sah­te de­lil­ler imal et­me­yi terk et­me­le­ri ve ev­rim te­ori­si­nin çök­tü­ğü­nü ka­bul et­me­le­ri­dir.

     
  • Ka­yıp Hal­ka Kav­ra­mı Bi­lim Dı­şı­dır

    Ba­sın­da sık sık yer alan "ka­yıp hal­ka" kav­ra­mı, ev­rim­ci id­di­ala­ra gö­re tür­ler ara­sın­da ya­şa­mış ol­ma­sı ge­re­ken ha­ya­li can­lı­la­rı ifa­de et­mek­te­dir. As­lın­da can­lı­lar ale­min­de hiç­bir kar­şı­lı­ğı ol­ma­yan ta­ma­men ha­ya­li ve teo­rik olan bu kav­ram Dar­win'in te­ori­si­nin çö­kü­şü­nün an­la­şıl­ma­sı açı­sın­dan ol­duk­ça önem­li­dir. Çün­kü ar­tık cid­di pa­le­on­to­log­lar can­lı grup­la­rı ara­sın­da­ki fo­sil boş­luk­la­rı­nın dol­du­ru­la­ma­ya­ca­ğın­dan, her­han­gi bir can­lı gru­bu­nun söz­de ev­ri­mi­nin bu­lu­nan tek bir fo­sil­le (hal­kay­la) dol­du­ru­la­ma­ya­ca­ğın­dan emin ha­le gel­miş, ka­yıp hal­ka kav­ra­mı­nın bi­li­min sı­nır­la­rı dı­şın­da kal­dı­ğı­nı iti­raf eder ol­muş­lar­dır. Dün­ya­nın en pres­tij­li bi­lim der­gi­le­rin­den Na­tu­re'ın edi­tö­rü ve ay­nı za­man­da bir pa­le­on­to­log olan Henry Ge­e, 1999 ba­sı­mı In Se­arch of De­ep Ti­me isim­li ki­ta­bın­da şun­la­rı yaz­mış­tır:

    "Ga­ze­te­ci­ler ve man­şet ya­zar­la­rı­nın, ata­la­rı bul­ma ara­yış­la­rı ve ka­yıp bağ­la­rın keş­fiy­le il­gi­li ola­rak dört bir yan­da sür­dür­dü­ğü ge­ve­ze­lik­le kar­şı­laş­tır­dı­ğı­mız­da şu­nu öğ­ren­mek şa­şır­tı­cı ge­le­bi­lir: Bir­çok pro­fes­yo­nel pa­le­on­to­log, can­lı­lı­ğın ta­ri­hi­ni se­nar­yo ve hi­ka­ye­le­re da­ya­na­rak in­ce­le­me­mek­te­dir­ler ve ev­rim­sel ta­ri­hin hi­ka­ye an­la­tım şek­li­ni, bi­lim­dı­şı ol­ma­sı yü­zün­den otuz se­ne­den faz­la bir sü­re ön­ce terk et­miş­ler­dir." (In Se­arch of De­ep Ti­me (Derin Zamanın Arayışında)" , Henry Ge­e, The Fre­e Press, A Di­vi­si­on fo Si­mon & Schus­ter, Inc., 1999, s.5)

    ABD'nin en ön­de ge­len pa­le­on­to­log­la­rı ara­sın­da yer alan Har­vard Üni­ver­si­te­si'nden Ni­les El­dred­ge ve Ame­ri­kan Do­ğa Ta­ri­hi Mü­ze­si'nden Ian Tat­ter­sall'un şu söz­le­ri, ba­sın­da­ki ka­yıp hal­ka ma­sal­la­rı­nın ne den­li ger­çek­çi­lik­ten uzak ol­du­ğu­nu göz­ler önü­ne ser­mek­te­dir:

    "Can­lı­la­rın ev­rim­sel ta­rih­le­ri­nin bir ke­şif me­se­le­si ol­du­ğu dü­şün­ce­si, bir ef­sa­ne­dir. Eğer öy­le ol­say­dı, ne ka­dar çok ho­mi­nid fo­si­li bu­lur­sak, in­sa­nın ev­ri­mi hi­ka­ye­si­nin de o ka­dar açık ha­le gel­me­si ge­re­kir­di. Oy­sa eğer bir şey ol­duy­sa, bu­nun tam ter­si ol­muş­tur." (Ni­les El­dred­ge, Ian Tat­ter­sall, The Myths of Hu­man Evo­lu­ti­on (İn­san Ev­ri­mi Mit­le­ri), s.126-127)

    Fo­sil Ka­yıt­la­rı Tümüyle Ev­ri­mi Ya­lan­la­mak­ta­dır, Al­da­tı­cı, Zor­la­ma Yo­rum­lar Bu­nu De­ğiş­ti­re­mez

    Açık­tır ki, ev­rim te­ori­si ve fo­sil­ler ko­nu­sun­da ya­pı­la­cak ob­jek­tif bir de­ğer­len­dir­me, bir­kaç fo­si­li de­ğil, ele ge­çi­ri­len tüm fo­sil­le­rin or­ta­ya koy­du­ğu tab­lo­yu dik­ka­te al­ma­yı ge­rek­tir­mek­te­dir. Pa­le­on­to­lo­ji­nin yüz­yı­lı aş­kın sür­dür­dü­ğü ça­lış­ma­la­rın ge­nel so­nu­cu­na ve bu so­nuç­lar­dan yo­la çı­ka­rak uz­man pa­le­on­to­log­la­rın Dar­wi­nizm hak­kın­da yap­tık­la­rı de­ğer­len­dir­me­ye bak­mak ge­re­kir. Bu ya­pıl­dı­ğın­da, can­lı­la­rın fo­sil ka­yıt­la­rın­da ka­de­me­li bir ge­li­şim gös­ter­me­dik­le­ri­ni, bu­nun ye­ri­ne ani ve ku­sur­suz be­den ya­pı­la­rıy­la or­ta­ya çı­ka­rak mil­yon­lar­ca yıl­lık var­lık­la­rı bo­yun­ca hiç­bir ev­rim­sel de­ği­şim gös­ter­me­dik­le­ri gö­rül­mek­te­dir. Ta­nın­mış İn­gi­liz Dar­wi­nist pa­le­on­to­log De­rek W. Ager, Dar­wi­nizm aley­hin­de­ki bu ger­çe­ği şu söz­ler­le iti­raf et­mek­te­dir:

    "So­ru­nu­muz şu­dur: Fo­sil ka­yıt­la­rı­nı de­tay­lı ola­rak in­ce­le­di­ği­miz­de, tür­ler ya da sı­nıf­lar se­vi­ye­sin­de ol­sun, sü­rek­li ola­rak ay­nı ger­çek­le kar­şı­la­rız; ka­de­me­li ev­rim­le ge­li­şen de­ğil, ani­den yer­yü­zün­de olu­şan grup­lar gö­rü­rüz." (Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record (Fosil Kaydının Doğası)", Proceedings of the British Geological Association, c. 87, 1976, s. 33)

    Dar­wi­nist pa­le­on­to­log Mark Czar­nec­ki de ay­nı ger­çe­ği açık­lık­la or­ta­ya koy­muş bir baş­ka isim­dir:

    Te­ori­yi (ev­ri­mi) is­pat­la­ma­nın önün­de­ki bü­yük bir en­gel, her za­man için fo­sil ka­yıt­la­rı ol­muş­tur... Bu ka­yıt­lar hiç­bir za­man için Dar­win'in var­say­dı­ğı ara form­la­rın iz­le­ri­ni or­ta­ya koy­ma­mış­tır. Tür­ler ani­den olu­şur­lar ve yi­ne ani­den yok olur­lar. Ve bu bek­len­me­dik du­rum, tür­le­rin Allah ta­ra­fın­dan ya­ra­tıl­dı­ğı­nı sa­vu­nan ar­gü­ma­na des­tek sağ­la­mış­tır." (Mark Czarnecki, "The Revival of the Creationist Crusade", MacLean's, 19 Ocak 1981, s.56)

    Fo­sil ka­yıt­la­rı­nın Dar­wi­nist pae­lon­to­log­lar­ca ifa­de edi­len ve ev­ri­mi red­det­ti­ği­ni iti­raf eden bu ge­nel de­ğer­len­dir­me­si, açık­tır ki ba­sı­nın tek bir le­mur fo­si­li üze­rin­den gi­riş­ti­ği ça­re­siz pro­pa­gan­da oyun­la­rıy­la de­ğiş­me­ye­cek­tir.

    Ev­rim­ci­ler, So­yu Tü­ken­miş Tür­le­ri Kul­la­na­rak Hal­kı Al­dat­ma­ya Ça­lış­mak­ta­dır­lar

    Gü­nü­müz­de ya­şa­yan bü­tün can­lı tür­le­rin sa­yı­sı, do­ğa ta­ri­hi bo­yun­ca ya­şa­mış tür sa­yı­sı­nın sa­de­ce %10'udur. %90'ı or­ta­dan kalk­mış olan can­lı tür­le­ri, hem çok ge­niş bir çe­şit­li­lik ser­gi­le­mek­te, hem de bi­zim et­ra­fı­mız­da­ki can­lı­la­ra gö­re şa­şır­tı­cı fark­lı­lık­lar or­ta­ya ko­ya­bil­me­le­riy­le ev­rim­ci pro­pa­gan­da­nın mal­ze­me­si ola­rak kul­la­nıl­mak­ta­dır.

    Le­mur­lar da bu­na bir ör­nek­tir. 99 ay­rı le­mur tü­rü­nün 16`sı­nın so­yu tü­ken­miş­tir. Bu­lu­nan ye­ni fo­sil­ler­le bu sa­yı sü­rek­li ola­rak art­mak­ta­dır. Fa­kat so­yu tü­ken­miş fo­sil­ler bu­lun­sa da, or­ta­ya hep şu ger­çek çık­mak­ta­dır. Söz ko­nu­su le­mur tür­le­ri­nin ta­ma­mı, mü­kem­mel, tam, ge­liş­miş can­lı tür­le­ri­ni tem­sil eder­ler. Bun­la­rın hiç­bi­rin­de tek bir ta­ne bi­le ara form özel­li­ği bu­lun­ma­mak­ta­dır. ``İda``, bu­nun önem­li bir ör­ne­ği­dir. İç or­gan­la­rı­na ka­dar mü­kem­mel şe­kil­de ko­run­muş olan fo­sil, mü­kem­mel bir le­mur tü­rü­ne ait­tir. Can­lı­da, ya­rı ge­liş­miş, iş­lev­den yok­sun, ga­rip gö­rü­nüm­lü ve­ya ek­sik bir or­gan ve ya­pı bu­lun­ma­mak­ta­dır. 47 mil­yon yıl ön­ce ya­şa­mış ve so­yu tü­ken­miş olan bu le­mur tü­rü, mü­kem­mel ve ek­sik­siz­dir. Bu özel­li­ği ile İda, Ya­ra­tı­lış ger­çe­ği­ni is­pat et­mek­te­dir.

    So­nuç

    Yu­ka­rı­da say­dı­ğı­mız ger­çek­ler kar­şı­sın­da bu ha­ya­li spe­kü­las­yon­la­rın hiç­bir bi­lim­sel da­ya­na­ğı­nın ol­ma­dı­ğı, söz­ko­nu­su ya­yın­la­rın ka­mu­oyu­nu yan­lış bil­gi­len­dir­me­ye yö­ne­lik ol­du­ğu or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Bu ba­sın ku­ru­luş­la­rı­na bu bi­lim dı­şı pro­pa­gan­da­nın ar­tık Tür­ki­ye'de ve dün­ya­da rağbet görmediğini ha­tır­la­tı­yor, hal­kı­mı­zın Ha­run Yah­ya'nın eser­le­riy­le ev­rim ya­la­nı­na kar­şı ar­tık bi­linç­len­miş ol­du­ğu­nu gör­me­le­ri­ni tav­si­ye edi­yor, Dar­wi­nizm pro­pa­gan­da­sı­na ar­tık bir son ver­me­le­ri çağ­rı­sın­da bu­lu­nu­yo­ruz.

    Ha­run Yah­ya Kül­li­ya­tı, Ev­rim Te­ori­si­nin Çö­kü­şü­nü Or­ta­ya Koy­mak­ta, Ya­ra­tı­lış Ger­çe­ği`nin De­lil­le­ri­ni Ser­gi­le­mek­te­dir

    Ya­za­rın bu­gü­ne ka­dar ka­le­me al­dı­ğı ki­tap­la­rı­nın sa­yı­sı yak­la­şık 300`dür. Bu ki­tap­lar 48.000 say­fa ve 35.500 re­sim­den oluş­mak­ta­dır. Bun­la­rın 7.000 say­fa ve 6.000 re­sim­lik bö­lü­mü Ev­rim Teori­si­nin çö­kü­şü­nü ko­nu al­mak­ta­dır.

    Ad­nan Ok­tar'ın, Ha­run Yah­ya müs­te­ar is­mi ile ka­le­me al­dı­ğı ki­tap­la­ra ve bun­lar­dan ya­rar­la­nı­la­rak ha­zır­la­nan bel­ge­sel­le­re, ha­run­yah­ya.org, harun­yah­ya.net, ha­run­yah­ya.com, ha­run­yah­ya.tv ad­res­le­rin­den üc­ret­siz ola­rak ula­şa­bi­lir­si­niz. 
  •  

     



    Sayın Aydın Doğan

          Oysa insanlarımız, evrim yalanını deşifre eden, elleriyle dokunabildikleri, bizzat inceledikleri sarih delillerle, yani 100 milyon fosil ile muhatap olmuşlardır. Bu nedenle Yaratılış gerçeğini ispat eden 100 milyon delil karşısında, "tüylü dinozor bulundu", "balıklar karaya çıktı" gibi insanların ezbere bildikleri sahte haberleri tekrar tekrar ortaya sürmek, bir fayda getirmemektedir ve getirmeyecektir.

     
    Türk halkı, "atalarımız şempanzeydi", "atalarımız kanguruydu", "atalarımız mikroptu" safsatalarına artık gülüp geçiyor. Onları bu yalanlarla aldatmaya çalışmak yakışık almamaktadır.
     

    Darwinistler saniyede 500 kere kanat çırpan, mükemmel özelliklere sahip bir sineğin nasıl varolduğunu açıklayamazken insanları, sinek avlamaya çalışan dinozorların kanatlanıp uçtuğu masalı ile kandırmaya çalışmaktadırlar.

     
     

    Daha önce size önemli bir bilgi vermiştik. Türk halkının %90’ının evrim teorisine inanmadığını belirtmiştik. Türkiye’de istediğiniz kişiye sorun, gençler arasında bir araştırma yapın, evrim yalanına inanan kimseyi bulamayacağınızı söylemiştik. Bu yüzden Türk halkının artık aldatılamadığını, evrim haberlerine gülüp geçtiklerini belirtmiştik. Ancak buna rağmen, size bağlı yayınlarda yine köhne evrim haberleri, aynı yakışıksız üslup ile yayınlanmaya devam etmektedir.

     

    Bu kütüphanedeki bilgilerin benzeri yüz trilyonlarca bilgi insan bedeninde mikro kodlanmış olarak mevcuttur.

    Tek bir kromozomda 1 milyon sayfalık bilgi vardır. Bir insan hücresinde ise 46 kromozom bulunur. 100 trilyon hücreden oluşan insan bedeninde yüz trilyonlarca bilgi mikrokod sistemi ile kodlanmıştır. Bu olağanüstü yapının tesadüflerle açıklanması elbette imkansızdır.

     
    ÇÜNKÜ EVRİM YIKILMIŞTIR.
     
    Ara fosil olmadığı gerçeğini Darwin bİle İtİraf etmİştİr. Darwin, Türlerin Kökeni kitabında, oldukça öngörülü bir şekilde, tek bir tane bile ara fosil olmadığını ve bu gerçeğin teorisine karşı sunulabilecek en büyük itiraz olduğunu açıkça ifade etmiştir:
     
    Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse,
    NEDEN SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMUNA RASTLAMIYORUZ?
    Neden bütün doğa BİR KARMAŞA HALİNDE DEĞİL DE,
    tam olarak TANIMLANMIŞ VE YERLİ YERİNDE?
     

    İnsan Genom Projesi direktörü Francis Collins, bir ateistken, DNA'daki muhteşem bilgi karşısında Allah'a iman ettiğini açıklamıştır.

    SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMU OLMALI, FAKAT NİÇİN YERYÜZÜNÜN SAYILAMAYACAK KADAR ÇOK KATMANINDA GÖMÜLÜ OLARAK BULAMIYORUZ...
     
    NİÇİN HER JEOLOJİK YAPI VE HER TABAKA BÖYLE BAĞLANTILARLA DOLU DEĞİL?
     
    Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya ÇIKARMAMAKTADIR ve belki de
    BU BENİM TEORİME KARŞI İLERİ SÜRÜLECEK EN BÜYÜK İTİRAZ OLACAKTIR. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)
     
    Gerçekten de, yeryüzü katmanlarında şimdiye dek 100 milyondan fazla fosil bulunmuştur. Fakat bunların TEK BİR TANESİ BİLE ARA FOSİL DEĞİLDİR.
     
    Bulunan 100 milyon fosil, tıpkı Darwin’in tespit ettiği gibi DOĞANIN BİR KARMAŞA İÇİNDE OLMADIĞINI, TAM, MÜKEMMEL ve KUSURSUZ CANLILARDAN OLUŞTUĞUNU ortaya çıkarmıştır.
     
    Yeryüzünde soyu tükenmiş olan fakat birbirine benzeyen çok fazla hayvan vardır. Ama bu onların ara fosİl olduğunu göstermez. Bu canlıların tamamı, hiçbir eksik veya kusurlu yapıya sahİp olmaksIzIn, mükemmel hallerİ İle yoktan var olmuşlardIr.
     


    "Kuşlar aslında sürüngen mi?", "Atamız mikrop mu?", "Atamız tarla faresi mi?", "Atamız solucan mı?" gibi başlıklarla verilen haberler uydurma izahlardır. Hiçbirinin gerçeklikle uzaktan yakından alakası yoktur.
     
     
    Darwin de bunu bilmektedir. Ve bu gerçekler, tam da Darwin’in beklediği şekilde teorisi için en büyük itiraz olarak ortaya çıkmıştır yani DARWİNİZMİ YERLE BİR ETMİŞTİR.
     
    Bütün bunların üstüne, yeni bilimler HÜCRENİN, KROMOZOMLARIN, PROTEİNLERİN OLAĞANÜSTÜ KOMPLEKSLİKTE olduğunu göstermiştir.
     
    DNA’nın içinde BİR MİLYON ANSİKLOPEDİ SAYFASINI DOLDURACAK miktarda bilgi olduğu ve böyle muhteşem bir yapının TESADÜFEN MEYDANA GELMESİNİN İMKANSIZ olduğu keşfedilmiştir.
     
    Her şeyin en temel yapıtaşı olan atomların KUSURSUZ BİR DÜZENE VE MUHTEŞEM BİR KOMPLEKSLİĞE sahip olduğu anlaşılmıştır.
     
    Bütün bu gerçekler karşısında evrim teorisi kesin ve büyük bir çöküş yaşamıştır. Bu nedenle dinozorun tüylenip kuşa dönüştüğü haberlerini insanlar artık bir masal gibi dinlemektedirler.
     
    Tarihte her zaman kuşlar kuş, dinozorlar da dinozor olarak var olmuşlardır. Dilerseniz bunun kanıtını gösteren 125 milyon yıllık LIAONINGORNIS fosilini ve 120 milyon yıllık CONFUCIUSORNIS fosilini kendiniz bizzat inceleyebilirsiniz. Milyonlarca yıl önce mükemmel şekilde uçan, mükemmel yapıya sahip olan bu kuşlar, günümüz kuşlarından farksızdır. Bugün nasıl yoktan yaratılmışlarsa, bundan yüz milyonlarca yıl önce de yoktan, Rabbimiz olan Yüce Allah’ın dilemesi ve emriyle yaratılmış, var edilmişlerdir.
     
     

     
     
     
    Sayın Aydın Doğan,
     
    Bu gerçeği tüm Türk halkı biliyor. Halkımız gerçeklerden habersizmiş gibi davranmak, Yaratılış gerçeğini ispat eden 100 milyon delile rağmen hala onları evrim masallarına inandırmaya çalışmak Türk halkını küçük görmektir, yakışık almamaktadır.
     
     
    İşte bu sebeple, yayın organlarınızda artık lütfen doğru olmayan haberlerin çıkmasına izin vermeyin. Yıkılmış bir teoriyi savunmak uğruna, halkımızın aldatılmaya çalışılmasına müsade etmeyin. Sizi www.hurriyetgazetesinecevap.com, www.netcevap.org, www.evrimaldatmacasi.com, www.yaratilismuzesi.com, www.aragecisacmazi.com, www.amberlerdarwiniyalanliyor.com, www.darwinistpanik.com ve www.darwinizminsonu.com sitelerine davet ediyoruz. Bu sitelere girerseniz bilimsel mantıklı izahları bütün gerçekliği ve açıklığı ile göreceksiniz.
     
    Saygılarımızla
     

    PAYLAŞ
    logo
    logo
    logo
    logo
    logo