TRT - 1"in Süngerler Hakkındaki Evrimci Yanılgılar
ucgen

TRT - 1"in Süngerler Hakkındaki Evrimci Yanılgılar

1058
TRT-1 TV kanalında yayınlanan "Evrimleşen Yaşam" belgeseli evrim masalının bir başka yönünü ele aldı. İlk çok hücreli canlıların nasıl ortaya çıktığı, genetik bilimi kullanılarak açıklanmaya çalışıldı. Bu cevabımızda, canlılardaki organizasyonun evrimle açıklanamayacağı ve genetik verilerin evrimle bağdaşmadığı ortaya konmaktadır.

TRT-1 TV kanalında yayınlanan "Evrimleşen Yaşam" belgeseli evrim masalının bir başka yönünü ele aldı. İlk çok hücreli canlıların nasıl ortaya çıktığı, genetik bilimi kullanılarak açıklanmaya çalışıldı. Bu cevabımızda, canlılardaki organizasyonun evrimle açıklanamayacağı ve genetik verilerin evrimle bağdaşmadığı ortaya konmaktadır.

SÜNGERDEKİ ORGANİZASYON EVRİMLE AÇIKLANAMAZ

Canlılardaki organizasyonun kökeni, evrim teorisinin mantıklı bir açıklama getiremediği en temel sorulardan biridir. Birbirinden bağımsız çalışabilen hücrelerin beraber hareket etmeye başlamaları için bir sebep yoktur. Ancak çok hücreli canlıların hepsinde, farklı hücreler ortak bir amaç için birlikte ve son derece organize biçimde çalışırlar. Sünger, hücrelerin bu kusursuz organizasyonuna bir örnektir.

Belgeselin başında, izleyiciye birbirinden bağımsız yaşayan sünger hücrelerinin, bir gün nasıl olduysa, aralarında karar alıp beraber çalışmaya başladıkları yönünde bir hikaye anlatılmıştır. Hatta alışılagelmiş evrim masalına uygun olarak, "her nasıl olduysa hücreler beraber çalışabildikleri bir lisan buldular" denmiştir. Oysa evrimcilerin hayal dünyasına ait olan bu masalsı anlatım, gerçeklere tamamen aykırıdır.

Porifera filumundan bir hayvan olan sünger, basit görünmesine rağmen son derece kompleks hücrelerden meydana gelir. İki katman şeklinde organize olan hücreler, süngerin içinde devamlı bir su akıntısı oluşturmaktadır. Bir yandan suyun içindeki planktonlar filtre edilip sindirilirken, diğer yandan atık maddeler de akıntıya bırakılarak uzaklaştırılmaktadır. Böylece sünger, içinde özel bir akıntı oluşturulmuş bir baca gibi devamlı çalışır.

Bu birlikte çalışma prensibine, hücreler kendi başlarına karar vermiş olamazlar. Çünkü birbirlerine tutunmalarını sağlayan özel bağlantı noktaları ile birlikte var olurlar. Sünger hücreleri yanyana geldiklerinde bu bağlantı noktaları kolayca birbirlerine kilitlenir ve organize çok hücreli bir görünüm ortaya çıkar. Kısacası, sünger hücreleri birlikte çalışmak üzere tasarlanmışlardır. Bir arada olduklarında hemen özelleşip, bulundukları katmanla ilgili görevi üstlenirler. Ürettikleri enzimler ve kimyasalları sindirme yöntemleriyle, sünger hücreleri son derece komplekstirler.

Bu organizasyon onların kendi bilgileri dahilinde değildir. Çünkü hücrelerin beyni, sinir sistemi ve bilinci yoktur. Dolayısıyla "Hücrelerin kendi başlarına bir iletişim dili icat etmeleri" söz konusu olamaz. TRT-1 ekranlarında yer alan "her nasıl olduysa hücreler beraber çalışabildikleri bir lisan buldular" ifadesi, "boyalar kendi aralarında her nasılsa bir dil bulup Mona Lisa tablosunu yaptılar" demek kadar saçma ve gerçek dışıdır. Mona Lisa tablosu da, dünya üzerindeki tüm diğer tablolar da bilinçli ressamlar tarafından yapılmıştır. Canlılık da bilinçli bir biçimde yaratılmıştır.

Sünger hücreleri çekirdeklerine yerleştirilmiş DNA zincirinde tarif edilen tasarıma uygun olarak şekil kazanmakta, özelleşmekte ve fonksiyon görmektedirler. Değil yeni birşey icat etmeleri, kendilerine yepyeni bir fonksiyon yükleyecek bir bilgiyi DNA"larına yazmaları da imkansızdır. Bu nedenle evrimcilerin "en basit organizasyon" dedikleri süngerin varlığı bile evrimsel bir süreçle açıklanamaz. Her canlı gibi süngerler de yaratılışın canlı birer kanıtıdırlar.

DNA KARŞILAŞTIRMALARINDAKİ ÇELİŞKİLER EVRİMİ ÇÜRÜTÜYOR

Söz konusu belgeselin son bölümünde, süngerin tüm hayvanların atası olduğu da iddia edilmiştir. Bu iddia, canlı türlerinin DNA zincirlerindeki bazı temel bölgelerin süngerdeki aynı DNA bölgeleri ile karşılaştırılmasına dayandırılmıştır. Bu şekilde, benzer DNA dizilimlerinin bulunması akrabalık kanıtı olarak yorumlanmıştır.

Oysaki, bu mantık geçersizdir. DNA yaşamın tarifinin yapıldığı ortak bir dildir. DNA’yı hücrenin nasıl çalışacağını tarif eden cümleler olarak düşünürsek, DNA farklı kelimelerin kullanıldığı farklı cümlelerden oluşur. Aynı kelimelere rastlanması, yalnızca 4 harfin kullanıldığı bu şifre dilinin beklenen bir sonucudur. Bir başka deyişle, DNA"da benzerliklere rastlanması, canlıların ortak bir atadan geldiklerini göstermez. Bu benzerlik "ortak ata"nın değil, "ortak tasarım"ın kanıtıdır: Rastlayacağımız her benzerlik, bize türlerin tasarımlarındaki ortak yönü kanıtlar.

Öte yandan, süngerin sahip olduğu DNA’nın uzunluğu da,evrimci beklentileri geçersiz kılmaya yeter. "İlk ata" diye öne sürülen süngerin DNA’sı 1.8 milyar baz çiftinden (1.80pg) oluşmaktadır. Balığın (Tinca Tinca-kilizbalığı) DNA’sı ise, evrimsel soyağacına göre çok daha büyük olması gerekirken, süngerin yaklaşık yarısı kadardır; 810 milyon baz çiftinden (0.81pg) oluşur. Sözde evrim ağacında süngerden çok daha ileri bir tür olarak tanımlanan tavuğun DNA’sı her ikisinden de azdır; 1.25 milyar baz çifti (1.25pg).

Görüldüğü gibi, genetik veriler evrim teorisinin varsayımları ile kesinlikle çelişmektedir. Bilimsel bulguların da gösterdiği gibi, canlı türleri birbirlerinden türememişler, ayrı ayrı yaratılmışlardır. .(Genetik karşılaştırmalar ve evrim teorisi hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, 2000; http://www.harunyahya.org/evrim/hy_hayatin_gercek_kokeni/hk9.html)

SONUÇ

Canlı türlerindeki tasarımlar, evrim sürecini geçersiz kılmaktadır. Tek bir hücrenin oluşmasını evrimle açıklayamayan evrimcilerin, hücreler arasındaki organizasyonları evrimle açıklamaya çalışmaları ise anlamsızdır. Tesadüfler ve bilinçten yoksun atomlar üstün tasarımlar meydana getiremez.

Hücrelerin DNA’ları ise, milyonlarca farklı canlı türünün her birinde aynı dilde yazılmış birer tariftir. Bilginin aynı dille yazılmış olması, bunların rastlantılarla oluştuğu ve birbirlerinden türediği iddiasına dayanak sağlamaz. Aksine, türlerin ortak bir tasarımla var edildiğini gösterir. Bu, tüm canlıları Allah"ın yarattığı gerçeğinin bilimsel bir ifadesidir.

İzleyicilerine daima en doğru bilgiyi ulaştırmayı kendine prensip edinmiş olan TRT-1 kanalının, bundan böyle bilim alanında da, köhne dogmatik iddialarla dolu programlara yer vermemesini diliyoruz. TRT"den beklenen Darwinist propagandaları değil bilimin yolunu izlemesidir.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo