Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 1400 yıl önce dünyaya geldiğinde Arap yarımadası tam bir barbarlık ve vahşet ortamıydı. Hiçbir kanun ya da düzenin olmadığı, sürekli bir kavga kültürünün yaşandığı, kadınların aşağılandığı bu coğrafya, birkaç on yıl içinde olağanüstü bir değişime sahne oldu. Kısa bir süre içinde, muhteşem bir uygarlık hızla yükselerek, görülmemiş bir sevgi, huzur, eşitlik, düzen ve kadınlara hürmet anlayışını da beraberinde getirdi. Tüm bu güzellikler, Yüce Allah’ın Hz. Muhammed (s.a.v.)’i vesile etmesiyle gerçekleşmişti. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kutlu doğum haftasında, onun şerefli karakterinin güzelliğini ve faziletini bir kez daha hatırlayalım ve neden dünyaya örnek olduğunu bir kez daha görelim.
PEK YÜCE BİR AHLAK
Hem annesini hem babasını küçük yaşta kaybeden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güvenilirliği ile dikkatleri üzerine çeken mükemmel bir genç insan olarak yetişti. Öyle ki, bu güzel namı yayıldıkça, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) içinde yaşadığı toplum onu “Muhammed’ül Emin (güvenilir)” ismiyle anmaya başladı. Yıllar geçtikçe karakteri daha da mükemmelleşen Efendimiz (s.a.v.), kız çocuklarını canlı gömme gibi uygulamaların yaşandığı bir topluma sevginin, şefkatin, merhametin ve saygının gerçek anlamını öğretti.
Ayrıca son derece yiğit ve cesur olan Peygamberimiz (s.a.v.), zalimliği ile meşhur olan köklü bir sistemin tamamına korkusuzca meydan okudu ve onları hak yola çağırdı. Güzel hayatının son anlarına kadar büyük bir şevk ve kararlılıkla insanları Allah’ın yoluna davet etti. Cenab-ı Allah bu güzel çabası karşılığında, ona müthiş bir başarı bahşetti ve İslam medeniyeti durdurulamaz bir güneş gibi yükseldi.
ŞEFKATİ VE SEVGİSİNİN GÜCÜ
Peygamber Efendimiz, halkına Allah’ın dinini tebliğ edip, onları hataları konusunda uyardığında, halkının büyük çoğunluğu bu güzel çağrıya gözü dönmüş bir vahşetle karşılık verdi. Allah tarafından Peygamberlik ile şereflendirilmesinin ardından geçen yirmi sene boyunca Peygamberimiz ve sahabeler defalarca saldırıya uğradı, bir çok –kadın, erkek- sahabe işkenceye maruz kaldı ve bazıları şehit edildi. Bir yandan da münafıklar ve onların sinsi oyunlarıyla mücadele eden Peygamber Efendimiz, her ne olursa olsun Allah’a tam bir güvenle tevekkül etti ve O’nun yarattığı kaderin mükemmelliğine teslim oldu.
Peygamberimiz, sabrı, özverisi, nezaketi ve cömertliği ile mükemmel bir örnekti. Mekke’ye yıllar sonra İslam toplumunun ve ordusunun muzaffer lideri ve alemlere rahmet İslam Peygamberi olarak döndüğünde, Mekkeli müşriklerin korkularının aksine hiçbir intikam arayışına girmemiş, tek damla kan dökmeden şehri barışla teslim almıştı. Oysa ki, Mekkeli müşrikler yıllar boyunca Müslümanlara alçakça saldırmış, birçok Müslümanı şehit etmiş, birçoğuna işkence etmişti. Bu yüzden Peygamberimizin intikam alacağından korkuyorlardı. Ancak güzel Peygamberimiz tüm suçluları affetti ve hiçbir şekilde intikam almadı.
HER ZAMAN YAKIŞIKLI, ŞIK VE TERTEMİZ
Çöl ortamının zorluklarına rağmen Peygamberimiz her zaman tertemiz, pırıl pırıl, bakımlı ve yakışıklıydı. Kendi bahçesinde yetiştirdiği güllerden elde ettiği gül esansını sürer, her zaman tertemiz gül kokardı. Ayrıca en iyi kalitede kumaşlardan üretilmiş en kaliteli kıyafetleri giyerdi. Eğer bugün yaşasaydı, dünyanın en kaliteli, en klas, en şık ve yakışıklı adamı olacağına hiçbir şüphe yoktur.
KADINLARA HAK ETTİKLERİ SAYGIYI GÖSTERMEYİ ÖĞRETTİ
O’na göre kadınlar her zaman önce gelirdi ve en yüksek saygı, sevgi ve hürmeti hak ederlerdi. Kadınlara karşı o kadar sevgi doluydu ki, ne zaman kızı Hz. Fatma (ra) gelse, ayağa kalkar, onu alnından öper ve yanına oturturdu. Kendisini ziyarete gelen hanımlara iltifat eder, hatta bazen cübbesini çıkarır, üstüne oturmaları için yere sererdi. Bir keresinde hanım ve çocuklara işaret ederek şöyle demişti: ‘Allah şahidim ki, siz bana insanların en sevimlisisiniz.’[i] Son derece şakacı ve güler yüzlü olan Peygamberimiz eşleriyle de hep şakalaşırdı. Örneğin annemiz Hz. Ayşe (ra) ile birbirlerine su atarak oynar, bazen de koşu yarışı yaparlardı. Bir sahabenin anlatımına göre ise diğer bir annemiz olan Hz. Safiye (ra)’nin devesine rahat binebilmesi için dizlerinin üstüne inmiş ve annemizin dizine basarak deveye çıkmasına yardımcı olmuştu. Sahabelerine her zaman eşlerine ve genel olarak tüm hanımlara çok saygılı ve nezaketli davranmalarını öğütlemişti.
ALLAH’IN KENDİSİNE BAHŞETTİĞİ TÜM İMKANLARA RAĞMEN DÜNYANIN EN KİBAR, NEZAKETLİ, ALÇAKGÖNÜLLÜ İNSANIYDI
Hz. Muhammed (s.a.v.) son derece nezaketli ve kibar bir insandı, etrafındaki hiç kimsenin en ufak bir rahatsızlık bile hissetmesini istemezdi. Örneğin bazen onu ziyaret gelen Müslümanlar çok ince düşünceli davranamayabiliyor ve yemeklerini yedikten sonra da uzun bir süre oturmaya devam ediyorlardı. Son derece kibar bir insan olan Peygamber Efendimiz, bu durumdan rahatsız olmasına rağmen, kimseyi mahcup etmemek için bir şey söylemiyordu. Bunun ardından Yüce Rabbimiz şu ayeti indirdi:
Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. (Ahzab Suresi, 53)
Yani, Allah’ın bu kadar sevdiği, bu kadar değer verdiği, bu kadar güç ve yetki bahşettiği güzel Peygamberimiz, aynı zamanda bu kadar alçakgönüllü ve kibar bir insandı.
ÇEVRESİNİ SARAN KATİLLERİN ARASINDAN YARALANMADAN ÇIKAN PEYGAMBER
Bağımsız Türkiye’nin kurucusu ve Kurtuluş Savaşı kahramanı, dindar Mustafa Kemal Atatürk’ün de dikkat çektiği gibi, Bedir savaşı sırasında Peygamber Efendimiz 20 dakika boyunca etrafını saran düşman birlikleri arasında kaybolmuş, ancak Cenab-ı Allah’ın muhteşem bir mucizesiyle aralarından hiçbir yara almadan çıkmıştı. Bu düşmanların ellerinde kılıçlar, bıçaklar, oklar vardı ve tek amaçları Peygamber Efendimiz’i şehit etmekti. Ama O’na kimse zarar veremedi. Bu açıkça Allah’ın korumasıydı ve ona yönelik tüm kanlı saldırı girişimleri bu şekilde sonuçsuz kaldı.
KİTAP EHLİ’NİN KORUYUCUSU
Peygamber Efendimiz, Yüce Rabbimiz’in emirleri doğrultusunda Kitap Ehli’ne karşı da son derece sevgi ve saygı dolu bir yaklaşıma sahipti. Bugün hala elimizde olan mektupları, onun yiğitlik, cesaret, sevgi, saygı ve şefkat konusunda nasıl muhteşem bir örnek olduğunu açıkça gösteriyor.
Allah’ın lütfuyla, Hz. Muhammed (s.a.v.), gerçek bir sevgi insanıydı. Allah’ın tüm yarattıklarını sever, Allah’ın tecellilerine karşı derin bir sevgi duyardı. Tüm dünyaya gerçek şefkat, sevgi, affedicilik, alçakgönüllülük, fedakarlık ve sadakatin gerçek anlamını gösterdi. Bugün dünyamızda yaşanan adaletsizlikler, acımasızlıklar ve bencilliği düşünürsek, sevgili Peygamberimizden (s.a.v.) ne kadar çok şey öğrenebileceğimiz bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
[i] (Buhari, 8/114. Müslim, 7/174)
Adnan Oktar'ın New Straits Times'da yayınlanan makalesi:
http://www.nst.com.my/news/2016/12/195898/embodiment-perfection