UNESCO'nun "El-Aksa Camii'nin Musevilikle bağlantısı olmadığını" belirten kararı Musevi dünyasından sert bir tepkiyle karşılandı. Elbette, bu kararda değerlendirilmesi ve açıklanması gereken bazı önemli hususlar var. Kararın, İsrail ile sorunlu geçmişi olan yirmi dört ülke tarafından desteklenmesi, işin içinde siyasi nedenlerin varlığına açıkça işaret etmekte. Bu görüş, oylamada çekimser kalan yirmi altı ülke düşünüldüğünde daha da güçlenmektedir.
Gerçek şu ki, bu karar en başından beri istenmeyen bir nitelik taşımaktadır. Neden?
Her şeyden önce, İlahi dinler için Tapınak Dağı gibi önemli bir dini mekanın değeri, bu UNESCO kararında olduğu gibi uluslararası bir oylamayla belirlenmemelidir.
Ayrıca, Tapınak Dağı'nın üç İbrahimî din için kutsal olması, dini ve tarihsel perspektiflere bakıldığında inkar edilemez bir gerçektir. Tevrat'ta Tapınak Dağı kutsal bir yer olarak tanımlanır, Hıristiyanlar bu yeri kutsal sayar çünkü burası İsa Mesih'in Allah’ın huzuruna alındığı yerdir. Peygamber Efendimizin Mi'raç'ı (göğe yükseliş) burada gerçekleştiği için Mescid-i Aksa Camii Müslümanlar için en kutsal alanlardan biridir. Burası aynı zamanda ilk kıbleydi.
Dahası, bazı Müslüman ülkelerin konuya yaklaşımlarının tam tersi, Tapınak Dağı'nın Yahudilerle olan ilişkisi ve kutsallığı Kuran'da pek çok ayetle açıkça belirtilmiştir:
"Andolsun, Biz İsrailoğulları’nı, hoşlarına gidecek güzel bir yerde yerleştirdik ve temiz şeylerden kendilerine rızık verdik " (10/93) ayetiyle Allah bu toprakları Yahudiler için seçtiğini buyurmuştur.
Bir başka ayette belirtildiği gibi Hz. Musa halkına Kutsal Topraklara girip orada yerleşmeye çağırmıştır: "Ey kavmim, Allah'ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz." (5/21)
Aşağıdaki ayet de bu yerin Museviler için kutsallığını şöyle belirtilmektedir: "Ve hatırlayın, demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız."” (2/58)
Bu âyetler, Müslüman ülkelerin bu kutsal mekanla Musevi bağlantısını örtbas etme girişimlerinde hata yapmış olduklarını açıkça göstermektedir. Büyük ölçüde siyasi hedeflerin peşinde Kur'an'ın açık emirlerini dikkate almıyor görünüyorlar.
Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, bu kutsal alanda Musevi varlığını engellemeye çalışmak yerine, Tapınak Dağı'nın İbrahimî dinlerin üçü için de kutsal olmasını sevinçle karşılamalılar. Yüzyıllar boyunca olduğu gibi, bu kutsal mekan üç dinin Yüce Rabbimiz'i seven üyelerinin barış içinde Allah’a ibadet edip şükredebileceği bir yer yine olabilir ve olmalıdır.
Ayrıca, bu gibi siyasi olarak motive edilmiş kararların halihazırda istikrarsız bir çevrede daha fazla bölünme ve düşmanlığı kışkırtma potansiyeline sahip olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla sadece dini gerçeklere değil, aynı zamanda tarihsel gerçeklere ve sağduyuya da meydan okuyan bu tür kararları kabul etmek ciddi bir hata olacaktır.
Öte yandan UNESCO, bazı derin güçlerin gündemini bir kenara koymalı, siyasi çıkarlarını görmezden gelmeli ve dini konularda kararlarını Kutsal Kitapların emirlerine dayandırmalıdır.
Bütün bu görünüşteki yanlış kararlara rağmen, dürüst ve samimi Museviler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar Allah’ın yarattığı güzel kaderin önlenemeyeceğini bilmektedirler. Bu nedenle rahat bir şekilde güzel vaadin gerçekleşmesini bekliyorlar. Kral Mesih’in, Tapınak Dağı'nda Müslümanların, Hıristiyanların ve Musevilerin huzurunda Ahit Sandığı'nı açacağını biliyorlar. Bu gerçekleştiğinde, Allah’a aşkta birleşen tüm İbrahimî dinler için bu yerin kutsal ve mübarek olduğu konusunda hiçbir şüphe kalmayacaktır. Kral Mesih mutlaka bütün dünyaya nihai barışı getirecek ve dünya Allah’ın bizden istediğinin düşmanlık değil, sevgi ve barış olduğunu açıkça anlayacaktır.
Adnan Oktar'ın Israel Today'de yayınlanan makalesi:
http://www.israeltoday.co.il/NewsItem/tabid/178/nid/30536/Default.aspx