
İnsan böyle derinlemesine düşündüğünde bunların hiçbirinin tesadüfen oluşabileceğini iddia edemez. Ülfetten kurtulup da dünyayı akılcı bir bakış açısıyla değerlendirdiğinde, Allah'ın varlığına iman etmesi için çevresinde milyarlarca delil olduğunu görür. Baktığımız her nokta, Allah'ın varlığının, yüceliğinin delilleriyle doludur.

Bu konuda başka bir örnek vermek gerekirse, bebek doğduktan belli bir süre sonra diş çıkarmaya başlar. Bir süre sonra o diş sallanır ve düşer. Yerine kişinin bütün hayatı boyunca kullanacağı daha sağlam köklere sahip dişler çıkar. Ancak bu, sonrasında devam etmez. İnsan bir durup düşünse bunun ne kadar alışılmamış bir durum olduğunu hemen görebilir. Ancak ülfetin şiddetinden böyle bir şeyi hayatı boyunca hiç aklına dahi getirmez belki de.

"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; bana yediren ve içiren O'dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur." (Şuara Suresi, 78-80)

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)