Allah (cc) her insanı, belirli bir anlayış ve düşünme yeteneğiyle yaratmıştır. Ancak bu yeteneğin gereği gibi kullanılabilmesi yalnızca samimi imanın yaşanmasıyla mümkün olmaktadır.
Allah (cc) Kuran ile insanlara doğruyu, yanlışı, iyiyi, kötüyü açıklamıştır. İnsanın aklını nasıl kullanabileceğini, bu kavramlar arasındaki farkı nasıl görebileceğini ve nasıl düşünmesi gerektiğini ayetlerle bildirmiştir. Kuran'ı kendisine rehber edinen insan, bu bilgiler doğrultusunda yaşadığı için, gerçek akla ve dürüst bir vicdana sahip olur. Kuran'da aklın ancak samimi imanla ve Kuran ahlakını yaşamakla kazanılabileceği şöyle bildirilmiştir:
"Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir." (Enfal Suresi, 29)
Akıl kullanmak ve yenilik getirebilmek, köklü çözümler alabilmek, kalıplaşmış davranışların dışına çıkabilmek iman edenlere özgü özelliklerdir. Allah (cc)'ın Kuran ile bildirdiği gerçekleri kavramak ve Kuran'a göre yaşamak insana aklı kazandırır. Cahiliye toplumunun akıldan yoksun bir topluluk oluşu ise, bu gerçeklerden habersiz olmalarından ve yaşamlarını çarpık temeller üzerine kurmuş olmalarından kaynaklanır.
Aklın eksikliği cahiliye toplumuna ikinci bir mahrumiyet daha getirir. Akıllarını kullanmadıkları için derin düşünme özelliğinden de yoksun kalırlar. Kuran'ın pek çok ayetinde Allah (cc) "düşünmenin" ve "derin düşünmenin" önemini hatırlatmıştır. İnsan düşünerek gerçekleri görür, doğruları bulur, güzel davranışlarda bulunur, insani özellikleri ancak düşünerek kazanabilir.
Allah Kuran'da düşünmeyen ve akletmeyen insanların durumunu şöyle örneklendirmektedir:
"İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler. " (Bakara Suresi, 171)
"Gerçek şu ki, Allah Katında, yerde debelenenlerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir. " (Enfal Suresi, 22)
Akıl insanın önünde uçsuz bucaksız bir ufuk açar. Her konuda insana yol gösterir ve doğruya iletir. Orijinal, ilk kez yaşanan ya da beklenmedik olaylar karşısında en makul tavrı gösterebilmesini, içinden çıkılmaz gibi görülen, tıkanmış konulara çözüm getirebilmesini, her konuda en doğru teşhisleri yapabilmesini sağlar.
Akıl insanın hayatındaki maddi manevi herşeyin kalitesini artırır. Akıllı insanın sohbeti, konuşmaları ve tüm tavırları çok zengin olur. Düşünce ufku çok geniş, alışılmışın dışında, benzersiz ve örneksizdir. Her tavrı, her sözü hikmetli, doğru ve isabetlidir. Kuşkusuz ki tüm bunlar, Yüce Rabbimiz'in iman eden kullarına yönelttiği lütfunun, ihsanının, rahmetinin ve yardımının tecellileridir.