R. S Seymour ve ekibince Physiological and Biochemical Zoology dergisinde yayınlanan bir makalede, timsahların sözde evrimsel atalarının sıcakkanlı olduğuna dair bir iddiaya yer verildi 1. Araştırmacılar sadece spekülasyondan ibaret olan iddialarında, timsah kalbinin, akciğer ve vücudun akciğer dışında kalan kısımlarına farklı basınçta kan pompalayabilme yetisi üzerinde varsayımlar ortaya koyuyorlardı.
Timsahlar, vücut ısıları bulundukları ortama bağımlı olan, soğukkanlı sürüngenlerdir. Bu canlılar, kalplerinin dört odacıklı olmasıyla diğer sürüngenlerden ayrılırlar. Diğer sürüngenlerin kalbi, üç odacıklıdır. Timsahlar gibi soğukkanlı canlıların metabolizması sıcakkanlılarınkine oranla daha yavaştır, yani vücutlarındaki tepkimeler daha yavaş gerçekleşir. Dolayısıyla daha az enerjiye ihtiyaç duyarlar. Buna karşılık daha az hareketlidirler. Soğukkanlı ve sıcakkanlı canlılar (kuşlar ve memeliler) arasındaki bu hareketlilik farkında, kalbin tasarımı etkin bir faktör olarak karşımıza çıkar.
Kurbağa, kuş, timsah ve insan gibi omurgalılarda, akciğerde oksijenlenen kan, kalbe girer ve buradan pompalanarak vücudun diğer dokularına gönderilir. Vücuttan gelen oksijensiz kan kalbe ve oradan temizlenmek üzere akciğere ulaşarak döngüyü tamamlar. Bu döngü, iki damar sistemi ortaya koyar. Bunlardan birincisi kalp ve akciğerler arasındaki damar sistemi, diğeri de akciğerler dışındaki kısımlarla kalp arasındaki damar sistemidir.
Canlının kalbindeki odacık sayısı, bu iki damar sistemine yollanacak kanın basıncının ayarlamasına katkıda bulunur. Üç odacıklı kalp tasarımında, oksijenli kan bir odacığa, oksijensiz kan ikinci bir odacığa alınır, bunlar daha sonra üçüncü odacıkta birleştirilerek akciğere ve akciğer dışındaki dokulara giden damarlardan ‘aynı basınçta’ yollanır. Odacık sayısı dört olduğunda ise kanın, akciğerlere ve akciğer dışındaki dokulara farklı farklı basınçlarda gönderildiğini görürüz. Dört odacık, ikişerli ikişerli olarak ‘farklı basınçlarda’ pompalama yapar. Dört odacıklı kalp sisteminde oksjienli ve oksijensiz kanlar birbirine karışmaz. Bu iki tip kanın farklı basınçlarda pompalanması sayesinde, kalbin yakınında bulunan akciğere aşırı basınçta kan yollanmasının önüne geçilmiş olur. Bu sayede akciğerlerle oksijen değişiminin yapıldığı mikroskopik boşluklara kan taşmaz.
Daha uzun bir yolculuğa çıkan ve vücudun akciğer dışındaki tüm dokularına oksijen taşıyan kan ise daha fazla basınçla pompalanır. Sıcakkanlılar, sahip oldukları dört-odacıklı kalp tasarımı sayesinde, hareketli yaşamları boyunca hücrelerine ihtiyaç duydukları oksijeni hızlı bir şekilde göndermiş olurlar.
Araştırmacılar, timsahın soğukkanlı olduğu halde dört odacıklı kalp tasarımına sahip olmasından hareketle, evrimci bir spekülasyon ortaya koymakta ve bu kalp tasarımının timsahın sözde sıcakkanlı atalarından kalmış olabileceği varsayımında bulunmaktadırlar. Bu varsayımlarını hikayeleştirerek timsahın hayali sıcakkanlı atalarının karada yaşayan hareketli canlılar olduğunu ancak suda yaşamaya uyum sağladıkları dönemde soğuk kanlı bir canlıya dönüştüğünü öne sürmektedirler.
İddialarının spekülatif yönünü araştırmacıların kendisi de kabul etmekte ve timsahın milyonlarca yıl önce yaşamış (timsah) atalarının sıcakkanlı mı yoksa soğukkanlı mı olduğunu bilmenin mümkün olamayacağını ifade etmektedirler. Mevcut fosiller bu konuda herhangi somut bir sonuca varılmasına imkan vermemektedir.
Timsah fosilleri 140 milyon yıl boyunca aynı kalmışlardır ve hiçbir değişim ortaya koymamışlardır. 2 Burada bilim adamlarını iskelet yapısında hiçbir değişim geçirmeyen timsahın atalarının sıcakkanlı canlılar olduğunu varsaymaya sevk edecek hiçbir bilimsel sebep bulunmamaktadır. Araştırmacılar bu hayali hikayeye, sadece evrimi bir dogma olarak benimsemiş olmalarından dolayı sarılmaktadırlar.
Sadece hayal gücüne dayanmasına karşın bir dogma olarak benimsenen bu evrimci inanç, eski çağlarda insanlarca benimsenen, timsahların Nil nehrinin çamurundan türediği inancından farksızdır. Evrimcileri ileri derecede hayalgücüne dayalı spekülasyonlar üretmeye iten sebep ise teorilerinin hiçbir bilimsel dayanağa sahip olmayışıdır. Evrimciler, herhangi bir evrimleşme sağlamış bir mekanizmanın varlığını gösterememiş, milyonlarca sayıda olması gereken ara-geçiş formu örneklerinden bir tane dahi ortaya koyamamışlardır. Hatta tüm bu senaryonun başlangıç perdesine yerleştirdikleri hikayeyi, yani yaşamın rastlantısal olarak başladığı iddiasıyla ilgili hayali olayları varsayım seviyesinde dahi ortaya koyamamışlardır. Açıktır ki timsahların kalp anatomisine bakılarak üretilen bu zorlama spekülasyonlar evrimcilere hiçbir fayda getirmeyecektir.
Physiological and Biochemical Zoology dergisi yayın kuruluna, evrim teorisine verdikleri körü körüne destekten vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz.
1. Seymour, R. S., Bennett-Stamper, C. L., Johnston, S. D., Carrier, D. R., Grigg, G. C. 2004. Evidence for endothermic ancestors of crocodiles at the stem of archosaur evolution. Physiol. Biochem. Zool. 77: 1051-1067.
2. Dicks, L., The creatures time forgot, New Scientist, 164(2209):36-39, 1999