Tegabün Suresi; 11-16 (Tevekkülü unutanın dünya üzerine çöker. Tevekkül edenin de bütün dünya hizmetine girer, çok rahat yaşar)
ucgen

Tegabün Suresi; 11-16 (Tevekkülü unutanın dünya üzerine çöker. Tevekkül edenin de bütün dünya hizmetine girer, çok rahat yaşar)

54778

 

Adnan Oktar'ın Gaziantep Olay Tv'deki Canlı Röportajı (7 Aralık 2010)

 

 

Adnan Oktar: 11. ayet Tegabün Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım, “Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez.” Yani Allah önceden hazırlamadıkça, önceden hazır olmadıkça hiç bir musibet bir insana isabet etmez diyor. Mutlaka daha önceden Allah tarafından o takdir edilmiştir diyor, o yüzden olur diyor. Adamlar hani “bu nerden çıktı, nasıl oldu“ diyorlar ya. Böyle bir şey yok yani mutlaka önceden Allah tarafından takdir edilmiş oluyor ve Allah’ın bilgisi dahilinde hayır ve hikmetle yaratılıyor. “Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir.” Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Yani Kuran’ı İslam’ı yaşama ruhuna yöneltir. “Allah, herşeyi bilendir.” Yani Dünyadaki bütün bilimleri, insanların bilmediği de bütün bilimleri, her şeyi, her türlü ilmi bilendir. “Allah'a itaat edin ve Resûle de itaat edin.”  Allah’a itaat edin, Kuran’a uyun, Resûle itaat edin de Peygamber (s.a.v.)‘e uyun. Peygamberimize (s.a.v.) o zaman imam olarak, kumandan olarak Müslümanlar uymakla mükelleftirler ve Peygamberimiz (s.a.v.)‘in sünnetine uymak. “Şayet yüz çevirecek olursanız, artık elçimiz üzerine düşen (yalnızca) apaçık bir tebliğ (gerçeği iletme)dir.” Sadece gerçeği iletmek, anlatmak. Yani baskıyla mükellef değidir diyor Peygamber (sav). Bak “elçimiz üzerine düşen (yalnızca) apaçık bir tebliğ iletmektir.” Dolayısıyla İslam‘da baskı vardır, şiddet vardır diyorlar ya, mesela ona delil bu. Sadece iletiyor. Yapan yapar, yapmayan yapmaz. Dileyen inanır dileyen inanmaz. “Allah; O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse mü'minler (yalnızca) Allah'a tevekkül etsinler.” Allah’a tevekkül, dünyadaki en büyük lükstür. Yani gerçekten Allah’a tevekkül eden bir insan olduğunda, içi acayip rahat eder. Tevekkülü unuttuğunda, dünya onun üzerine çöker. Tevekkül ettiğinde de bütün dünya onun hizmetine girer Allah’ın dilemesiyle. Çok çok rahat eder. Dünyadaki en büyük lüks tevekkül ve imandır, Allah’a iman etmek ve tevekkül etmek inşaAllah.

“Ey iman edenler, gerçek şu ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar.” Mesela bazen eşi oluyor, bazen çocuğu oluyor, yani aile fertleri bazen birbirine düşman olabilirler. Mesela babası oğluna, oğlu annesine, annesi kendi oğluna. Çünkü aile içinde tam bir ittifak olmaz. Yani her aile aynı inançta, aynı düşüncede olmaz. Mesela oğlu Cehennem’e gider, babası Cennet’e gider. Babası Cehennem’e gider, oğlu Cennet’e gider, tam tersi olabilir. Onun için insanlar Cennet’e ailece girmezler. Aile bölünür, yani bir kısmı Cehennem’e gider, bir kısmı Cennet’e. Bazen bütünü Cennet’e gider. Bazen bütünü Cehennem’e gider. Kuran ona dikkat çekmiş. “Şu halde onlardan sakının.” Yani anormalik yapmaları, saldırganlaşmaları, psikopatlık yapmalarından sakının. “Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” Affetmenin daha üstün olduğunu söylüyor Allah. Yani onlardan sakınıyor Müslüman ama affediyor, kusurlarını yüzlerine vurmuyor ve bağışlıyor, “artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” “Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (deneme)dir.” Allah beyinimizin içinde bir mal yaratıyor veyahut bir çocuk yaratır, adam da çocuğu kendi yarattı zannediyor, malını kendi kazandı zannediyor. Halbuki malı da, çocuğu da onun beyninde Allah yaratıyor. Dışarda asılları var, aslıyla asla muhatap olamaz insan. Yani dışardaki çocuğu simsiyah karanlık içinde saydam bir varlıktır ve sesi çıkmaz, o sadece dalgalar üretebilir ağzında. Ağzından yani elektromanyetik dalgalar oluşur veyahut manyetik dalgalar oluşur o kadar ve karanlıktır. Malı da öyle; mesela gemisi dışarıda saydamdır ve simsiyah karanlıktır. Hiç bir vasfı yoktur o haliyle. Allah onun beyninde gemisini pırıl pırıl, aydınlık ve renkli yapar. Sesi meydana getirir, görüntüyü, kokuyu meydana getirir. Mesela masanın üzerine pilav geliyor hindili pilav. Hindi normalde saydamdır dışarıda ve simsiyah karanlıktır, kokusu da yoktur tadı da yoktur. Hiç bir şeyi yoktur. Yani hiç bir özelliği yoktur. Kokuyu ve tadı Allah beynimizde meydana getiriyor. Beynin bir yorumudur. Allah’ın yaratmasıyla olur. Yoksa pilavın hiç bir anlamı olmaz. Doyma hissi, açlık hissi tamamen Allah tarafından verilir, beyne verilir, yani ruhta hissedilir. “Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir“ diyor Allah. Yani bu görüntüyle sizi deniyorum diyor Allah. Yani film ekranı gibi. Ama mesela sinemada mal gösteriliyor, deliriyor; bunlar benim diyor. Çocuk resmi gösteriliyor, bu çocuklar benim diyor. Nasıl oldu bu çocuklar diyorsun. Bunları ben yarattım diyor. Görüntüyü kim oraya getirdi diyorsun? O beni ilgilendirmez diyor. Onu ben yarattım diyor. O malı kim görüntüyü haline getirdi diyorsun, o görüntüyü sana kim gösteriyor diyorsun. O da beni ilgilendirmez diyor haşa. Peki nedir diyorsun. O malları da ben yarattım diyor. Benim aklımla benim zekamla oldu diyor. Senin aklını zekanı kim yarattı diyorsun. O da beni ilgilendirmez, onu da ben yarattım diyor. İşte Ahiret’te de Allah akıllarını alıyor, nimetlerini alıyor, imkanlarını alıyor. Tam onların inandığı gibi çok perişan olacakları bir hayat yaşatıyor. Hani mutasyonlar, evrimle oldu falan diyorlar ya, karmakarışık bir sistem var. Tesadüflerin nasıl dünyaya meydana geleceğini Allah onlara gösteriyor Ahiret’te. Her yer ateş, her yer duman, karmakarışık, eciş bücüş insanlar, ağzı burnu çarpışmış insanlar, bağıran çağıranlar. Tam bir karmaşa ve bozukluk ortamı ve acı ortamı. Vücudunda acıyı çok daha fazla hissediyor, şiddetli hissediyor. Öyle bir ortam. “Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık) O'nun Katında olandır.” Güzel davranırsanız en güzel karşılığı veririm diyor Allah. “Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin.” Yani güç yetirebildiğiniz kadar, en son aşamaya kadar Allah’ın varlığına inanın, iman hakikatlerini okuyun, Allah’ın delillerine bakın, vargücünüzle bunu yapın, Allah’ı çok sevin ve hakkıyla Allah’tan korkun diyor Cenab-ı Allah. “Dinleyin ve itaat edin” doğru bir şey söylendiğinde de dinleyin ve hak olana bir şey olduğunda ve “itaat edin”. Yani samimi olun diyor Cenab-ı Allah. “Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun.” Yani Allah’ın gösterdiği görüntüyü, Ya Rabbi diyeceksin bu görüntüyü başka kullarında da yarat diyeceksin. O zaten istemese de yaratacak Allah onu. Sadece onu içinde isteyecek. O isteme hissini de Allah yaratır ona ve Allah bir başkasına vermiş olarak onu gösterecek inşaAllah. “...infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” Sıkı sıkıya mala yapışıyor, sıkı sıkıya paraya yapışıyor. Para da onun beyninde yaratılır, mal da onun beyninde yaratılır. Allah’tan isterse, Allah onu herkese dağıtıyor olarak ona gösterir. Dışarıda dolarları görse, göremez zaten saydamlığından ve hiç bir işine de yaramaz. Yani dolarların rengi yeşil olmaz dışarıda, sadece simsiyah bir karanlık var. Güneş de simsiyah karanlıktır. Güneş sadece dalga yayıyor etrafa. Dalgayı biz ısı olarak alıyoruz, foton, titreşim, inşaAllah. 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo