Sebe Suresi, 46-50 (Allah yolunda yapılan hizmetten para alınmaz, akıl hastalarıyla ilgili kanun maddesi numaralı ayet ve diğer konular)
ucgen

Sebe Suresi, 46-50 (Allah yolunda yapılan hizmetten para alınmaz, akıl hastalarıyla ilgili kanun maddesi numaralı ayet ve diğer konular)

38262

Adnan Oktar'ın 5 Ocak 2010 tarihli Mavi Karadeniz ve Kocaeli TV röportajından

ADNAN OKTAR: “De ki: Size bir tek öğüt veriyorum.” Şeytandan Allah’a sığınırım, “Allah için ikişer ikişer ve teker teker kıyam etmeniz,” demin okuduğum ayet. “...sonra düşünmeniz. Sizin sahibiniz...” yani sahib-i zaman “Peygamberde hiçbir delilik yoktur.” O devrin sahib-i zamanı Peygamber, ahir zamanın sahib-i zamanı Mehdi (a.s.)’dir. “…Hiçbir delilik yoktur. O, yalnızca sizi, şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır." Yani Kıyamet öncesinde sizi uyarıyor. Ölümden önce, Cehennem’den önce uyarıyor. 46. ayet, o da manidar mesela bak. 34 İstanbul’u hatırlatan bir şeydir, semboldür, değil mi, kod olarak 34. 46 da akıl hastalarına verilen ilgili kanun maddesidir, değil mi, 46 ünlü. 46 ve 46’ncı ayet. Tabii. Birinin İstanbul’a bakması, birinin 46. ayet olması, 46. maddeye bakması ki ahir zamanda ortaya çıkan bir şeydir 46, değil mi? Bakın ne diyor, “...sahibinizde...” sahib-i zamanda “...hiçbir delilik yoktur. O yalnızca sizi, şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır. De ki: Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun.” Ben para için yapmıyorum bunu diyor, Allah rızası için tebliğ yapıyorum diyor, değil mi? Allah yolunda tebliğ yapanlar para almazlar. Ne kitabından, ne eserinden, ne çalışmasından para alınmaz. Allah’a hizmetten para alınmaz, onunla geçim sağlanmaz. Cübbeli’ye soruyorlar, geçimim diyor kitaplarımdan diyor. Olmaz, alimlerin hep kendi yan işleri vardır, oradan gelir sağlarlardı. Osmanlı alimleri de hep öyleydi. Hiç kimse o tarz, yani dini hizmetlerden para almamıştır Osmanlı döneminde de, İslam döneminde de yani Sahabe döneminde. “...Artık o sizin olsun...” eğer varsa aldığım diyor, öyle bir şey o sizin olsun, ben geri vereyim diyor. “Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir.” Yani Allah rızası için ben yapıyorum diyor. “O her şeye şahit olandır.” Nelere? Mesela şu anki konuşmaya da, şu an Allah bizi dinliyor. Tabii. “De ki: “Şüphesiz Rabbim hakkı batılın yerine, dilediği kimsenin kalbine koyar. O gaybleri bilendir.” Hakkı kalplere yerleştiriyor Allah, batıl varken onu yerleştiriyor, kalp temizlenmiş oluyor. “De ki: ‘Hak geldi; batıl ise ne bir şey ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir’.” Bak, “De ki: ‘Hak geldi’;...” bu aynı zamanda Mehdi (a.s.)’ye de işaret. “Hak geldi;...” Mehdi (a.s.) geldi anlamındadır, çünkü Mehdi (a.s.) haktır gelişi inşaAllah. “...Batıl ise...”, yani Darwinizm, materyalizm, ateizm ise, “...ne bir şey ortaya çıkarabilir...” yani hiçbir delil ortaya koyamaz, hiçbir şey izah edemez, “....ne geri getirebilir.” Yani bir şeyi yeniden geri getiremez, yapacağı hiçbir şey yoktur. “De ki: ‘Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam,...” yani Mehdi (a.s.) zaten hidayet kökenli gelen bir kelime değil mi, “...bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu Kuran sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakın olandır.” Bizim de, ıslah eden, bizleri düzelten Kuran’dır, Kuran’a tabi olmamızdır, inşaAllah.


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER