Yaşadığımız her an; attığımız bir adımda, gülümsemek istediğimizde veya yemek yediğimizde, sürekli olarak enzimlere ihtiyacımız vardır. Sadece tek bir adım atabilmek için moleküler seviyede gerçekleşen olaylar gerçekten hayranlık uyandırıcıdır. Bu moleküler hareketliliğin baş kahramanı olan enzimler, Allah'ın yarattığı birer mucizedir. Asetilkolin esteraz da bu mucizevi enzimlerden biridir.
Yaşadığımız her an; attığımız bir adımda, gülümsemek istediğimizde veya yemek yediğimizde, sürekli olarak enzimlere ihtiyacımız vardır. Sadece tek bir adım atabilmek için moleküler seviyede gerçekleşen olaylar gerçekten hayranlık uyandırıcıdır. Bu moleküler hareketliliğin baş kahramanı olan enzimler, Allah'ın yarattığı birer mucizedir. Asetilkolin esteraz da bu mucizevi enzimlerden biridir.
Vücudumuzda bir ağ şeklinde sinirler bulunmaktadır. Bu sinir ağında, sürekli bir hareket vardır. Sinirler beyin ve organlar arasındaki koordinasyonu sağlar ve bu nedenle vücutta sinirler üzerinden sürekli emir ve uyarılar gönderilir. Birine el sallamak istediğinizde, beyninizden gelen emir üzerine vücutta bir hareketlenme başlar. Beyinden gelen elektrik akımı sinirler boyunca iletilir. Sinirler belli bölgelerde birbirleriyle karşılaşırlar. Bu karşılaşma bölgesine sinaps adı verilir. Elektrik sinyali bir sinapsa gelene kadar devam eder, sonra durur. Sinaps, iki sinir hücresini birbirinden ayıran bir boşluktur. Görünüşte bu boşluk, iletilecek elektrik akımı için sorun teşkil etmelidir. İletim durmalı ve akım bir sonraki sinire ulaşamamalıdır. Ancak hiçbir zaman böyle bir sorun yaşanmaz. Çünkü iletici sinirden alıcı sinire mesajın ulaşabilmesi için mesajı gönderen sinir, sinaps denilen boşluğa bir kimyasal salgılar. Bu kimyasal salgı asetilkolin olarak adlandırılır. Sinir sinyali sinapsa ulaştığında asetilkolin moleküllerinden oluşan bir yığın bu boşluğa doğru akar. Diğer taraftaki reseptörlere (alıcılara) tutunur ve diğer hücreyi harekete geçirmek üzere uyarır. Bunun üzerine kaslar kasılır ve beyninizden gelen emir kolunuza ulaşmış olur. Artık kolunuzu havaya kaldırıp el sallayabilirsiniz.
Bir enzimin, kendisi için gerekli olan parçayı keşfetmesi, ona uyum gösterip onunla birleşmek için çeşitli yöntemler denemesi ve açıkça akılcı ve şuurlu hareketler sergilemesi, ancak Allah'ın yönlendirmesiyledir. Cansız moleküllerin şuur sergilemeleri büyük bir mucizedir ve buradaki mucizeyi göremeyenler veya görmek istemeyenler, moleküllere, atomlara, hatta tesadüflere akıl atfederek onlarda bir olağanüstülük ararlar. Oysa tüm bilimsel çalışmalar yeryüzünün tek hakiminin, üstün ve güçlü olan tek Yaratıcı'nın Allah olduğunu ilan etmektedir. Allah, yoktan yaratan ve dilediği varlıkta Kendi sonsuz aklını tecelli ettirendir. Bu gerçek bir ayette şöyle haber verilmektedir:
“Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.'” (Yunus Suresi, 66)
Sinirler, iletişim için mors alfabesine benzer bir sistem kullanırlar. Bu sistem noktalardan oluşmaktadır. Mesaj ne kadar önemli ise, noktaların sıklığı da o kadar çoktur. Her nokta, yani her sinir sinyali, kendi salgıladığı asetilkolini harekete geçirir. Diğer bir deyişle el sallayabilmenizi sağlayan elektrik akımı ile yürümenizi sağlayan elektrik akımı aynı sinirler üzerinde yol almakta, ancak her biri farklı asetilkolin sıvısı salgılamaktadır. Bu nedenle bu ileticilerin bulunduğu alan, bir başka sinyal gelmeden önce mutlaka temizlenmelidir. Aksi halde mesajlar birbirine karışacaktır. Bazen saniyede 500 sinir sinyali göndermeleri gereken sinirler için bunun anlamı, asetilkolin ileticilerinin her milisaniye içinde yıkılmaları gerektiğidir.
Asetilkolin esteraz enzimleri işte tam bunu yapacak şekilde yaratılmışlardır. "Asetilkolin esteraz" isimli özel enzim, sinir ucu önünde biriken kimyasalları parçalayarak oradan uzaklaştırır. Yani bir anlamda "ortalığı süpürür". Bu sayede, arkadan gelen elektron taşıyıcıların önü sürekli açılıp temizlenir. En ufak bir aksama, kesinti yaşanmaz.
Ayrıca bu enzimler, asetilkolin moleküllerinin içine olağanüstü bir hızla girerler. Biyokimyacılar söz konusu enzimlerin hızını belirleyerek, onların her saniye 25.000 molekülü yok ettiklerini hesaplamışlardır. Diğer bir açıdan bakarsak, her esteraz enzimi, her bir asetilkolin molekülüne yaklaşık 40 milisaniye içinde saldırmaktadır.
Bizden milyarlarca kat küçük ve bedenimizin her yerinde her an faaliyet halinde olan enzimlere bağımlı yaşarız. Asetilkolin esteraz, bu önemli gerçeğin tek başına bir delilidir. Vücudumuzdaki yüzlerce farklı enzimden sadece Asetilkolin esteraz enzimi eksik olsa, yaşamamız mümkün olmayacaktır. Çünkü bir anlamda, vücudun bütün elektriği kesilecektir.
Alzheimer gibi hastalıklar, söz konusu enzimin sistemli çalışamamasının bir sonucudur. Bu hastalıkta asetilkolin normalden çok hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmakta, böylelikle sinir uyarısı ya alınamayacak kadar zayıf olmakta ya da sinir hücreleri arasında tam olarak iletilememektedir.
100 milyar sinir hücresinin birbiriyle iletişimi ve aralarındaki binlerce kilometrelik sinir ağı, Allah'ın harikulade eserlerinden biridir. Allah dilerse, elbette bunların birbirleriyle iletişimi için, arada kopuklukları olmayan dümdüz bir satıh yaratabilirdi. Akım, herhangi bir kimyasala ihtiyaç duymadan sinirler boyunca ilerleyip gidebilirdi. Ancak sinir ağları arasında boşluklar, onların aralarında elektrik iletimini sağlayacak kimyasallar, sonra bu kimyasalları durduracak başka kimyasalların üretilmesi gerekmektedir. Bunun hikmetlerinden biri insanın, laboratuvarlarda kendisini araştırdığında sürekli olarak mükemmellikler, mucizeler ve kompleksliklerle karşılaşmasıdır. Allah, detaylar içinde detaylar yaratır ve onları hem birbirleriyle bağımlı hem de olağanüstü bir komplekslikte var eder. Bizim burada incelediğimiz, söz konusu sistemin içindeki tek bir parçanın yaptıklarıdır. Ancak bu küçük parçayı devreden çıkardığınızda, sistemin tümü işlevini yitirecektir. Bu mekanizmayı azaltamaz, basitleştiremezsiniz. Eğer söz konusu enzim olmazsa, beyninizden kolunuza ulaşması gereken emir, vücudunuzda bir yerlerde kaybolup gidecektir. Bir daha hiçbir şekilde el sallayamaz, parmağınızı bile hareket ettiremezsiniz.
Sahip olduğunuz sistemler, Allah'ın yarattığı sanat eserleridir. Gün içinde yaptığınız binlerce harekette, beş duyunuzdan gelen milyonlarca uyarıda, 100 milyar sinir hücresinin her birinde bu işlem saliseler içinde hiç durmadan tekrarlanır. Her birinin yaptığı iş Allah'ın bilgisindedir. Allah sizi her an korur, her an yaşatır.
Bütün bu nimetler, Allah'ın ikramıdır. İnsanlara karşılıksız sunulmuştur. Bir kolaylık, bir güzellik, bir nimet olarak verilmiştir. Onları mikroorganizmalarda var eden de, onlara kendilerine has özellikler veren de, onları keşfettiren, üzerlerinde araştırma yapacak yeteneği, bilgiyi, imkanı veren de Allah'tır.
“Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur, itaat-kulluk da (din de) sürekli olarak O'nundur. Böyleyken Allah'tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz? Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktasınız.”(Nahl Suresi, 52-53)
Tüm varlıklar O'nun kontrolündedir ve O'na teslim olmuşlardır. Allah bu gerçeği bir ayetinde insanlara şöyle hatırlatmaktadır:
“Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kuran'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz...” (Yunus Suresi, 61)
Eğer Allah dileseydi, bir anlık gülümsememiz onlarca yıl alabilirdi. Yemek yiyebilmemiz, hareket edip düşünebilmemiz, konuşabilmemiz için yıllarca beklememiz gerekirdi. Eğer Allah dileseydi, tek bir sayfa çevirmeye, hatta bunu yapmak için tek bir parmağımızı kaldırmaya ömrümüz bile yetmeyebilirdi. Elbette sistemlerimiz bu ağırlıkta çalışmıyor, istediğimiz an gülümseyebiliyor, yürüyüp koşabiliyor, sınırsız düşünebiliyor, saliseler içinde göz kırpabiliyor, yapmayı planladığımız hemen her şeyi istediğimiz an gerçekleştirebiliyoruz. Çünkü Yüce Allah, kusursuzca var ettiği bedenimizin, işlevlerini hızlı bir şekilde yerine getirmesini sağlayan bir sistemi bize nimet olarak vermiştir. Bu sistemin en önemli elemanlarından biri olağanüstü yapıları ile enzimlerdir.
Enzimlerin gerçekte görme, duyma, birbirleriyle haberleşme ve bir şeye karar verme yetenekleri yoktur. İnsan bedeninde gerçekleşen ve onların başarısıymış gibi görünen her şey, gerçekte onları her an kontrolü ve denetimi altında tutan Yüce Allah'a aittir. Allah dilemedikçe, hiçbir substrat (hücre içinde enzimin birleşip reaksiyona gireceği kısım) hiçbir enzim ile birleşemez. Hiçbir enzim, insanın yaşama fonksiyonlarını sağlayan işlevler meydana getiremez. Bir enzimin, kendisi için gerekli olan parçayı keşfetmesi, ona uyum gösterip onunla birleşmek için çeşitli yöntemler denemesi ve açıkça akılcı ve şuurlu hareketler sergilemesi, ancak Allah'ın yönlendirmesiyledir. Cansız moleküllerin şuur sergilemeleri, büyük bir mucizedir ve buradaki mucizeyi göremeyenler veya görmek istemeyenler, moleküllere, atomlara, hatta tesadüflere akıl atfederek onlarda bir olağanüstülük ararlar. Oysa gösterdikleri tüm bilimsel çabalar, yeryüzünün tek hakiminin, üstün ve güçlü olan tek Yaratıcı'nın Allah olduğunu ilan etmektedir. Allah, yoktan yaratan ve dilediği varlıkta Kendi sonsuz aklını tecelli ettirendir. Bir ayette şöyle bildirilmektedir:
“Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.” (Yunus Suresi, 66)