“Şangay bütün korkunçluğuyla, dehşetiyle, ürkünçlüğüyle bizleri bekliyor tamam da, biz Türkiye olarak daha yeni belaların içinden kurtulduk. Yeniden bir bela denizinin içine girmiş olacağız, böyle bir şey olmaz. Bizim Şangay’ı kabul etmemizdeki gaye ancak şu olabilir; İttihad-ı İslam için bu ülkelere ihtiyacımız var, dolayısıyla Şangay Birliği’ne girmek, ancak İttihad-ı İslam’ın bir başlangıcı olarak olur.”
Şangay’a girmek bir şey değiştirmez. Çünkü o ülkeler, gelişmiş ülkeler değil. Sanat, bilim, estetik, o ülkelerde güçlü değil işin doğrusu, çok geri ülkeler. Hindistan’da, Pakistan’da sefalet var. Rusya da çok fakir bir ülke. Bilim de çok geri Rusya’da. Avrupa’dan, Amerika’dan aldığı kadarını götürüyor. Soğuk savaş döneminin imkanlarıyla, Alman profesörleri götürmüşlerdi Rusya’ya. Onların biraz desteği ile bilim gelişti bir parça. Ama Rusya’da işin doğrusu bilim, sanat, estetik ölü durumda, donmuş durumda.
Doğuda öyle bir kültür, öyle bir güç yok. Hatta bir çöküş yaşandığı görülüyor. Dolayısıyla bizim Şangay ekibine girmemizin bize hiçbir faydası olmaz. Onlara sunacağımız faydalı şeyler olabilir, ama oradan alacağımız pek bir şey olmaz. Ama İttihad-ı İslam olursa ki olacak, o zaman bir manevi şahlanış, dünya çapında, İslam aleminde müthiş bir adrenalin olacak. O zaman yer yerinden oynar. İnsan zorda kalınca, heyecanlanınca kafası çok çalışır. Böyle milli bir heyecanda, böyle muazzam heyecanda telif gücü, yaratıcı güç insanda müthiş gelişir. Sanatta, bilimde, estetikte, her şeyde patlama yaşanır ki olacaktır, bu olacaktır.
Yoksa Şangay ekibine girsen, nereye gideceğiz; Kazakistan’a gidersin, mafya devleti Kazakistan, mafya hakimiyeti var. İşçilerimiz gidiyor, ağzını burnunu kırıyorlar, öldüresiye dövüyorlar, bir kısmını da zaten şehit ettiler. İş yerlerini basıyorlar, iş adamlarının paralarını gasp ediyorlar, iş makinelerini gasp ediyorlar, şantiyelerini darmakeşan ediyorlar. Rusya’da da işin acı yanı; hakikaten mafya hakimiyeti vardır. Putin tabi ki bunu istemiyordur ama, devletin her yerinde mafya hakimiyeti meşhur Rusya’da. Pakistan perişan durumda, Hindistan zaten dünyanın en perişan ülkelerinden bir tanesidir. Hastalık, sefalet, perişanlık kol geziyor. Dolayısıyla oralardan bizim istifade edeceğimiz pek bir şey olmaz.
Ama bu ülkeleri İttihad-ı İslam içerisine alırsak, Şangay adı altında İttihad-ı İslam oluşturulursa, yani Şangay’ın içerisine girerek, Mehdi (as)’ın zuhuruyla muazzam bir milli heyecanla, görülmemiş bir sanat, estetik, ihtişam her yeri sarar. Çünkü insanlara o zaman yaşam heyecanı, gayret heyecanı gelmiş oluyor. Mesela bir öğrenci vardır, Tıp Fakültesi’ne girmeye aklını takar, insan üstü gayret gösterir, yani görülmemiş bir gayret gösterir, normalde hiç yapmayacağı bir şey yapar. Veyahut sanatçı olmak ister, değil mi mesela ud çalmak ister, olağanüstü gayret göstertir. O bir heves ve heyecan meselesidir. O heves ve heyecan yoksa, eğer sadece evlenmek, hayatını idame ettirmek, iş yeri açmaksa amacı, onlar da aynı şeyi düşündüğü için, onlar da senden bir şey almak isterler, sen de onlardan bir şey almak istersin, hiçbir şey çıkmaz ondan.
Adamda beşlik mal var, beşlik servet var. Sende de beşlik mal, beşlik servet var. Sen diyeceksin ki, “Oradan bize biraz versene”, o da “Sen biraz dağıt diyecektir.” Hiçbir şey çıkmaz. Rusya nasıl fakirse, Türkiye’de fakir, Pakistan da fakir, Hindistan da fakir.
Avrupa Birliği’nin medeniyeti, estetiği güzel, sanatı güzel, demokrasisi güzel. Hindistan’da her gün, her saniye, on dakikada bir kadınlara tecavüz ediliyor. Pakistan’da her yer bombalarla, cinayetlerle kaynıyor. Başbakanı bile zırhlı kamyonun içinde olmasına rağmen bombalayıp şehit ettiler. Onun için böyle bir birliktelik cehennem kapısı gibi bir şey. Yani “cehenneme bizi alır mısınız?” der gibi olur. İttihad-ı İslam’da bereket vardır, mutluluk ve nur vardır. Şangay bütün korkunçluğuyla, bütün dehşetiyle, bütün ürkünçlüğüyle bizleri bekliyor tamam da; biz daha yeni belaların içinden kurtulduk Türkiye olarak, bela denizinin içine girmiş olacağız, böyle bir şey olmaz.
Bizim Şangay’ı kabul etmemizdeki gaye şu; İttihad-ı İslam için bu ülkelere ihtiyacımız var, İttihad-ı İslam başlangıcı olarak olur.
Ben “Şangay’a girelim” dedim, ama bu anlamda dedim. Sayın Başbakanımız da zannediyorum bu anlamda söylüyor. İttihad-ı İslam’ı hedeflediği ve çalışmalarında da alenen böyle bir faaliyet görüldüğü için biz bunu bu şekilde düşünüyoruz. (Adnan Oktar, 26 Ocak 2013, A9 TV)