Bir ülkeyi daha müreffeh, daha güçlü hale getirmenin yollarından biri nedir? Kararlı, görevini hakkıyla yerine getiren, bilinçli ve güçlü bir muhalefet…
Birçok insan bunu ilk anda kabul etmeyebilir, hatta iktidar açısından muhalefeti faydalı bulmayanlar bile olabilir, ama bu bir yanılgıdır. Muhalefetin tanımının doğru yapılması ve dünya çapında muhalefetsiz ülkelerin durumuna bir göz atılması güçlü bir muhalefetin faydalarının anlaşılmasına da yardımcı olacaktır.
Herkes bilir, bir hedefe ulaşırken ne kadar çok kişiden yardım alırsanız o kadar hızlı yol alırsınız. Özellikle de bu ortak bir hedefse ve kişiler aynı şekilde motive olmuşsa başarıya ulaşma hızı da artar. İşte aynı kıstas ülke çıkarları için de geçerlidir. Bir ülkedeki her türlü potansiyelin ortak akıl, düşünce ve eylem birliği içinde olması ve ortak bir sürece doğru yöneltilmesi hiç kuşkusuz ki başarıya da kolay ulaşmayı sağlayacaktır.
İşte bu açıdan bakıldığında muhalefet de hedefe ulaşmada etkili bir güç olarak görülebilir. Özellikle ülkemizde bazı kişiler tarafından muhalif olmanın “diğer tarafa her yönüyle karşı olmak” gibi algılanması son derece yanlıştır. Bu noktada toplumun farklı kesimlerinin birbirleriyle fikir alışverişi yapabilmesinin, yani tartışma kültürünün önemi açığa çıkmaktadır.
Tartışma kültürü zayıf olan toplumlarda muhalefet anlayışı da iyi-kötü ayrımı yapmadan kendi tarafında olmayanların herşeyine karşı çıkmak olarak algılanabilmektedir. Etkisiz, inandırıcılıktan uzak, faraziye varsayımlarla karşı tarafı güçsüz bırakmaya çalışmak yerine, güçlü argümanlarla, net deliller sunarak yanlışların ortaya konulması, alternatif yöntemlerle sorunlara çözüm getirilebilmesi güçlü muhalefetin delillerindendir. Bütün bunlar, bir kontrol mekanizması oluşturacak ve doğruya gidişte itici bir güç olacaktır.
Muhalefetin güçlendirilmesi bir ülkenin yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da prestij kazanmasında etkendir. Muhalefetin varlığı o ülkede demokrasinin sağlıklı işlediğinin göstergelerindendir.
Muhalefet görülemeyeni görmeyi sağlar, işlerin yürümesini, sonuca ulaşmayı çabuklaştırır. Teşvik edici ve itici bir güçtür. Özellikle ekonomik kriz ya da siyasi istikrarsızlık dönemlerinde akılcı olan, gerek iç gerekse dış güçlere karşı milletçe hükümetin elini güçlendirmektir. Nitekim dünyada, son 60 yılın en büyük ekonomik krizi yaşanırken, Türkiye’de –her türlü olumsuzluğa rağmen- siyasi istikrarın korunmuş olması, krizden mininum derecede etkilenmemizi sağlamıştır.
“Muhalefet ne kadar güçlüyse o ülke o kadar istikrarlı ve sağlam görülür” demiştik, muhalefet olmayan bir iktidar ise oldukça ürkütücü ve tedirgin edici bir görünüm verir ki bunun örneklerini dünya çapında görmekteyiz. Örneğin Kuzey Kore’de muhaliflere yöneltilen dehşet verici uygulamalar tüm dünyada tepki çekmektedir.
Her ne kadar adında halk Cumhuriyeti ibaresi geçse de Kuzey Kore halk ve medya üzerinde kurduğu baskıyla, insan hakları ihlalleriyle anılıyor. Kuzey Kore’deki gazeteler tamamen devletin kontrolü altında ve sistemi destekleyen propaganda araçları olmaktan öteye gidemiyorlar.
Medya ülkenin gerçek durumunu, halkın yaşadığı fakirliği, sıkıntıları anlatmak bir yana bu gerçeklerin yayılmasını engelleyen hatta kitle iletişim araçlarının ne kadar zararlı olduğunu anlatan haberlerle dolu. Kuzey Kore hakkında dünyaya ulaşan bütün bilgiler resmi kanallar aracılığıyla elde ediliyor dolayısıyla da 3 nesildir süregelen iktidarı destekler nitelikte oluyor. Kısacası Kuze Kore’de muhalefet gibi bir olgu dahi yok, hatta iktidara eleştiri yöneltenleri halka açık infazlar, son derece vahşi şartlar altındaki çalıştırma kampları bekliyor. Ülkede 200 bini aşkın kişinin bu kamplarda mahkum hayatı sürdüğü tahmin ediliyor, ki bunların büyük bir bölümünü muhalifler oluşturuyor.
İktidarın babadan oğula geçtiği Kuzey Kore’de, karşıt siyasi görüşlerin de aynı şekilde yayılacağı hezeyanı var. Bu nedenle siyasi mahkumların aileleri de nesillerce cezalandırılıp, hiçbir suçları olmamasına rağmen kamplarda mahkum edilebiliyor. Bütün bu zalimane uygulamaların sonucu ise korkunun hakim olduğu tekdüze bir hayat, gelişmemiş bir kültür ve sanat, dünyadan habersiz yetişen bir nesil ve soğuk yüzler demek.
Muhalefetin olmadığı bir ülkenin içler acısı durumunun anlaşılması için Kuzey Kore önemli bir örnek. Ülkemizdeki muhalefetin çok sesliliği ise bu durumda bir güzellik olarak karşımıza çıkıyor ki bunun çok daha güçlenmesi, muhalefetin önünün daha da açılması gerekiyor.
Güçlü muhalefet ülkeyi zenginleştirir, güzelleştirir. İnsanlar kendilerini güvende görürler, aksinde ise kalplerde tedirginlik oluşur, huzursuzluk yayılır. Herkesin fikrini rahatça beyan ettiği, muhalif düşüncelerin medyada rahatlıkla yer aldığı bir ülke gittikçe güçlenecek, eleştiriler lokomotif görevi görecektir, tabi ki bütün bu eleştirilerin yapıcı, hakaretten uzak, teşvik edici olması şartıyla.
Bu noktada muhalefete de önemli görevler düşmektedir. Suni, yapmacık itirazlar değil gerçekçi, çözüme yönelik, sistemi iyileştirmeyi, halkın refahını amaçlayan bir muhalefet anlayışı geliştirilmelidir.
Hükümeti yan konularla yıpratmaya çalışanlara karşı uyanık olup, milletin ve ülkemizin çıkarları ön plana alınarak her zaman demokrasiden yana tavır konulabilmelidir. Demokratik olmayan yollara başvuranlara karşı birlik olunarak istikrar korunmalı ve hükümet değişikliği yine demokratik yollarla gerçekleştirilmeli yani seçimle gelen seçimle gitmelidir.
Bu noktada muhalefetin de kendi içinde uzlaştırıcı ve yapıcı konuşmalara izin vermesinin gerekliliği ortaya çıkar.
Dünyada birçok örneğini gördüğümüz gibi kimi muhalif çevreler kendi içlerinde eleştiride bulunulmasına ya da rakiplerine yönelik uzlaştırıcı konuşulmasına izin vermeyebilmektedirler. Bu durum muhalefet yapan bazı kişilerin amacının diyalog kurmak, sorunları çözmek ve ülkenin menfaatlerini korumak değil de ötekileştirmek ve itibarsızlaştırmak olduğu izlenimi uyandırmaktadır.
Fikirlere, tercihlere saygı temelli, herkesin rahatça yaşayabildiği, ifade özgürlüğünün alabildiğine önünün açık olduğu, hukukun aksamadan işlediği, her sorunun legal yollarla çözüldüğü bir ülke herkesin temennisi. Bu konuda gelişmeyi sağlayacak olan itici güç ise bizleriz. Hükümet yanlılarının ya da muhalefet taraftarlarının yapması gereken uzlaşı yollarını her zaman açık tutmak, ülke menfaatlerini ön plana alarak düşünmek ve demokrasiyle hareket etmektir.
Adnan Oktar'ın Harakah Daily'de yayınlanan makalesi: