Ortadoğu’nun son derece zorlu günlerden geçtiği tarihi bir dönemde Rusya gibi köklü ve büyük bir devlete de önemli sorumluluklar düşüyor. Batı’da ve ABD’de bazı çevrelerin ısrarla Rusya’yı dışlamaları bölge barışı için doğru bir strateji değil. Bölgenin önemli güçlerinden biri olan Rusya’nın yalnızlaştırılması değil, tam tersine merhametle, dürüstçe yaklaşıp daha da sağlam ve güçlü olmaları sağlamak gerekir. Zira, adalet ve mutluluk bir başka ülkenin dışlanmasıyla inşa edilemez. Müslümanlar olarak bizim idealimiz ise her dinden, her ırktan, her düşünceden insanın mutlu, huzurlu, kaliteli yaşadığı bir dünya kurulmasıdır.
Bizler, Allah’ın Kuran’da bizlere gösterdiği ahlakın gereği olarak, Rus, Türk, Ermeni, Arap, Kürt, Hristiyan, Musevi, Sünni, Şii, Vahabi herkesin saygı ve değer gördüğü, birinci sınıf insan olarak yaşadığı, kimsenin bir diğerine üstün tutulmadığı, kardeşçe bir dünya için gayret ediyoruz. Bu dünyanın inşasında Rusya’nın önemli bir rol oynaması gerektiğine inanıyor, Ortadoğu barışının tesis edilmesi için önemli gördüğümüz hususları sunuyoruz:
1. Dünya barışının önündeki en önemli engellerden biri radikalizm ve bağnazlıktır. Ancak bir çok ülke bu sorunun çözümünü yanlış yerlerde aramakta ve sorunun daha çok büyümesine sebep olmaktadır. Baskı ve şiddet radikalizmi körükler, bağnazlık böyle ortamlarda daha çok gelişir. Sosyo-ekonomik tedbirler de bir noktaya kadar etkili olur. Bağnazlığı tamamen ortadan kaldırmak ise gerçek İslam’ın yani Kuran’ın anlatılmasıyla mümkündür. IŞİD, El Kaide, Boko Haram gibi tüm terör örgütleri yanlış da olsa bir inançla ortaya çıkmaktadır. Bu inancın yanlışlığı gösterilmediği müddetçe dünyanın farklı yerlerinde farklı isimlerle terör örgütleri insan toplamaya ve eylem yapmaya devam edecektir. Kuran’dan somut deliller vererek bu yapıların İslam anlayışının yanlışlığının ispat edilmesi ise bataklığı tamamen kurutacak tek yöntemdir. Unutmamak gerekir ki fikirler, ideolojiler bombalarla, silahlarla ölmez. Doğru fikirlerle etkisiz hale getirilebilir. İzlenmesi gereken yol, askeri harekat değil fikri mücadeledir. Bu fikri mücadelede Rusya’nın ve Batı’nın en önemli müttefiki Kuran ahlakını esas alan samimi Müslümanlar olacaktır.
2.2003 Irak savaşından bu yana geçen 11 yıldan sonra ortaya çıkan manzara “şiddetin daha çok şiddet getirdiğinin” ispatıdır. Irak ve Suriye’de gelişen sözde İslami terör örgütleri ancak İslami bir anlatımla, Kuran’daki gerçek İslam’ın anlatılmasıyla şiddetten vazgeçerler. Her ne kadar bir çok Müslüman tarafından açıkça dile getirilmese de, bu gruplar bazı klasik geleneksel İslami kaynaklarda yer alan yorumları ve sahte hadisleri kendilerine temel almaktadır. Dolayısıyla terörün çözümü geleneksel İslam değil Kuran’da anlatılan gerçek İslam’dır.
3. Terör örgütlerinin eylemleri ve askeri harekatlar en çok sivilleri, kadınları, çocukları, yaşlıları mağdur etmektedir. Nitekim Suriye iç savaşı, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük göçlerden birine sebep olmuş, 6 milyondan fazla insan evini terk etmiştir. Son dönemde IŞİD saldırıyla yeniden artan mülteci hareketi, muhtemelen ABD bombardımanıyla da hızlanacaktır. Bu insanlara yaşayabilecekleri güvenli bir alan sağlamak son derece önemlidir. Bu sebeple Türkiye’nin sunduğu, “Türkiye-Suriye sınırında güvenli alan oluşturma projesi” hayati bir önem taşımaktadır. Bu projeyi güçlü kılacak olan ise Rusya’nın desteğidir.
4. Suriye iç savaşı boyunca Rusya haklı bazı gerekçelerle Batı’nın siyasetiyle paralel siyaset izlememiştir. Ancak şu anda gelişen durum, Kürt Arap Türkmen Nusayri Alevi Sünni tüm bölge insanları için güvenli bir alan kurulmasını artık kaçınılmaz kılmaktadır. Güvenli bölge oluşturma projesinin, Suriye’nin bütünlüğüne yönelik bir hareket olarak algılanmaması gerekir. Tam tersine bizzat Suriye’yi ve Suriye halklarını korumak için alınan bir tedbirdir. Oluşturulacak güvenli bölge Rusya’nın desteğini alırsa bu durum Suriye halkının tamamına güven verecek, yersiz endişeleri ortadan kaldıracak ve huzurun tesis edilmesinde önemli bir adım olacaktır. Bu sebeple Rusya’nın güvenli bölge oluşturulmasına maddi manevi desteği son derece kıymetlidir.
5. Türkiye’nin hiçbir zaman komşularına karşı işgalci bir siyaseti olmamıştır. Ancak komşu ülkelerin geçmişte PKK gibi Türkiye’yi bölmek amaçlı faaliyet gösteren komünist terör örgütünü beslediği de gerçektir. Buna rağmen Türkiye geçmişi geçmişte bırakmış ve komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmuştur. Şu anda da Türkiye’yi asıl ilgilendiren sınırda yaşanan insani sorundur. Tüm AB ülkelerinin 2013 yılı boyunca kabul ettiği mülteci miktarını, Türkiye geçtiğimiz hafta bir gün içinde kabul etmiştir. Türkiye’nin kabul ettiği Suriyeli misafirlerin sayısının 2 milyona yaklaştığı tahmin edilmektedir. Bizler Türk milleti olarak acıdan kaçan komşularımızı misafir etmekten memnuniyet duymaktayız. Ancak durumun uluslararası bir sorun olduğu da göz ardı edilmemelidir. Türkiye’nin mevcut durumda IŞİD kontrolü altındaki bölgelerle sınırının olduğu ve PKK terör örgütünün varlığı göz önünde bulundurulduğunda, güvenli bölge oluşturulmasının herhangi bir işgal amacı taşımadığı, tamamen insani ve güvenlik amaçlı olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
6. Ukrayna sorununda olduğu gibi Rusya’yı yalnızlaştırmaya ve dışlamaya yönelik bir uluslararası söylemi kabul etmemiz mümkün değildir. Ukrayna’da bazı kesimlerin Avrupa’yla yakınlaşmak istemesi nasıl demokratik bir hak ise Rusya’yla bağını koparmak istemeyenlerin düşüncelerini savunmaları da demokratik bir haktır. Rusya’yı yok sayarak, oldu bitti yöntemlerle siyaset kurgulamak, geçtiğimiz yüzyılın yanlış yöntemlerinden biridir. Bizim temennimiz bölgede ve dünyada atılacak her adımda, kurulacak her yeni düzende Rusya’nın da öncü rol oynamasıdır. Rus halkı dindar, temiz, efendi, tevazulu, güzel huylu bir halktır. Saygıyı, sevgiyi, değer verilmeyi fazlasıyla hak etmektedir. Ve yeni bir düzen oluşturulduğunda, tüm toplumlar gibi, onların da mutluluğu esas olmalıdır. 19. yüzyıldan bu yana yaşanan acılardan çıkarılması gereken bir ders var ise, o da başka toplumların mutsuzluğu üzerine mutluluğun inşa edilmesinin mümkün olmadığıdır. Rusya mutsuz ise bölge mutlu olamaz. Rusya güvende değilse bizler kendimizi güvende ve rahat hissetmeyiz. “Sadece biz güçlü olalım diğerleri ne olursa olsun” çağı artık geride kalmıştır. Bu yüzyıl, Rusya, İran, Suriye, Irak, ABD, Ermenistan, İsrail hiçbir ülkeyi dışlamadan, “hepimiz mutlu, hepimiz güvende, hepimiz rahat olalım” diyen sevgi insanlarının yüzyılı olacaktır.
Tüm bu bilgiler ışığında savaşlar, çatışmalar, katliamlar, terör eylemleri ve acılarla geçen iki yüzyılın ardından artık dünyanın barış ve kardeşliğe kavuşma vakti gelmiştir. Bu yeni barış yüzyılının inşasında Rusya’ya da önemli bir rol düşmektedir.