Riyakarlık, nefsin insanları teşvik ettiği, Kuran ahlakına uygun olmayan bir tavırdır. Çünkü kişinin içinde sakladığı hislerle dışarıya yansıttığı tavrının farklı olmasını ve inandığı gibi hareket etmeyerek iki yüzlü bir tavır sergilemesini ifade eden riya, ihlası ortadan kaldıran bir ahlak bozukluğudur. Bir insanın böyle bir samimiyetsizlik içine girip, içinde ve dışında iki ayrı karakter yaşatabilmesi imanı tam olarak kavrayamadığını, Allah (cc)'ı gereği gibi takdir edemediğini gösterir. Riyakarlıkta bulunan kişi gaflet içindedir, Allah (cc)'ın her an her şeye şahit olduğunu unutmuştur. Oysa Allahu Teala Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
``Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.`` (Teğabün Suresi, 4)
Yüce Allah (cc), her yeri sarıp kuşatan, gizlinin gizlisini bilen, insanların akıllarından geçirdikleri düşünceleri duyan ve her an her yerde onlara şahit olandır. Bir insanın içinden geçirdiklerini saklayıp olduğundan farklı görünmeye çalışması, bu kişinin Allah (cc)'ın bu sıfatlarını unuttuğunun göstergesidir. Bu kişi tavırları ve konuşmalarıyla çevresindeki insanları her ne kadar memnun etse de Allah (cc) kalbindekini bilecektir.
Allah (cc)'ın razı olmayacağı bir tavırda bulunmak ise O'ndan korkan bir insanın sakınması gereken bir durumdur. Belki böyle bir insan gösterdiği riyakar tavır ile dünya hayatında insanların beğenisini toplayacak ama ahirette pişmanlık duyabilecektir. Zira, dünya hayatında elde edilen menfaatler ahiret hayatındakilerle kıyaslanamayacak kadar değersiz ve önemsizdir. Yüce Allah "… Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır." (Tevbe Suresi, 38) ayetiyle insanlara bu durumu hatırlatmıştır.
Riyakarlıktan korunmanın en önemli yollarından birini ise Bediüzzaman Said Nursi İhlas Risalesi'nde detaylı olarak açıklamıştır. Bediüzzaman, ölümü düşünmenin insanı hem riyadan koruyacağına hem de ihlası kazanmasına vesile olacağına dikkat çekmiştir:
Ey hizmet-i Kuraniye arkadaşlarım! İhlası kazanmanın ve muhafaza etmenin en tesirli bir sebebi, ölümü düşünmektir. Evet, ihlası zedeleyen ve riyaya ve dünyaya sevk eden bitmeyen bir istek olduğu gibi, riyadan nefret veren ve ihlası kazandıran, ölümü düşünmektir. Yani, ölümünü düşünüp, dünyanın fani olduğunu dikkatle düşünüp, nefsin desiselerinden kurtulmaktır. (Risale-i Nur Külliyatı Hizmet Rehberi s.81-83)
Müminin kendisini çevresindeki insanlara sevdirebilmek için riyakar bir tavra ihtiyacı yoktur. Çünkü kişiyi diğer insanlara sevdirecek olan Allah (cc)'tır. Hayatının her anında ihlasla Yüce Allah (cc)'ın rızasını kazanmaya çalışan bir mümini, tüm inananlar doğal olarak kalben sevip desteklerler. Güzel ahlaklı, samimi, dürüst, ihlaslı ve içi dışı bir olan insanı sevmek müminlerin fıtratında vardır. Allah (cc)'ın rızası beraberinde kişiye müminlerin rızasını da kazandırır. Ama sadece insanların rızası için yapılan bir işte Yüce Allah (cc)'ın rızasından yana hiçbir kazanç sağlanamayabilir.
İşte bu nedenledir ki insanın nefsinin bu yöndeki telkinlerine kulak asmaması ve ihlası kazanabilmek için samimiyetsiz olan her türlü düşünce ve tavırdan arınması gerekmektedir.