Ortadoğu gibi farklı çok sayıda inanç mensubunun ve etnik kökenin birlikte iç içe yaşadığı bir coğrafyada bu sorunun cevabı –akılcı, gerçekçi ve vicdani bir değerlendirme yapıldığında- aslında çok açık: Her parçalanma daha büyük ve yeni sorunlar getirir. Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulması Kürtleri de mağdur eder. Ortadoğu’nun ihtiyacı olan halkların arasına yeni sınırlar çekilmesi değil, dostluğun, sevginin ve kardeşliğin pekiştirilmesidir. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması bu yüzden önemlidir.
Yaklaşık 2 yıldır kapalı olan Kuzey Irak Meclisi, 111 milletvekilinden sadece 65'inin katıldığı bir oturumla 25 Eylül 2017’de “Bağımsızlık referandumu” düzenleme kararı aldı. Halka, "Irak merkezi yönetimi dışındaki Kürdistan bölgesinin bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?" diye soruldu ve %92 bu soruya “Evet” cevabını verdi. Oysa referandumdan bir kaç gün öncesine kadar muhalefet partileri, Türkmenler ve Araplar gibi bölgedeki farklı etnik unsurlar, Şengal ve Ninova’daki Ezidiler, hatta KDP (Barzani’nin lideri olduğu parti)’ye oy veren Kürtlerin dahi önemli bir kısmı referandumu doğru bulmuyor ve bunu açıkça ifade ediyordu. Örneğin, Kuzey Irak’ın ana muhalefeti sayılabilecek Goran (Değişim) Hareketi'nden Meclis Başkanı Yusuf Muhammed “Referandumu meşru bulmadığını, Bağdat'la diyaloğa gidilmesi gerektiğini” ifade etmişti. Bazı Kürt siyasiler ve STK’lar ise “Şimdilik Hayır” sloganıyla referandum karşıtı kampanya düzenlemişti. Ortak kanaat, referandumun bölgeye yeni bir kazanım sağlamayacağı, tam tersine gerginlik ve çatışmalara sebep olabileceği ve halkın mağduriyetiyle neticeleneceği idi. Bu kanaatin doğruluğu şimdiden teyit edilmeye başlandı bile.
2014’de Irak içinde ilerlemeye başlayan ve Musul’u ele geçiren DEAŞ, Barzani yönetimini doğrudan savaş içine soktu. Savaşın yanı sıra Suriye ve Irak’tan gelen mültecilerin bakımı, merkezi yönetimden gelecek olan %17’lik petrol gelir payının gelmemesi, PKK’nın Sincar bölgesinde özerklik ilan etme girişimleri, ekonomik durgunluk yüzünden yaşanan protestolar, İran sınırında yaşanan gerginlikler ve siyasi iç tartışmalar Barzani yönetiminin karşılaştığı zorluklardan bazılarıydı. Barzani, referandumu muhtemelen bu zorluklardan bir çıkış yolu ya da siyasi bir manevra olarak değerlendirdi. Zira Kasım ayında Kuzey Irak’ta seçim olacak ve Barzani bu seçime “bağımsızlığa adım atan lider” olarak girmek istiyor. Ancak bu, halkın iyiliğini düşünmekten uzak ve son derece yanlış bir strateji.
Bağdat ile Kürtler arasındaki ilk özerklik anlaşması 1970’te yapılmıştı. Kürtler 1991’de ABD’den destek alarak kendi denetimlerinde bir alan elde ettiler. 2005’te ise bu alan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) adı altında yasal bir statü kazandı. Bu statü kazanımı sırasında sınırlar netleşmedi, özellikle de Kerkük gibi petrol açısından zengin topraklar tartışmalı alanlar olarak kaldı. 2014’teki DEAŞ saldırısını fırsat bilen IKBY Kerkük’ü kontrolü altına aldı. Ancak Kerkük ve Musul, Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, üzerinde Türkiye’nin de hakkı bulunan, son derece hassas ve tartışmalı alanlar. Üstelik bu alanlar IKBY’nin iddia ettiği gibi Kürt çoğunluktan oluşmuyor. Nüfusunun büyük kısmı Türkmen ve Arap olan Kerkük’ün dayatma ve oldu bitti ile IKBY’ne katılmak istenmesi ileride Türkmen-Arap-Kürt çatışmasına yol açabilecek çok tehlikeli bir adım.
Nitekim, Merkezi Irak yönetimi referandum kararının Anayasa’ya aykırı olduğunu ve meşruiyetinin olmadığını ifade etti. BM de dahil olmak üzere uluslararası kurumlar ve ABD, Rusya gibi bölgede etkin ülkeler referanduma destek vermediler. Kuzey Irak’ın komşuları, bölgenin iki büyük ülkesi Türkiye ve İran da bu referandum kararına haklı endişelerle karşı çıktı. Komşu ülkelerin, merkezi yönetimin ve uluslararası kurumların tüm çağrılarına rağmen Barzani yönetimi referandum kararında ısrarcı davrandı. Ve Barzani’nin bu ısrarcı tutumu IKBY’ne karşı ardı ardına tedbirler ve kararlar alınmasına sebep oldu.
İlk olarak İran ve Türkiye sınır kapılarını kapatacağını duyurdu. Irak ve Türkiye ordusu Türkiye-Irak sınırında ortak tatbikat yaptı. İran, Kuzey Irak sınırına tanklarını yığdı. Irak merkezi yönetimi de Erbil’in hava sahasının tüm uçuşlara kapatıldığını duyurdu. Irak Yüksek Mahkemesi, referandum sorumlularına karşı ülkenin birliğini bozma ve ülke güvenliğini tehlike oluşturması suçlamasıyla soruşturma başlattı. Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri el-Maliki ise, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) yasa dışı referandumunu "Irak halkının birliğine karşı savaş" olarak nitelendirdi.
Görünen o ki, peşmergenin ve memurlarının maaşını ödeyebilmesi için kendisine maddi destek veren, peşmergeye askeri eğitim ve malzeme sağlayan, Barzani’nin şahsı ve hükümetinin korunması için tedbirler alan Türkiye ile istişare dahi etmeden alınan ve Türkiye’nin eleştirilerine hiç itibar etmeden uygulanan bu karar, IKBY’ni daha da zorlu bir sürecin içine itecektir. Referandum, halka lanse edildiği gibi bağımsızlık getirmeyecek. Tam tersine Kuzey Irak’ın mevcut kazanımlarını da kaybetmesine sebep olacak, daha da kötüsü bir türlü durulmayan Ortadoğu’da yeni çatışmalara da zemin hazırlayacaktır. İslam dünyasının ise yeni çatışmalara değil muhtelif bölgelerde akan kanı bir an önce durdurmaya, bunun için de birlik olmaya ihtiyacı vardır.
Bir coğrafyayı kontrol altında tutmanın en kolay yolu küçük parçalara ayırmak, bu küçük parçaları da birbiriyle sürekli çatıştırarak enerjilerini tüketmelerini sağlamaktır. Yaklaşık 100 yıldır Ortadoğu’da yapılan da budur. Barzani yönetimi mevcut durumda siyasi olarak yeterince güçlü değildir. Referandum sonrasında artacak gerginlik Barzani iktidarının devrilmesi için kolay bir zemin oluşturabilir. Barzani’nin devrilmesinin ardından ise iktidar, Kuzey Suriye’de olduğu gibi PKK terör örgütünün hakimiyetine geçebilir. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’nin PKK yönetiminde birleştirilerek kurulacak olan komünist bir devlet ise herkesten önce Müslüman Kürt halkını ezecektir. Bununla da kalmayacak Ortadoğu’da yeni bir Kuzey Kore inşa edilmiş olacak tüm Müslüman ülkeler ciddi bir tehditle karşı karşıya kalacaktır. Kuşkusuz Kürtler Saddam dönemi başta olmak üzere çeşitli dönemlerde büyük acılar yaşamış bir halktır. Bu acıları onarmanın ve hak ettikleri güzel günleri yaşamalarının yolu ise kendilerini daha küçük bir parçanın içine hapsetmek değildir. Akılcı ve doğru olan kolay yutulabilecek küçük bir lokma haline gelmek yerine, başta her zor günde yanlarında olan Türkiye olmak üzere, tüm Müslüman ülkelerle ortak hareket ederek, güçlü bir ittifakın parçası olmaktır.
Adnan Oktar'ın Arab Times & MENA FN'de yayınlanan makalesi:
http://www.arabtimesonline.com/news/will-referendum-bring-kurds/
http://menafn.com/1095932399/What-will-referendum-bring-for-Kurds?ARAB-TIMESKUWAIT-NEWS#