İnsanları, din ahlakının gereklerini yerine getirmekten alıkoyan engellerden birisi de, içinde yaşadıkları toplumun kendileri hakkında ne diyeceğine, ne düşüneceğine bağımlı hale getiren "insanlara tapınma dini"dir. Bu batıl din, gücünü "çoğunluk yapıyor" mantığından alır. Çünkü toplum içindeki insanların çok büyük bir bölümü insanlara tapınma dinini yaşam şekli olarak benimsemiştir. Bu da babadan oğula geçen, çoğu zaman kimsenin itiraz etmeye güç yetiremediği batıl bir gelenek haline gelmiştir. Ve bu kişilerin toplumun sayısal çoğunluğunu oluşturuyor gibi gözükmeleri diğer insanları da yanlış yönlendirmekte, onları haksız çoğunluğun yaşadığı hayat şeklinin ve uydukları kuralların doğru olduğuna inandırmaktadır. Oysa Kuran'da Allah Müslümanlara şöyle emretmektedir:
"Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın... " (Maide Suresi, 49)
Kuran Ahlakına Uymak
Ayetteki ifadeden de anlaşılacağı gibi Allah insanlara haksız çoğunluğa ve onların heva yüklü kurallarına uymamalarını emretmekte, çözümün ise Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde hareket etmek olduğunu bildirmektedir. Ancak insanların büyük bir kısmı, vicdanları onaylamasa da kendilerini çoğunluğun yaşam tarzına ayak uydurmak zorunda hissederler. Bunu, toplumun bir ferdi olmanın zorunluluğu olarak görürler. Kendilerini, "Madem bu toplum içinde yaşıyoruz, toplumun koyduğu kurallara ve öngördüğü hayat şekline de uymak zorundayız" mantığına -aynı hak bir dinin emriymiş gibi- uyma zorunluluğu içinde hissederler.
Din ahlakının gerçek manasını kavramamış olan bu insanlar, dünyada -Allah'ın emirleri dışında- tüm insanların uyması gereken birtakım kurallar olduğunu, insanın da sosyal bir varlık olması nedeniyle bu kurallara uymak zorunda olduğuna inanırlar. Toplumun bireylerini hoşnut etmeyi en zaruri görevlerinden biri olarak benimserler. Bu nedenle toplumun, "başkaları ne der, insanlar nasıl değerlendirir, ne düşünürler, benim için iyi desinler, akıllı, zeki desinler, zengin desinler, cömert desinler, benim hakkımda şöyle düşünmesinler, şunu demesinler, böyle konuşmasınlar" gibi mantıklarının içinden çıkmayı başaramazlar.
Çoğunluk Haksız Olabilir
Oysa çoğunluğun yöneldiği hayat şekli, uydukları sahte kural ve yaptırımlar insanları doğruya yöneltmez. Aksine Allah Kuran'da çoğunluğa uymanın, insanı saptıran bir tehlike olduğunu şöyle haber vermektedir:
"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.'" (Enam Suresi, 116)
Bu nedenle çoğunluğun Kuran ahlakına muhalif bir hayat şeklini seçmiş olması, insanlara karşı alaycı, zalim tavırlarda bulunmaları, ailelerine hatta devletlerine karşı isyankar bir yapı içinde olmaları, Allah'ın haram kıldığı fiilleri hiç düşünmeden işliyor olmaları o toplumdaki diğer kişileri etkilememelidir. Bu tarz insanların kimi zaman nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor olması da bireylerin yaptıkları hatalar için bir gerekçe olamaz. Örneğin bir toplumun tamamı ateşi, güneşi veya yıldızları kendilerine ilah edinmiş, onlara tapıyor olsalar da, bu, bir başkasının da aynı inancı benimsemesine gerekçe olamaz. Ya da bir toplulukta fuhşa, düzenbazlığa, zalimliğe, hırsızlığa ve bunlar gibi ahlaksızca davranışlara ses çıkarılmıyor olsa da, bir kişi, "çoğunluk bunu yapıyor" mantığını kullanarak aynı eylemleri yapmak durumunda değildir. Veya bir toplumda sadece zenginler saygı görüyor, fakirler, güzel ahlakı dışında ortaya koyacak hiçbir maddi gücü olmayan insanlar eziliyorsa, bu, diğer insanların da bu zihniyeti körükleyecek bir anlayış geliştirmelerini gerektirmez. Aksine kimi insanların, vicdanları kabul etmediği halde sırf çoğunluğun kınamasından korkarak bu zalimce mantığı makul karşılamaları büyük bir vicdansızlık olur. Çünkü insanın sadece toplum tarafından kınanmaktan, dışlanmaktan ya da kötü görülmekten korkarak, vicdanıyla doğru olduğuna kanaat getirdiği bir şeyi yapmakta çekimser davranması akla uygun bir davranış değildir. Allah Kuran'da Müslümanların önemli bir özelliğinin de insanların kınamasından korkmamaları olduğunu şöyle haber vermektedir:
"Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi`nin onları sevdiği, onların da Kendisi`ni sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu', Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir."(Maide Suresi, 54)
Kalpleri Allah'tan uzak olan insanlar vicdanlarını da kullanmamaktadırlar. Vicdan-larının önüne "çoğunluk yapıyor, çoğunluk yapıyorsa doğrusu budur" gibi cahiliye mantıklarıyla set çekmekte ve Allah'tan gafil, insanların hoşnutluğunu önemseyen, onların kınamalarından çekinen bir hayat sürmektedirler. Gerçekten de "insanlar ne der", "arkadaşlarım bir daha konuşmaz, beni dışlarlar", "herkes yapıyor ben de yapayım" gibi düşünceler, kişiyi, Kuran ahlakından uzaklaşıp dünyaya yönelen insan haline getirebilir.
Unutulmamalıdır ki insanlar Allah'ın razı olacağı yaşam dışında bir hayat tarzını benimsemişlerse, çoğunluğa uyma mantığının kendilerine getireceği bir kazanç yoktur. Nitekim dünya üzerinde birçok ülkede örneğini gördüğümüz gibi aklen çökmüş ve ahlaken dejenere olmuş bireylerden oluşan bir toplum ciddi bir kaosun içine sürüklenir. Çıkar kavgasına dayalı çekişmeler, düşmanlıklar, öfke, nefret, kıskançlık gibi kaçınılması gereken duygu ve düşünceler insanlar arasında büyük bir hızla yayılır. Ve dünya yaşanması güç, huzursuzluğun ve kaosun hakim olduğu bir yer haline gelir. Bu, Allah'ın Kendisi`ne eş koşanlara dünyada verdiği karşılıktır. Ahirette bu kişileri daha feci bir son beklemektedir.
"Bunlar, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah'tan başka velileri yoktur. Azab onlar için kat kat artırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç yetirmezlerdi ve görmezlerdi de. İşte bunlar, kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurdukları (düzme tanrılar da)onlardan uzaklaşıp-kaybolmuşlardır. Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır. " (Hud Suresi, 20-22)