Günümüzde bazı sınır problemleri başta olmak üzere Türk-İslam dünyasında çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar ekonomik istikrarsızlığı da beraberinde getirmektedir. Örneğin, yer altı kaynaklarının çıkartılması, taşınması ve dünyaya ihracında güzergahlarının güvenli olması gerekmektedir. Oysa günümüzde bölgede yaşanan kaos ortamı ve siyasi istikrarsızlıklar Türk-İslam dünyasının zengin kaynaklardan yeteri kadar faydalanmasını engellemektedir.
Su kaynakları için de benzer bir durum geçerlidir. Ortadoğu`da su, anlaşmazlık konularının başında gelmektedir. Oysa Türk-İslam dünyasının birbirlerine desteği ve anlaşmazlıkların uzlaşma yoluyla çözümlenmesi ile bu sorunlar tamamen gündemden kaldırılabilir.
Türk-İslam dünyası içerisinde birbirinden farklı ekonomiler ve doğal şartlar vardır. Bazı ülkelerin ekonomisi yer altı zenginliklerine (petrol zengini ülkelerde olduğu gibi) dayalı iken, bazılarının ekonomisi (coğrafi yapılarının elverişli olması nedeniyle) tarıma dayalıdır. Bu farklılık kısmi de olsa toplum yapıları için de geçerlidir. Kimi ülkelerde çoğunluk kırsal kesimde yaşarken, kimi ülkelerde şehir kültürü daha fazla hakimdir. Ancak bir ülkenin, diğerini eksiklerini kapatacak şekilde desteklemesi, birinin diğerinin ihtiyacını karşılaması ve herkesin uzmanlaştığı konularda diğerlerine yardımcı olması ile bu farklılıklar önemli bir zenginlik kaynağına dönüştürülebilir. Bu da Türk-İslam Birliği ile sağlanabilir.
Yapılacak ortak yatırımlar ve ortak girişimler de bu noktada önemli bir adım olacaktır. Ortak girişimler sayesinde, hem ülkeler karşılıklı olarak birbirlerinin tecrübelerinden istifade edecekler, hem de oluşturulan yatırım sahaları tarafların ekonomileri için de gelir kaynağı olacaktır. Türk-İslam dünyasının birbirlerine ekonomik destek vermeleri, daha önce de belirttiğimiz gibi, İslam ahlakının bir gereğidir. İhtiyaç içinde olana yardım etmek ve sosyal dayanışma Müslümanların önemli özelliklerindendir. Toplum içindeki sosyal yardımlaşmanın toplumlar arası düzeyde de yürütülmesi gerekir. Böylece hem iş imkanları artacak hem de her iki toplumda da gelir seviyesi yükselmeye başlayacaktır.
Türk-İslam dünyasının imkanlarını ve gücünü birleştirmesini sağlayacak ortak girişimlerle, yüksek teknoloji ürünü olan pek çok malzeme Müslüman ülkelerde de üretilebilecektir. Oluşturulacak bir ortak pazar sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm üye ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır. Böylece, Türk-İslam dünyası ortak bir güç olarak hareket edebilecek ve küresel ekonominin önemli bir parçası haline gelecektir. Elbette ki Türk-İslam dünyasında sağlanacak ekonomik kalkınma ve refah ortamı bu bölgeyi ve dünyayı çok olumlu yönde etkileyecektir.