Tüm Müslüman aleminin heyecanla beklediği mübarek Ramazan ayı ile şereflenmiş bulunuyoruz. Tüm müminler, bu mübarek ayda oruç tutarak Rabbimizin Kuran’da farz kıldığı ibadeti yerine getireceğiz. Her günü bir bayram olan, müminlere şifa ve ferahlık veren Ramazan ayı Allah’ın rızasını kazanmak için mühim bir vesile.
Ancak bu Ramazan ayında Müslüman kardeşlerimizin daha farklı düşünmesi ve içinde bulunduğumuz dönemin vahametini iyi görmesi gerekiyor. Ortadoğu’da Müslümanın Müslüman kanını döktüğü, fitne ve fesadın baş gösterdiği bir dönemde Müslüman kardeşlerimizin birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi gerekiyor. Günlük ve geçici problemlerimizi bırakıp, başta İslam dünyası olmak üzere tüm dünyanın sorunlarını çözmek ve akan kanı durdurmak için ilahi bir uyanış şart. Sadece Ramazan ayının bereketinden ve güzelliğinden bahsetmek, zekâtın ya da komşulara yardımın önemini vurgulamak, Müslümanların içinde bulunduğu fitne ortamını çözmek için yeterli olmaz. Elbette ki bunlar Allah’ın Müslümanlara farz kıldığı konular. Fakat en önemli ve aciliyetli konu Allah’ın bizlere Kuran’da farz kıldığı gerçek İslam ahlakının ve bu ahlaka paralel olarak sevginin tüm dünyaya yayılması. Bu nedenle tüm iman sahiplerinin dünyaya ve yaşanan sorunlara kendi küçük dünyalarından çıkıp çok büyük ölçekte bakmaları gerekiyor.
Suriye’de çıkan iç savaş sonucu 200 bine yakın insan katledildi ve 3 milyonun üzerinde insan başka ülkelere göç etmek zorunda bırakıldı. Türkiye başta olmak üzere birçok komşu ülke savaştan kaçan mültecilere kucak açtı. Fakat Suriye’de hala milyonlarca Müslüman çocuk ve kadın savaşın gölgesinde açlık ve yoklukla pençeleşiyor.
Yine son aylarda ortaya çıkan ve sözde İslam adına hareket ettiğini iddia eden IŞİD örgütü, Irak -Suriye hattında büyük bir katliama başladı. Bölgede yıllardır süren mezhep savaşlarına yeni bir fitne eklenmiş durumda. Musul ve Tikrit’i ele geçiren IŞİD Bağdat’a doğru ilerliyor. Savaştan kaçan etnik gruplar bölgedeki güvenli şehirlere kaçmaya çalışıyor. Ülkedeki Türkmen ve Şii liderlerin IŞİD’e karşı savaş fetvası vermesi yakılan fitne ateşini daha da körüklüyor ve sonu gelmeyen bir savaş girdabı oluşuyor.
Müslüman âleminde yaşanan adaletsizlik ve fitne ortamı bununla sınırlı değil. Orta Afrika, Nijerya, Sudan ve Somali’de de kan ve gözyaşı hakim. Müslümanlar açlıkla mücadele ediyor ve iç savaşın içinde korkuyla yaşıyor. Radikal örgütlerin yapmış oldukları terör eylemleri, darbe yönetimlerinin baskı ve şiddet yanlısı politikaları ve emperyalist ülkelerin sömürü sistemi bu ülkeleri harabeye çevirmiş durumda. Ülkede yaşanan iç savaş sonucu binlerce Müslüman evlerini terk ediyor ve başka ülkelerin sığınma kamplarında zorluk içinde yaşıyor.
Orta Asya ve Güneydoğu Asya’da yine Müslümanlara yönelik büyük bir kin ve nefret baş göstermiş durumda. Doğu Türkistan’da, 1949’da Çin’in işgalinden şu ana kadar 60 milyon Müslüman yakılarak, işkence edilerek ya da kurşuna dizilerek katledildi. Şu anda Uygur Türklerine karşı büyük bir baskı var. Yüzlerce Uygur sadece Müslümanlığın gereklerini yerine getirdikleri için çeteler tarafından sokak ortasında dövülerek ya da kurşunu dizilerek öldürüldü.
Myanmar'da da durum farklı değil. Sevgisizlik, kin ve nefret sonucu yüzlerce Müslüman kadın, yaşlı ve çocuk yakılarak ya da dövülerek acımasızca katledildi. Camileri ve evleri ateşe veren Budist çeteler, yüzbinlerce Arakanlı Müslümanın iltica etmesine sebep oldu. Şu anda mülteci kamplarında yüzbinlerce Müslüman açlık, yokluk ve korku içinde yaşıyor.
Tüm dünya Müslümanlarının ve diğer dinlere mensup kardeşlerimizin, Müslümanlara yönelik yapılan bu acımasız katliamları çok iyi görmesi ve buna karşı akılcı ve kalıcı çözümler üretmesi gerekiyor. Şu ana kadar bu ülkelere yapılan askeri ve finansal yardımlar çıkan fitne ateşini söndüremedi. Yaşanan fitne ve katliamların en büyük nedeni, büyük bir sevgisizliğin tüm dünyayı sarmış olması. Sapkın ideolojilerin ve felsefelerin kin ve nefret öğretileri tüm dünyayı sevgisizliğe boğuyor. İnsanlar yaşadıkları sevgisizlik sonucu kindar, bencil, sorumsuz olmaya itiliyor ve yaşanan sorunları şiddetle çözmeye çalışıyor.
Yaşanan sevgisizlik sonucu; Musevi karşıtlığı, Hristiyan karşıtlığı, Budist karşıtlığı, Şii karşıtlığı, Sünni karşıtlığı gibi insanları kin ve nefrete sürükleyecek oluşumlar meydana geldi. Oysa bu farklılıkları bir hikmet üzere yaratan Allah’tır. Müslüman kardeşlerimizin herkesin Allah karşısında eşit olduğunu bilip, mezhep ayrımcılığından kaçınması gerekiyor.
Tüm bu sorunların çözümü için dünyada büyük bir sevgi patlamasının yaşanması gerekiyor. Allah korkusuna bağlı olan şiddetli sevgi tüm dünyaya yayıldığında, yaşanan bu fitne ve acılar son bulacaktır. Bu nedenle Müslüman kardeşlerimizin bu Ramazan ayında tüm İslam ülkelerini birlik içinde olmaya, tüm insanlığı sevgiye ve kardeşliğe davet etmeleri gerekiyor.