Ramazan Ayı Müslümanların ruh eğitimini ve Yüce Allah (c.c) için nefislerini nasıl kontrol altında tutabileceklerini öğrendikleri kutlu bir aydır. Bu açıdan Ramazan Ayı, Müslümanları Allah (c.c)`a yakınlaştıran, ahlaklarını güzelleştiren, ahirete hazırlanmalarını sağlayan mübarek bir zamandır.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de eserlerinde Ramazan Ayı'nın kişinin eğitimi üzerindeki olumlu etkilerini anlatmış ve oruç tutmanın nefsin terbiyesiyle ilgili bir çok hikmeti olduğuna dikkat çekmiştir. Bu açıklamalarından biri Mektubat'ın ikinci risalesinde şu şekilde anlatılmaktadır:
Ramazan-ı Şerifteki oruç, nefsin terbiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder (sanır). Hattâ, mevhum bir rububiyet (aslı olmayan bir sahiplenme duygusu) ve keyfemâyeşâ (dilediği gibi) hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor…
İşte, Ramazan-ı Şerif'te, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi mâlik (sahip) değil, memlûktür (hizmetkar); hür değil, abddir (kuldur). Emrolunmazsa, en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, mevhum rububiyeti (aslı olmayan bir sahiplenme) kırılır, ubudiyeti (kulluğu) takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.
İnsanlar kendilerini belirli konularda eğitmek için çaba sarf ederler. Hedeflerine ulaşabilmek için zaman ve emek harcarlar. Emek sarfetmeden maddi ya da manevi hiç bir konuda ilerleme kaydedilemez. Meydana gelen her güzellikte mutlaka bir kişinin gayretinin izleri vardır. Ancak önemli olan doğru amaca hizmet eden bir gayret içinde olmaktır. Aksi durumda ayet-i kerimelerde Yüce Allah (c.c) emeklerin boşa çıkacağını bildirmiştir. (Al-i İmran Suresi, 22; Kehf Suresi, 104)
Doğru olan, insanın Yüce Rabbimiz'e kulluk etmek için gösterdiği çabadır. Beden, emek, irade ve zaman Cenab-ı Allah'ın razı olacağı bir kul olmak için kullanılmalıdır. Bunun için de kişinin aklını, vaktini ve gayretini, ruhunu İslam ahlakına uygun olacak şekilde terbiye etmeye harcaması gerekir. Peygamber Efendimiz (sav), her konuda olduğu gibi, bu konuda da iman edenler için en güzel örnektir. Mübarek Peygamberimiz (sav) tüm zamanını, aklını, bedenini, sahip olduğu imkanları, Yüce Allah (c.c)'ın kendisine lütfettiği nimetleri, iradesini kısaca herşeyini Allah (c.c) yolunda kullanmıştır. Böylesine üstün bir ahlak ve tavır için kişinin ruhunu çok iyi terbiye etmesi, zihni ve bedeni üzerinde güçlü bir kontrolünün olması gerekir.
Güzel ahlak sahibi olabilmek için kişinin sadece bedeni üzerinde değil, ruhu üzerinde de söz sahibi olabilmesi şarttır. Sabırlı, fedakar, güzel huylu, cesur, dürüst olabilmek özdisiplin gerektirir. Öfkelenebileceği bir olayla karşılaştığında, kendisini kontrol etmeyi bilmeyen bir insan öfkeyle karşılık verir. Ancak samimi olarak iman eden bir Müslüman öfkesini yenmeyi bilir, çünkü kendisini Allah (c.c)`ın razı olacağı şekilde kontrol etmeyi öğrenmiştir. Zorluklar üst üste geldiğinde insanların bir çoğunun psikolojisi bozulabilir, kontrolsüz hareket edebilir, yılgınlaşabilir ya da karamsar konuşmalar yapabilirler. Halbuki gönülden iman eden bir kimse şartlar ne kadar zorlu olursa olsun dengeli davranır, sabır gösterir, konuşmaları ve tepkileri son derece olumlu olur. Çünkü her türlü duruma karşı kendisini eğitmiş, ruhunu terbiye etmiştir.
Birçok insan belki de hayatında ilk defa Allah (c.c) için beynini ve bedenini nasıl kontrol edebileceğini Ramazan Ayı'nda öğrenir. Çünkü bu mübarek ay boyunca Allah (c.c) insanlara zaaf sahibi oldukları bir konuda irade göstermelerini emreder. İnsan zayıf yaratılmıştır ve uyku, acıkma, yorulma gibi konular her insanın sahip olduğu kişisel zayıflıklardır. Nitekim Ramazan Ayı'nda insan sahip olduğu bir zayıflığa karşı irade göstererek Allahu Teala'nın emrettiği şekilde hareket eder. Bir zaafı yenerek Allah (c.c) rızası için kişinin kendisini kontrol edebilmesi ruh terbiyesinin ilk adımlarından biridir. Bu nedenle oruç tutmak kişinin imani olarak derinleşmesine vesile olur.