Her gün farkında olmadan yaklaşık olarak otuz bin kez tekrarladığınız bir hareket vardır. Aslında kontrolünüz dışında gerçekleşen bu işlemle çok değerli olan organlarınızdan ikisini korursunuz. İstemsiz olarak gerçekleşen fakat hayati öneme sahip bu işlem, göz kırpmaktır.
Gözler vücudun dış dünyaya açılan pencereleridir. Bu pencerelerin korunması ve bakımı özel bir sistem sayesinde sağlanır. Allah’ın yarattığı en hassas, ince detaylarla ve kusursuz özelliklerle dolu olan bu organlar özel bir yuvada korunur. Bilindiği gibi göz küresinin büyük kısmı göz yuvasının içindedir. Geri kalan %10’luk bölümü ise gözün dış yüzeyini oluşturur. Gözün bu kısmı uçuşan tozlar ve tehlikeli parçacıklarla dolu atmosferle doğrudan temastadır. Bu nedenle özenle korunması gerekir. Allah gözü bu tehlikelerden korumak için göz kapağını yaratmıştır. Göz kapakları, gözün dış yüzeyini koruyan mükemmel bir şekilde işleyen bu sistemin en önemli parçalarından birisidir. Görevi, göz küresini korumakla birlikte “konjonktiva (göz küresini göz kapaklarıyla birleştiren ince zar)” ve “kornea”yı (gözün dış tabakası) her an belli bir nem oranında tutmaktır. Göz kapaklarının iç kısmında bulunan konjonktiva adlı katmanın damarları, uykuda oksijen alamayan gözün dış tabakasını besler. Vücudun en ince derisinden yapılmış, incecik, kenarında liflerle kuvvetlendirilmiş olan göz kapağı kolayca aşağı ve yukarı doğru kayar. Gerektiği zaman göz yuvasının üstünü tamamen ve sıkıca örtebilen göz kapağının derisi, vücudun diğer kısımlarına göre çok daha incedir. Göz kapağı derisinin alt tabakası yağsız ve çok gevşektir, kan bu bölgede kolay toplanır. Eğer göz kapağının derisi kalın ve yağlı bir yapıya sahip olsaydı, gözlerin açılıp kapanması oldukça zor bir işlem olurdu. Ancak göz kapağının özel yaratılışı sonucu kapak çok kolay hareket eder ve uyanık olduğumuz zamanlar göz kırpması refleksini saniyenin onda biri kadar vakitte ve dakikada 15 kez kadar sıklıkla yapar. Fakat bu çok kısa süreli, zorlukla fark edilebilen ve farkında olmadan yapılan hareket aslında çok büyük bir nimettir. Çünkü kapatma ve açma hareketi sırasında göz kapağı, göz yüzeyine ince bir sıvı tabakası yayarak, onu gerçek anlamda yıkar. Aynı zamanda gözün dış yüzeyini parlatır. Açıkça görüldüğü gibi göz kapağının temizleme sisteminde kusursuz bir yapı vardır. Böyle bir yapı ancak üstün akıl gerektiren bir yaratılış sonucunda gerçekleşir. Bu benzeri olmayan aklın sahibi ise Allah’tır. Kuran’da Rabbimiz’in yaratma ilmi şöyle bildirilmiştir:
“Ey insan, ‘üstün kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, ‘sana bir düzen içinde biçim verdi’ ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti.” (İnftar Suresi, 6-8)
Herkes gün içinde hiç farkında olmadan binlerce kez gözlerini kırpar. Bu hareket istem dışı olarak yapılır ve bu sayede gözler yoğun ışık temasından ve yabancı maddelerden korunur. İşlemin otomatik olarak yapılması da çoğu insanın farkında olmadığı bir nimettir.
Göz kapağı içinde bulunan bezler, gözyaşı üretimi yaparlar. Aynı zamanda bu bezlerden salgılanan yağ ile kirpikler kaplanır. Bu kaplama sayesinde kirpikler yukarı doğru kıvrılarak, gözün görme alanını açar, aynı zamanda da estetik bir görünüm kazanırlar. Göz kapağının ucunda çıkan kirpiklere özel bir kaplama yapmak buradaki kirpiklerin mi yoksa göz kapağının mı fikridir? Elbette ki ikisi de değildir. Gözdeki mükemmel yapı her şeyin Rabbi olan Allah’a aittir.
Bu temizlenme otomatik olarak yapılmasaydı insan göz kırpmayı yalnızca gözünün içinde rahatsız edici miktarda yabancı madde biriktiğinde hatırlardı. Bu da gözün mikrop kapmasına neden olurdu. Gözler tamamen temizlenemediğinden puslu, bulanık bir görüntü meydana gelirdi. Göz kırpmak büyük bir külfet olur, insan gün boyunca sürekli göz kırpmayı unutmamaya yoğunlaşmak zorunda kalırdı.
Göz kapağı, kavisli göz yapısının üstüne kusursuz olarak oturan bir mekanizmadır. Bu mükemmel uyum sayesinde, göz kapağının açılıp kapanması esnasında gözün ön yüzeyinde temas edilmeyen hiçbir nokta kalmaz. Göz kapağı, gözü bu şekilde kusursuz olarak sarmasaydı, kalan boşluklardaki yabancı maddelerin temizlenmesi mümkün olmayacaktı.
Eğer göz kapağı olmasaydı yeryüzündeki insanların tamamı çok kısa bir süre içinde kör olurdu. Gözün üst tabakasını oluşturan kornea kurur, göz kısa bir süre sonra görevini yapamazdı. Göze girecek en küçük bir toz tanesi bile zamanla büyük problemler oluşturur, göz hemen mikrop kapardı. En küçük darbelere karşı korumasız kalan göz her an kör olma tehlikesi ile karşı karşıya kalırdı.
Örneğin lagoftalmi adlı hastalıkta göz kapakları ya tamamen kapanamaz veya çok zor kapanır. Bu durumda korneanın nemlenmesi tehlikeye gireceğinden, korneada kurumaya bağlı olarak iltihaplanma görülür. Bu hastalığın uzun süre devam etmesi durumunda ise kalıcı göz bozuklukları oluşabilir. Göz kapakları kapanamadığı ve göz sıvısı da bulunmadığı için göz sürekli temizlenmeli ve mikrop kapmayacak hale getirilmelidir. Aksi takdirde sabaha kadar sürekli açık kalan göz, sabah uyanıldığında, her türlü toz, kir ve pislikle dolmuş bir hale gelir.
Bilindiği gibi kırpma refleksi, gözün kapatılması ve açılmasından oluşur. Araştırmalar gözün kapanması esnasında beyne az kan gittiğini göstermiş ve bunu anlık dinlenme olarak yorumlamışlardır. Göz kapanma esnasında beyne 400 milisaniye kadar bilgi gelmeyeceğini bu nedenle boşuna çalışmamasını haber verir. Gözün kırpılması esnasında beynin, dikkatten sorumlu sinir hücreleri mikro saniye kadar etkisiz hale gelir ve bu şekilde beyin dinlenmiş olur. Göz kırpması sırasında beyinde kesin bir durma söz konusudur. Ancak kısa süreli görüntü kaybını kişi algılayamaz. Örneğin, okurken cümlenin sonuna geldiğinde ya da filmde kameralar açı değiştirdiğinde beynin belli kısımları, bir saniyeliğine durur. Araştırmacılar insanların göz kırpmasını hissetmediklerini ve böylelikle de beynin aslında insanların gözlerinin kapandığını algılamadığını saptamışlardır. Çünkü beyin bu kısa süreli göz kırpmaya bağlı olan görme kayıplarını tamamlayarak bilincin hiçbir zaman kaybolmamasını sağlar. Araştırmaya göre insanlar gözlerini dakikada ortalama 15-20 kez kırpar. Bir günde bu sayı 30 bine çıkar ve insanların uyanık geçirdiği saatlerin %10’una karşılık gelir. Böylece bu hareketle hem gözler hem de beyin dinlemiş olur. Aslında birçok hastanın kullandığı dinlendirici gözlük, gözleri tam anlamıyla dinlendirmez. Fakat Allah’ın yarattığı bu sistemle uykuda ve kırpma hareketi sırasında gözler hiçbir gözlüğün sahip olamayacağı derecede mükemmel bir biçimde dinlenmiş olur.
Göz kırpması ve beyin arasındaki bu ilişkiyi Allah’ın yarattığı çok açıktır. Allah insanı kusursuz bir düzen içinde yaratmıştır. Kendisi’nden başka ilah olmadığını her detayda tekrar hatırlatmıştır. Bir Kuran ayetinde bu gerçek şöyle bildirmiştir:
“O, Hayy (diri) olandır. O’ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi’ne halis kılanlar olarak O’na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun.” (Mümin Suresi, 65)
Göz kırpmanın iki temel fonksiyonu vardır. Gözyaşını göz yüzeyine yayarak göz yüzeyinin sürekli ıslak olmasını sağlamak ve beynin anlık dinlenmesini sağlamak… Ayrıca göz kapağının uyurken kapalı durması da çok önemlidir. Eğer göz kapağı uyurken kapanmasaydı, uyumak insan için son derece zor bir işlem haline gelecekti. Uyuyabilmek için karanlık bir odaya ihtiyaç olacak, gündüzleri hiç uyunamayacaktı. Uyku esnasında açık kalan gözler ise her türlü dış etkiye karşı savunmasız kalacaklardı.
Endişe gözümüzü daha fazla kırpmamıza neden olur. Bir helikopterle uçmayı deneyen, saldırgan biri tarafından sorgulanan veya endişenin yol açtığı rahatsızlık içinde olan bir kişi her zamankinden daha fazla göz kırpar. Tam tersi olarak şehrin sokaklarında araba kullanarak adres ararken, dikkatle bir roman okurken veya bilgisayar başında çalışırken dikkat bir noktada toplandığı için göz daha az sıklıkla kırpılır. Aynı şekilde bir kişi tehlike anındayken göz kırpmaları duraksar; gözler görüş alanının merkezinden, en dış çizgisine ve tekrar geriye doğru hızla hareket eder.
Her göz kırpma hareketi, görmeyi bırakıp düşünmeye başlanılan önemli anlarda meydan gelir. Bir şey ezberleyen veya öğrenmeye çalışan bir kişi, ezberlemek istediği bilgiyi okuduktan hemen sonra gözünü kırpar. Bu hareket, beynin, bir karar vermek üzere yeterli bilgiye sahip olduğu durumlarda göze emir verdiğini gösterir. Ayrıca, göz kırpma zihinsel bir noktalama işareti olarak da görev yapar. İnsanların beyninde bu ince ve kompleks hesaplamaların gerçekleşiyor olması çok açık bir yaratılış mucizesidir. İnsan bedeninde yaratılmış olan bu muhteşem sistemle ilgili bilgi sahibi olmak, insanın kendisini yaratanın gücünü ve ilmini görüp O’nu gereği gibi takdir edebilmesi için bir vesiledir. İnsana düşen ise tüm evrenin Yaratıcısı olan Allah’a şükretmek ve Allah’ı hoşnut edecek davranışlarda bulunmaktır. Allah bir ayetinde ayetlerinden yüz çevirenleri “zalim” olarak nitelendirmektedir:
“Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir?” (Kehf Suresi, 57)
Her birkaç saniyede bir göz kırpıldığında göz kapakları tıpkı araba camı silecekleri gibi gözleri sulandırır, yabancı maddeleri temizler. Uyku sırasında ise göz kapakları kapalı olduğu için gözler kurumaya karşı otomatik olarak korunur.