Harlequin yengeçleri yumurtalarını karın bölgelerinin alt kısmında yer alan bir bölümde taşır. Yengeçler bu dönemde kıskaçlarını açarak düşmanlarına karşı saldırgan bir hava vermeye çalışır. Alt soldaki resimde yengeç tarafından çok dikkatli bir şekilde karın bölgesinde korunan sarı yumurtalar görülmektedir. Aynı şekilde Trapez yengeçlerinin dişileri de yumurtalarını karınlarında bulunan koruyucu bir kapağın altında taşır. Sert mercanlarda yaşayan bu canlılara yavrularını koruyabilecekleri vücut yapısını ve yavrularını koruma içgüdüsünü veren Allah'tır.
Roger Steene, Coral Seas, s.19-21
"...Belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar." (Nisa Suresi, 19)
Allah bu ayette, ilk anda olumsuz gibi görünen olaylarda dahi bir hayır olduğunu haber vermektedir. Güçlü bir imana sahip, Allah'ın gücünü gereği gibi takdir edebilen ve O'na yakın olan müminler, Allah’ın kendileri için yarattığı her olayda tevekküllü davranır ve her şeyde mutlaka hayır olduğuna inanırlar. Allah’a tam teslim olan ve Allah’ın kendileri için yarattığı kadere razı olan müminler bu önemli sırrı bildikleri için, karşılaştıkları olaylarda hayır ve güzellik ararlar. Zorluk veya aksilik gibi görünen hiçbir olaya üzülmezler.
Allah, herkes için ayrı ayrı yarattığı kaderde insanlara çok önemli hatırlatmalar yapar. Bunları akıl ve hikmet gözüyle değerlendiren insanlar için ortada eksiklikler, unutkanlıklar, terslikler değil; Allah Katından bir ders, uyarı vardır. Bu uyarıları fark etmek ve hata yapmaktan sakınmak Allah’ın izniyle insanı sonsuz kurtuluşa eriştirebilir.
Ayrıca yaşanan bu olumsuz olaylar, insana aczini ve muhtaçlığını hatırlatan, Allah'a olan yakınlığını artıran sebeplerdir. Bu yüzden bu olumsuzluklara, insana Allah’ı hatırlatan hayırlar olarak bakmak gerekir. Bu aslında insan için çok büyük bir nimet ve şükür vesilesi; ahireti için de çok önemli bir hayır ve güzellik demektir.
İnsanın günlük hayatının her anında gerçekleşen olaylarda hayır ve güzellik araması gerekir. İnsan her zaman her olayın ardındaki hayır ve hikmeti göremeyebilir. Ancak, kişi böyle bir durumda göremese bile mutlaka bir hayır olduğunu bilmeli ve Allah'ın kendisine olayların ardında gizlenen hayır ve hikmetleri göstermesi için dua etmelidir.
Her olayda Allah'ın yarattığı hayır ve hikmetleri görmeye çalışmak ve ona göre bir tavır içinde olmak, müminlere dünyada ve ahirette büyük bir kazanç sağlar. Bu sırrı bilen müminler için Allah’ın izniyle dünyada ve ahirette korku ve hüzün olmaz.
Çakal Kafatası
Dönem: Senozoik zaman, Paleosen dönemi
Yaş: 51 milyon yıl
Bölge: Gao Xiong, Tayvan
Bugüne kadar canlı türlerinin sözde ortak atalarını gösteren bir fosil bulunamamıştır. Canlıların sürekli değiştiklerine dair de fosil kayıtlarında hiçbir iz yoktur. Peki neden Darwinistler teorilerinde bu kadar ısrarcıdırlar? Acaba neden canlıları Allah'ın yarattığına dair bu kadar delil varken, onlar canlıların evrimleştikleri iddiasını savunmaya devam ederler? Bunun nedeni ideolojiktir. Evrim teorisini savunmak, materyalist ve ateist ideolojiler için hayati bir önem taşır.
Darwinistler evrim teorisinde ısrarcı davranadursunlar, fosil kayıtları sürekli yeni delillerle evrimi yıkmaya devam etmektedir. Resimde görülen 51 milyon yıllık çakal kafatası bu durumun örneklerindendir. Resimdeki fosil, tıpkı kaplanların, kaplumbağaların, tilkilerin, vaşakların, aslanların, gergedanların ve diğer tüm canlıların olduğu gibi, çakalların da hiçbir değişim geçirmediğini ortaya koymaktadır.
Adnan Oktar’ın 8 Haziran 2016 tarihli A9 TV röportajından
ADNAN OKTAR: Bu Hazreti Yusuf (a.s)’un kardeşlerinde de münafıklık alameti var. “Yusuf onların ürünlerinin içine kabı koyduğunda hemen en küçük kardeşlerine iftira atıyorlar. Bu zaten hırsızlık yapardı abisi de böyleydi” diyorlar. Bak Hazreti Yusuf (a.s)’u da hırsızlıkla suçluyorlar. Münafığın hırsızlık ruhunda iftiracılık, alçaklık ve entrika çok şiddetlidir. Mesela burada da bir münafık üslubunu görmüş oluyoruz. Çok adi olur münafıklar. Yani piyasa kaşarıdır son derece arsız, haysiyetsiz, pişkin, ruhsuz, küt ruhlu nefsani çıkarlar için yapmayacağı olmayan hayvani bir mahlûktur, ruhları domuz gibidir münafıkların.
GÖKALP BARLAN: En başta Hocam kıskançtırlar demiştiniz. Kardeşini kıskanıyorlar Yusuf (a.s)’u.
ADNAN OKTAR: Çok hasuttur, çok hasuttur. Başkasının sevilmesi münafığın çok ağrına gider. Bütün dikkatin üstüne gelmesini ister. Mesela bak o yüzden sevgi iddiasıyla ki o sevgi değil gurur ve kibir. Daha büyüklük orada ki amaç. Hazreti Yusuf (a.s)’a olan sevgiyi kıskanıyor ve onu öldürmeye kalkıyor bak münafık ahlakının azgınlığına bak. Münafık başkasının sevilmesine tahammül edemez. Bütün dikkatin kendisinde olmasını ister. Sadece kendisinin sevilmesini ister. O sevilmede de kastı büyüklüktür. Yani gerçek anlamda sevilmeyi kastetmez o. Yani itibar ve büyüklüğünü esas alır. Ve her türlü entrikayı ve oyunu yapabilir. Mesela bak Hazreti Yusuf (a.s)’u şehit etmek için ne oyunların içine ne ahlaksızlıkların içine giriyorlar. Mesela bak kuyunun içine bırakalım diyor, bilmem başka türlü düşünüyor. Mesela o kadın da öyle, münafık ruhlu olduğu için, güya seviyor. Hâlbuki orada inatlaşıyor, enaniyeti tutuyor. Ve azgınlığından, enaniyet ve azgınlığından, “sen benim nasıl emrime karşı gelirsin?” azgınlığı bu. Yoksa Hz. Yusuf (a.s)’u sevdiğinden değil, zaten hapse attırmaya kalkıyor. Seven insan hapse attırır mı? Yedi yıl hapiste yatıyor, haberi bile yok, muhatap dahi olmuyor, yedi yıl. Bu sevenin yapacağı bir şey mi? Münafıkta müthiş bir kin ve müthiş bir nefret vardır. Sevgiyi gurur, azamet ve büyüklük için kullanır. Onun için Allah diyor “siz onları seversiniz” diyor “oysa onlar sizi sevmez” diyor. Mümin boş bulunuyor, iyi niyetli olduğu için sevgi, şefkat gösteriyor. Ama o alçağın sevgisinin olmadığını söylüyor Allah, “sevgiyi bilmez” diyor. Onun için eğer onu elde edemezse, sevgiyi ve ilgiyi elde edemezse hemen azgınlaşır münafık. Hani bir hayvana nasıl yiyeceğini kestiğinde azgınlaşır, saldırganlaşır, vahşileşir münafığa da ilgiyi ve sevgiyi kesersen yani onu göremezse bir şekilde vahşi hayvan gibi azgınlaşır. Yüzünde, üslubunda, küstahlığında ve saldırganlığında akıl almaz bir artış olur. Çünkü onun kibir ve enaniyetini, azametini çiğneyen bir şeydir bu. İnsanlara gösteriş yapmak için buna ihtiyacı vardır. Yusuf Suresi’nde de bu konu çok kapsamlı anlatılmıştır.
CAN DAĞTEKİN: Münafıklar “gözlerini çok iyi kullanıyor” demiştiniz Hocam. “İstedikleri zaman hemen ağlıyorlar” demiştiniz. Hz. Yusuf (a.s.)’ın kardeşleri de aynı şekilde.
ADNAN OKTAR: Evet onlarda da tam tipik münafık ahlakı görülüyor. Mesela istediği an ağlayabiliyor. İstediği an böyle çok ciddi inanç içerisinde, samimiymiş gibi, tutarlıymış gibi bir yalana aktarabiliyor. Münafığın yalancılığını da Kuran Yusuf Suresi’nde çok kapsamlı anlatıyor. Akıl almaz yalancıdır münafık. Sıkıştığında çok seri yalan söyler, daldan dala geçer. Anında o yalanın içerisine dalar. Ve çok şeytanidir. Ancak peygamber ferasetiyle veyahut velayet dürbünüyle görülebilir. Velayet derinliğiyle görülebilir. Onun için insanlar anlayamadığı için Cenab-ı Allah diyor “siz onları bilmeden seviyorsunuz” diyor “halbuki onlar sizi sevmez” diyor. Çünkü münafığın bütün düşüncesi gösteriş, azamet ve büyüklüktür. Bütün hedefi odur.
GÖKALP BARLAN: “Sahte delil oluşturuyorlar” demiştiniz Hocam Kuran’daki ayeti söyleyip, kanlı gömleğini hazırlayıp.
ADNAN OKTAR: Tabii mesela kanlı gömlek hazırlıyor. Hayvan tarafından parçalandığını söylüyor. Böyle korkunç ve münafığın boyutunun ne kadar azgın olduğunu da gösteriyor. Cinayete de yatkın olduklarını, her türlü ahlaksızlığı yapabileceğini, her türlü alçaklığın içine girebileceklerini Kuran bize gösteriyor. Ama bak, Hz. Yusuf (a.s)’ın peygamber olmasına vesile oluyorlar. Ve Mısır’a sultan olmasına vesile oluyorlar. Bak, münafık görüyor musun? O münafıklar olmasa Mısır’a sultan olmayacak. Kaderinde Allah onu vesile ediyor işte. Hem müthiş bir zenginlik, hem müthiş bir güzellik, hem müthiş bir gençlik, hem saltanat, hem iktidar, hem başarı, hem akıl, hem hidayet her türlü güzellik ve cennet. En sonunda da cennet. Bak, münafığın normalde zararı olması gerekir diye düşünür insanlar. Müthiş faydası olur müminlere. Müminlerin içerisinde imana vesile olan müthiş bir kuvvettir münafık. Ama kendini mahveder, kendini batırır, tabii o yönü ayrıdır. Şeytan gibi. Şeytan kendini helak eder ama müminlerin cennetine vesile olur. Cennet makamlarına vesile oluyor biliyorsunuz şeytan. İmtihanın mühim bir vesilesidir şeytan. Şeytan ve nefis. Mesela nefis Allah’a düşman yaratılmıştır bir varlık. Şeytan da öyle. Ama her ikisi de müminin cennetine vesile oluyorlar. Münafık da öyledir. Müminin cennetine vesile olur. Bu hakikati bilerek münafığa bakmak lazım. Tabii münafığa bakarken de karşıdaki bir güç değil de kendimizin de münafık olabileceğini düşünerek, ayetleri kendi üstümüze alarak, Allah’tan korkarak kendimizi terbiye edeceğiz. Münafık zaten o ayetlerle hiç ilgilenmez, münafık yeni yeni oyunlar peşinde olur. Münafığın hırsızlık yönü Kuran’da çok açıkça anlatılıyor, hırsızlığa eğilimli yönleri. Ama entrikacılık yönleri mesela hırsızlık için entrikacılık yönleri de yine Tevrat’ta da çok kapsamlı anlatılıyor. Ve aynı şekilde hadislerde. Bir alt yapı hazırladıkları anlaşılıyor hırsızlıktan önce. Her yerde bir beladır. Mesela sırf Müslümanlar değil, küfrün içine giriyor orada da hırsızlık yapar. Mesela mağazaya girer orada da hırsızlık yapar. Bir iş yerine girer orada da hırsızlık yapar münafığın özelliğidir. O hazırcıdır çünkü münafık. El emeğiyle kazanmak istemez, hırsızlıkla geçinmek ister, dolandırıcılıkla geçinmek ister, oyunla. Mesela Müslümanların malını hırsızlama yiyen bir mahluktur. Hırsız olmasının nedeni hak etmediği halde onu almış olması. Çünkü normalde müminin malı müminedir. Ama o küfür içinde bir mahluk olduğu için, şeytan olduğu için mümin zaten şeytanı beslemek istemez. Onun için onun bütün yediği içtiği hırsızlık malı olmuş oluyor. Ahirette de ondan o hırsızlık malı olarak burnundan getirilerek soruluyor. Çünkü Müslüman olmadığı halde Müslümanların yanına giriyor ya, Müslümanlara da oyun oynamış oluyor. Ve hırsızlık olarak almış oluyor onu. Onun da hesabı soruluyor ahirette hırsız olarak.
Mesela bak, o Yusuf kıssasında kadın enaniyetine çok düşkün. Diyor ki; “Beni kendisiyle kınadığınız işte budur.” Şeytandan Allah’a sığınırım. Bak, kınanmak çok ağırına gidiyor. “Andolsun onun nefsinden ben murat almak istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa,” bak enaniyeti tutmuş, azgınlığı tutmuş “mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak.” (Yusuf Suresi, 32) Bak, küçük düşürmek görüyor musun? Enaniyetli olduğu için onu küçük düşürüp kendini büyüteceğini zannediyor. Halbuki o küçük düşmez, o büyür, sen küçük düşmüş oluyorsun. Hz. Yusuf (a.s)hapishaneye gelmekle büyüdü. Büyüdü Hz. Yusuf (a.s), alabildiğine büyüdü. Allah katında yüce idi. Ama o kadın aşağılanmış oldu, küçük düşmüş oldu. Güya kadın sevdiğini iddia ediyor. Sevgi değil büyüklük hırsı yani diğer kadınlara göre. Çünkü bak, diğer kadınları da çağırıyor, onlara da enaniyet yapıyor, kadınların yaptığı dedikodular ağırına gidiyor. Bu sefer onları da küçük düşürerek, kadınları da küçük düşürerek kendini büyütmek istiyor. Onların eline bıçak veriyor biliyorsunuz. Kadınlar ellerini kestiklerinde, tabii Hz. Yusuf (a.s)’dan çok etkileniyorlar. Tahrik oldukları için o, çok etkilendikleri için. Erkek güzeli. Kadın olarak etkileniyorlar. Eli ayağı boşalıyor. Tahrikle olan bir şeydir bu. Aşırı tahrikle eli ayağı boşalıyor ve elini kesiyor. Ve “bak” diyor “gördünüz” diyor “onlar da çok etkilendiler” diyor, “beni niye kınıyorsunuz siz?” diyor. “Şimdi ben büyüdüm” diyor “siz küçüldünüz” diyor. Aklı fikri büyüklükte. Sevgi değil onun derdi. Hz. Yusuf (a.s)’ın hapse gitmesini istemesinin sebebi de yine büyüklük hırsı. Hz. Yusuf (a.s)’ın kardeşlerinin derdi de sevgi değil, büyüklük, rekabet. “O nasıl daha çok sevilir, nasıl biz az seviliriz?” İtibar olmadığını düşündükleri için onu öldürmeye dahi kastediyorlar. Onun için münafığın sevgi için gösterdiği ahlaksızlıklar, adilikler, küstahlıklar, çirkeflikler, ağlamalar işte fitne çıkartmalar, pislik yapmalar bunların hepsi bir oyundur, sadece büyüklük hissi için yapılmış bir oyundur, sevgiden kaynaklanmaz. Çünkü “çıkarlarıyla çatıştığında” diyor ayette, “size ölüm baygınlığıyla bakarlar.” Sanki ölüme gidiyormuş gibi yahut ölüm anına girmiş gibi. Yani “gözü akar” diyor “donuklaşır, anlamsız ve korkunç bir suratla size baktıklarını görürsünüz” diyor Allah. Demek ki göreceğiz biz bu yüzleri. Kuran işaret ettiğine göre göreceğiz. Mesela Allah nardan bahsediyor, narı görüyoruz. Muzdan bahsediyor, muzu görüyoruz. Güneş diyor, güneşi görüyoruz. Münafık diyor, münafığı da göreceğiz. Onun için benim niye münafığım var, niye kafirim var demez mümin. Onu nimet bilir kendisine. Çünkü imanının artmasına vesile oluyor, gücünün artmasına vesile oluyor, makamının yükselmesine vesile olur.
OKTAR BABUNA: Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadiste, şeytandan Allah’a sığınırım. “Suçluları çehresinden tanırsın” ayetinin Hz. Mehdi (a.s) için indiğini bildiriyor, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Tabii. Peygamberimiz (s.a.v.)’in öyle bir hadisi var, inşaAllah.