Ramazan 2016, 11. Gün
ucgen

Ramazan 2016, 11. Gün

12386

İman Hakikati

Filler çok iri bir cüsseye sahip oldukları için vücutlarını serin tutma konusunda bazı problemler yaşarlar. Bu yüzden çok büyük olan kulaklarını fan olarak kullanırlar ve serinlemeye çalışırlar. Ayrıca kulakları vücutlarında büyük bir yer kapladığı için buradan ısının vücut dışına çıkması da kolay olur.

John Stidworthy, The Large Plant Eaters, s. 7

Bir Ayet Bir Açıklama

"... öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir." (Al-i İmran Suresi, 134)

Allah ayette müminlerin öfkelerini yendiklerini ve haklı oldukları durumlarda dahi affedici olduklarını haber vermektedir.

“Affedici ve bağışlayıcı olmak” Kuran'da tavsiye edilen güzel ahlak özelliklerindendir. Kuran ahlakından uzak yaşayan kimseler için affetmek son derece zordur. Çünkü bu gibi kişiler yapılan bir hata karşısında hemen öfkeye kapılırlar. Öfke, insanın akli fonksiyonlarını perdeleyen, olayları sağlıklı değerlendirip doğru karar verebilmesini engelleyen bir etkendir. Belli durumlarda insanın öfkelenmesi yaratılışından kaynaklanan bir davranış olsa bile güzel olan, bu öfkeyi sürdürmeyip, yenmektir. Affedicilik, hoşgörü, sabır, sevgi gibi üstün ahlak özelliklerinden uzak yaşam süren kişiler birbirlerine karşı kolaylıkla kızgınlık duyabilmekte ve kin duyabilmektedirler. Oysa müminler, kendilerinin tamamen haklı oldukları ve karşı tarafın tümüyle haksız olduğu bir durumda bile hiç tereddütsüz affedebilirler. Çünkü iman edenler, yaşadıkları her olayın Allah'ın izniyle gerçekleştiğini ve her şeyin bir kader üzerine yaratıldığını bilirler ve davranışlarını bu bilinçle belirlerler.

Müminin öfkesini yenmesi, öfkenin sebep olabileceği çeşitli hatalardan ve zararlardan korunmasına da vesile olur. Öfkeyi yenmek ve bağışlamak, başta iç huzuruna vesile olmakla beraber sıkıntılı ve gergin ruh halinin huzura ve ferahlığa dönüşmesini de sağlar. Bu nedenle müminler öfkelenmekten büyük bir titizlikle sakınır ve her durumda üstün bir ahlak sergilerler. Kuran'da "Kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu, azme değer işlerdendir." (Şura Suresi, 43) ayetiyle affetmenin üstün bir ahlak özelliği olduğu bildirilmiştir. Kuran’ı ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini kendileri için rehber edinen müminler, Allah’ın sonsuz rahmetine ve cennetine kavuşabilmek için bağışlayıcı olmak da dahil Kuran'ın tüm hükümlerini titizlikle yerine getirmeye çabalarlar.

Fosiller

bataklık mersini ve fosili

Bataklık Mersini

Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönemi
Yaş: 30 milyon yıl
Bölge: Fransa

Darwinistler bilimsel bulgularla tartışmak yerine propaganda yöntemlerine başvurmayı, düşünce özgürlüğünü sınırlayarak evrimi yıkan eserleri yasaklatmayı, çoğu zaman kendilerince alaycı üsluplar kullanarak kamuoyunu etki altına almayı tercih ederler. Bunun için çoğu zaman psikolojik harp teknikleri kullanırlar.

Oysa evrimcilerin yapması gereken, karşılarındaki kişiyi hiç dinlemeden, ortaya konulan belgeleri ve delilleri incelemeye bile gerek duymadan iftiralara, hakaretlere ve suçlamalara başvurmak değildir. Eğer teorilerine güveniyorlarsa, ellerinde bilimsel bulgular varsa bu bulguları ortaya koymaları ve karşı tarafı fikren etkisiz hale getirmelidirler. Ancak bugüne kadar bunu yapamamışlardır ve bundan sonra da yapmaları mümkün değildir: çünkü Darwinistlerin ellerinde teorilerine destek olabilecek bir tane bile delil yoktur.

 

Sayın Adnan Oktar Anlatıyor

Ahir Zaman

Adnan Oktar’ın 6 Mart 2016 tarihli A9 TV röportajından

ADNAN OKTAR: Bak diyorlar ki: Ayette diyor ki Kehf Suresi 10, şeytandan Allaha sığınırım; “O gençler mağaraya sığındıkları zaman” Hızır (a.s)’ın talebeleri gençlerden oluştuğu anlaşılıyor. “Rabbimiz” şeytandan Allah’a sığınırım; “Katından bize bir rahmet ver. İşimizden bize doğruyu kolaylaştır. Bizi başarılı kıl.” (Kehf Suresi 10) Ne işi olur mağaranın içinde? Mağara merkez olmak üzere eğer mekânın dışına çıkıyorsa tamamdır o zaman. Her yerde olursun. O zaman olur. “Böylelikle mağarada yıllar yılı kulaklarına vurduk. Derin bir uyku verdik.” (Kehf Suresi 11) Yani yüzlerce yıl. Nasıl olur bu? Beden olarak olmaz. Ruh olmaları gerekiyor. Yani istediklerinde demek ki beden olmaktan çıkıp ruh olabiliyorlar.  Bu Hızır (a.s)’a ait klasik özellik. “Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları sureyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.”(Kehf Suresi 12) Demek ki bedenlenme de ruh haline gelme de Cenab-ı Allah’ın elinde. Zamanı gelince bedenleniyorlar. Uyandırma öyle olur. “Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.” Hadi ismi Cenab-ı Allah’ın Mehdi ismi 1996 yılını veriyor Ebcedi. “Onların kalpleri üzerine sabrı ve kararlılığı rabdetmiştik.” (Kehf Suresi 13) “Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir İlah olarak biz O’ndan başkasına kesinlikle tapmayız. Eğer tersini söyleyecek olursak andolsun gerçeğin dışına çıkarız.” (Kehf Suresi 14) Aynı Hz. Musa (a.s)’nın saraydaki gizli arkadaşının üslubu gibi. Değil mi? Hz. Musa (a.s)’nın sarayda gizli arkadaşı var ama devletin ödü kopuyor ondan. Ama Musa (a.s)’ya demediklerini bırakamıyorlar. Ama ona bir şey diyemiyorlar. Diyememelerinin de bir nedeni var. “Bunlar bizim kavmimiz. Ondan başkasını ilahlar edindiler onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi?  Öyleyse Allah’a karşı yalan uydurup iftira edenden daha zalim kimdir?” (Kehf Suresi 15) “Madem” diyor bak içlerinden biri diyor ki “Mademki siz onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından kopup ayrıldınız.” Nasıl olur? Boyut ayrılması var. “O halde mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinle bolca miktar yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın.” (Kehf Suresi 16)Mağaranın içinde ne işi olur insanın? Nasıl yarar kolaylaştırılır? Mağarada hizmet ediyor. Hizmet etmesi için mekânın ve zamanın dışına çıkması lazım. Burada her ikisi de var. Görülüyor açıkça. “Görürsün ki güneş çıktığında mağaralarına sağ yandan yönelir. Battığında onları sol yönden keser, geçerdi.”Masonlukta aynısı var. Güneş sağdan geliyor soldan gidiyor. Aynısı vardır masonlukta. Mason töreninde de var bu. “Onlar onun mağaranın geniş boşluğun dalardı.” Yani ana orta kısım. “Bu Allah’ın ayetlerindendir.” Ayet ne demek? Allah’ın mucizesi delilleri ayet. “Allah kime hidayet verirse işte hidayet bulan odur.”  Yani Hz. Mehdi(a.s) hidayet bulan. Hidayete ermiş Hz. Mehdi (a.s) “kimi saptırırsa delalete düşürürse onun için asla doğru yolu gösterici bir veli bulamazsın.” (Kehf Suresi 17) Yani Deccalın velisi olmaz. “Sen onları uyanık sanırsın oysa onlar” ne haldeler? Yekaze halindeler. Yani madde olmaktan çıkmışlar. Maddeyle ruh arasındalar. Bak “sen onları uyanık sanırsın oysa onlar derin bir uykuda uyuşmuşlardır.” Uyuşmuşlardır değil de yani hareketsiz evet ruh halini almışlar. “Biz onları sağ yöne ve sol yöne çeviriyorduk.” Mason töreninde var bu. Sağ yana ve sol yana dönme var. “Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın geri dönüp onlardan kaçardın. Onlardan içini korku kaplardı.” (Kehf Suresi 18)  Mağaradaki görüntü korku verici tabii gören için. O normal zahir hükmü bunun. Görüntülerinde normal bir bayılma görüntüsü yok. Korku verecek bir görüntüleri var.  Ve tahsebu hum: ve onları sanırsın. Eykâzan:  uyanık. ve hum rukûdun: onlar uykudadır. ve nukallibu-hum: ve onları çeviririz, döndürürüz.  zâte el yemîni: sağ taraf. ve zâte eş şimâli. Tam yani masonlukta aynısı var. Ve sol taraf.  ve kelbu-hum: onların köpeğiBâsitun: uzatmıştır, uzatmış vaziyettedir. Zirâayhi: iki kol, ön ayakları hayvanlar için. Bu köpek bizim bildiğimiz bir köpek değil yalnız onu söyleyeyim. Yani bildiğimiz klasik hayvan köpek değil. Anlatımdan anlaşılıyor. Kuran’ın anlatımından anlaşılıyor. Bu kadar detay vermez Allah.

EBRU ALTAN: Canlı bir varlık mıdır?

ADNAN OKTAR: Şimdi biraz sonra anlatınca tam anlamış olacaksınız. Zirâayhi: iki kol, ön ayakları Bi: ile.el vesaîdi: mağaranın dış kısmı, giriş, avlu. levittala'te (lev ittala'te): muttali olsaydın, yakından görseydin. Aleyhim: onlara, onları. le velleyte: mutlaka geri dönerdin, sırtını dönerdin. Min hum: onlardan. Firâren: kaçarak. Hz. Musa (a.s) nasıl kaçtı? Sırtını dönüp kaçtı değil mi? Bak, aynısı olurdu diyor. Sırtınızı döner kaçardınız diyor. Aynı mantık. Firâren, firar kelimesinden geliyor. ve le muli'te: ve sen mutlaka dolardın. min-hum: onlardan. Ru'ben.  Ru'ben de Tevrat’ta geçen bir isimdir aynı zamanda. Korku ile korkarak. Balık, köpek aynı varlıklar yani inşaAllah. Bir öyle olur bir öyle olur inşaAllah. Burada Hz. Hızır (a.s)’ın bir toplantı yaptığını anlıyoruz. Biliyorsunuz Hızır (a.s) gerçi daha önce de söylemiştik kelpun. Kelp köpek şeklini alabiliyor. Detay onun için veriliyor. Balık şeklini alabiliyor. Kuş şeklini alır. Yani Kuran’da bir çok yerde o şekilde geçiyor. Çeşitli şekillerde geçer. Mesela koşarak gelen adam. Peygamberimiz (s.a.v.)’in mağarada saklandığında yanında olan kişi.

EBRU ALTAN: Firavun’un sarayındaki kişi demiştiniz.

ADNAN OKTAR: Evet o işte. Koşarak gelen demin anlattığım o.

EBRU ALTAN: Hz. Yusuf (a.s)’ın yanında gömleğin yırtılmasıyla ilgili şahitlik yapan kişiyi de söylemiştiniz.

ADNAN OKTAR: Her yerde karşımıza çıkıyor, sık sık, işte Hızır (a.s)’ı merak edenler bu tarzdadır. İki tane bina yapımı var, biri bir bina, biri de mescit. İkisi de duvarcı ustalarının yapabileceği güzellikler. Şimdi ben bunlara durduk yere Masonları anlatınca onlar da, buna onu kim anlattı mantığında oluyorlar. Bu sefer “otuz üç derecenin üstü varsa onu da sana verelim” diyorlar.

GÖKALP BARLAN: Adnan Bey İsrail’deki toplantı mağarada olan toplantı işari anlamda mı yapıyorlar?

ADNAN OKTAR: Yoo yapıyorlar ama o asıl toplantı o değil. Asıl mağarada yapılan toplantı o değil. O sembolik olanlardan, orada mağara çok, onların girdiği mağara çok, o onlardan bir tanesi sadece.

“Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık).” yani madde haline getirdik. “İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık."” İşte Hızır (a.s)’a da sorsan, ne kadar kaldın desen, “çok az kaldım” diyecek. Halbuki binlerce sene kalıyor ama zaman algısı böyle, beynindeki algı şekli o. “Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin;” yani koşer bir yiyecek olması gerekiyor, temiz.“Ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." [Kehf Suresi, 19] Gizli ketumiyet ve gizlilik yani oradaki toplantı gizli olduğu için kimse bilmesin diyor. Son derece nezaketli ve nazik davransın, sakın sizi kimseye sezdirmesin, gizlilik esas. "Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız." [Kehf Suresi, 20] Mesela Hızır (a.s)’ı yakalıyor, deccal aslında normal biri değil, ben onu pek detay olarak girmiyorum da, Bediüzzaman da onu demek istiyor, adamları titreten bir tip, metafizik özellikleri var, garip bir adam böyle hakim, etrafındakilere de hakim. Benim anladığım daha çok sihir manyetizma tarzında, istidraci harikalar gösteriyor yani halüsinasyon görüyor şahıslar. Onun için Hızır (a.s)’la karşılaşmasındaki olaylar onun bir gövde gösterisi şeklinde oluyor deccalın. Ama nasıl Firavun’un adamları Hz. Musa (a.s) karşılaştığında gerçek olduğunu anladığında adamlar düzeliyor ya, işte deccalın adamları da Hızır (a.s)’la karşılaştığında, Hızır (a.s)’ın gerçek olduğunu anlıyorlar. Yoksa deccalında öyle özellikleri var. Mesela o da ikiye bölünebilir deccal, yani öyle harika meydana gelebilir. Mesela üç, beş kişi olarak da görünebilir salonun içinde, doldurmuş olarak da görülebilir. Adam bakarsın otuz, kırk kişidir, gözüne öyle görünür halüsinasyon olarak öyle bir tip.

BEYZA BAYRAKTAR: Aklın ihtiyarını alır mı?

ADNAN OKTAR: Yok hipnozla bu çok rahat olur. Derin hipnoza girerse şahıs, kitle hipnozu oluyor. Mesela kalabalık geliyor, ben daha önce anlatmıştım size, rahmetli Zati Sungur vardı, Türkiye’de o gösteri yapardı, sinema salonu ağzına kadar dolu böyle, beyler, bayanlar diyor nasılsınız, iyiyiz falan diyorlar, bana bakıyorsunuz diyor, herkes beni görüyor diyor konuşuyor biraz o arada hepsi hipnoz oluyor haberleri yok. Konuşma yaptığı dönem içinde hipnoz oluyorlar, derin hipnoza giriyorlar, saatiniz kaç diyor hepsi bakıyor on iki diyorlar, emin misiniz diyor yanlış bakmış olabilirsiniz, bence saat üç bakın diyor, bakıyorlar hepsi üç, üç olarak gösteriyor hipnozun etkisiyle yani telkine açık oluyor, herhangi birine yapılsa hipnoz aynısı olur. Adama desen ki saatin kaç mesela saat on iki desen yok sen saat altı bak altı göreceksin desen altı görür o şekilde görür, derin hipnozla oluyor. Ama onlar sonra mesela farkına varmadan onları bir el hareketiyle falan açıyor bir anda, uyanıyorlar onu da fark edemiyorlar, biraz hani şey olmuş gibi, biraz içi geçmiş gibi falan hissediyorlar. “Böylece, Allah'ın va'dinin hak olduğunu” İslam’ın, Mehdiyet’in, kıyametin, “ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin,” İşte bu olayın açıklaması, hiçbir mantığı yok, burada ikinci bir açıklaması yok yani Masonik’tir buradaki izah. Masonlar Kuran’dan almışlar öyle düşünün. “Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise:” bak onların işlerine garip gelen yani bu özel bir ekip bu. Bak “"Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler.” [Kehf Suresi, 21] Bu da yine Masonik bir işarettir, biri tapınak, biri bina ikisi de mimarlıkla ilgili. Bunu yapacak olanlar mimarlardır, her ikisini de. Mimar İngilizce’de işte Mason free Mason. “(Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "Üç'tüler, onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler.” Bak köpeğe ne kadar çok dikkat çektiriyor görüyor musunuz? Yoksa alelade bir şey, köpek orada durabilir, köpek kale alınacak bir şey değildir normalde. Allah bir fevkaladelik olduğu için köpeğe dikkat çekiyor. “De ki: "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez."” Ancak Hızır (a.s)’la bağlantısı olanlar bilebiliyorlar. “Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.” [Kehf Suresi, 22] diyor, gizli olsun. Bu zaten Hızır (a.s)’ın talebelerinin ana özelliğidir bu gizlilik. “Hiç bir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. [Kehf Suresi, 23] Ancak: "Allah dilerse" ( inşaAllah yapacağım de ).” [Kehf Suresi, 24] Bu da bir sırdır inşaAllah. İnşaAllah ve maşaAllah ahir zamana ait sırdır. Bir şifre kelimedir, bir parola gibidir, dünya hakimiyetinin işaretleri. “Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar.” [Kehf Suresi, 25] bu üç yüz dokuz özellikle verilen bir sayı. Ama her şeyi biliyorsunuz hep zamanı gelince anlatıyorum değil mi? Daha önce hiç anlatmadım bunu.  “O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir.” Rabb’in gözü yani Allah her şeyi görmekte bunu biliyorsunuz onlar üçgen içinde gözle ifade ediyor. “Ne güzel işitmektedir” [Kehf Suresi, 26] yine işitme kulakta Masonik bir semboldür işitmeyi anlatmak için kullanıyorlar Masonlar. Anlıyoruz ki çok etkilenmişler Masonlar Kuran’dan. “Kuran’ın dışında bir şey okuma” diyor Cenab-ı Allah.

Belgesel: Savaşların Perde Arkası

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo