Ortadoğu; üç büyük dinin doğuşuna, yayılışına ve bölgeyi, aynı zamanda dolaylı da olsa dünyayı şekillendirmesine hizmet etmiş bir coğrafyadır. Bu coğrafya, İbrahimi dinler, özellikle de İslam dini ile özdeşleşmiştir. Bu gerçek göz ardı edilerek bölgeye dayatılmaya çalışılan hiçbir model gerçekçi, başarılı ve kalıcı olamaz. Dinin dışlandığı her yeni model bölgeye birçok yeni ve karmaşık sorunları ve çatışmaları beraberinde getirir.
İslamiyet, Ortadoğu’da geçmişten günümüze kadar siyaset, sosyo-kültürel hayat, ekonomi, hukuk, eğitim, bilim, sanat gibi her türlü unsur üzerinde etkili olmuştur. Yani bir anlamda bölgeyi şekillendiren, dünya ve yaşam bakış açılarını oluşturan bir temel niteliğindedir.
Yüzyıllardır pek çok din, mezhep, ırk ve inançtan milyonlarca insan bölgede iç içe, komşu ve kardeş olarak yaşamıştır. Bu kardeşçe yaşamanın temeli İslamiyet’in içinde barındırdığı laiklik ilkesidir.
İslam dini fikir ve inanç özgürlüğüne dayanır ve başka dinlere mensup kişilere, hatta inançsız olanlara bile özgürlük tanır. İslam dininin temeli olan şefkat, merhamet ve özgürlük anlayışı laikliğin temelidir.
Ortadoğu’da laiklik her türlü inancı bir arada tutan ve hepsine eşit mesafede duran bir kavram olduğu için önem kazanmaktadır. Laiklik her tür inancın ve inanmama hakkının bireysel ve toplumsal alandaki özgürlüğüne işaret ederken, farklı dinlerin ve din dışı inanışların hukuk karşısındaki eşitliğini ifade eder.
Laiklik kavramı dinin siyasi düşünceye katkısının inanmayan vatandaşlarca engellenmemesi gereğine de dikkat çeker. Demokratik bir ülkede bir tarafın katkısının diğerlerinden daha değersiz olmayacağı aşikardır. Demokratik değerlerin gelişimine dini liderlerin ve inanan kesimlerin verdiği katkının önemi de aşikardır. Bu katkı Ortadoğu’da daha önem kazanmaktadır. Ortadoğu gibi bir coğrafyada dini liderlerin rolü en az politik liderler kadar önemlidir. Dini, bu toplumların ne yapısından ne de mantığından ayırmak mümkün değildir. Açıkça görülebildiği gibi bu toplumlarda kişiler dini liderlerini dinlemekte ve dini değerlerine tehdit olarak gördükleri kişileri ve sistemleri benimsememektedirler.
Her ne kadar politikacılar şiddete karşı olduklarına dair açıklamalar yapsalar, toplumları sevgiye, barışa davet etseler de gerilimlerin çok tırmandığı ortamlarda bir siyasinin sözünün o kadar da dinlenmediği ve sorunlara kalıcı bir çözüm getirilemediği bilinmektedir. Çünkü bir siyasinin mutlaka bir kendi görüşünde olan taraftarı, bir de karşı görüşte olan muhalifi vardır. Bu durumda insanları ortak düşünce etrafında toplayacak, herkesi kucaklayacak ve fikirleriyle tüm kesimleri etkileyecek güce sahip siyasi bir liderin varlığı ve herkesçe kabulü pek mümkün görünmemektedir.
Politik sorunlar maneviyattan uzak soğuk toplantılarla, kağıt üzerindeki kararlarla çözülememektedir. Barış, sadece söylemlerle ve politik dayatmalarla inşa edilememektedir. Toplumların buna hazırlanması için manevi bir eğitim gereklidir. Fakat bu manevi eğitim mutlaka salt Kuran’a dayalı doğru eğitim olmalıdır. Manevi liderlerin yaptığı bu sevgi ve ruh eğitimi barış için gerekli ahlaki kültürün temel yapısını oluşturacaktır. Bu eğitim çocukluktan itibaren ailede, okulda, camide, medyada, politikada kısacası her ortam ve şartta doğru şekilde verildiği takdirde barışçı bir toplum oluşturulabilir.
Ne uluslararası kuruluşlar, ne arabulucular, ne de politikacılar akan kanı, bencilliği, haksızlıkları durduramaz, ahlaki bozuklukları ve umursamazlığı tam anlamıyla engelleyemez. İnsanlar arasındaki çatışmalara, gerginliklere kesin çözüm sağlayamaz. Kalıcı çözümler bulunmadığı taktirde şiddet şiddeti doğurmaya devam eder. Toplumsal bozuklukları ve çatışmaları ortadan kaldırmanın yegane yolu insanların arasında sevgi bağlarını güçlendirmek, ahlaki duyarlılıklarını artırmaktır. Vicdanının sesini dinleyen, sevgi, şefkat, merhamet hisleri güçlü, yardımlaşmanın ve paylaşmanın öneminin farkında olan bir insanın dünya üzerindeki sorunlara duyarsız davranması mümkün değildir. O halde asıl sorun dünya üzerindeki sevginin yok olması ve ahlaki zaaftır.
Manevi liderler, radikal gruplarla ideolojik mücadelede de etkin bir rol alabilirler. Ama bu mücadeleyi yapabilecek manevi liderin asıl olarak kendisinin bağnazlıktan uzak olması gereklidir. Kuran’a tabi olmayan hurafelerle dolu bir din anlayışını benimsemiş kişilerin radikal grupları yanlış yolda olduklarına ikna edemeyeceği açıktır.
Sözde İslam’dan kaynaklandığı ileri sürülen pek çok problem, Müslüman olduklarını söyledikleri halde, gerçekte İslam hakkında doğru bilgi sahibi olmayan kişilerin bağnaz bakış açıları ve cahilliklerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla radikalizmin bertaraf edilmesi sadece Kuran ile verilecek bir eğitim yoluyla mümkündür.
Eğer radikal terörle mücadelede politik liderlere yardım edebilecek birileri varsa, o kişiler ancak İslam’ı, Kuran’da anlatıldığı şekilde yaşayan samimi Müslümanlar olacaklardır. Kuran’ın en doğru şekilde anlatılması insanların zihinlerini, İslami olmayan her türlü yanlış görüşten, batıl inançtan ve sapkın düşünceden kaynaklanan hurafeden temizleyecektir. Dolayısıyla bugün terörle mücadelede, yardım talep edebilecek güvenilir işbirlikçileri, ancak akılla, sevgi ve şefkat ruhuyla Kuran ahlakını en doğru şekilde yaşayan kimseler olabilir. İnsanların bilinçaltlarına empoze edilenin aksine, dünyaya terörün kaynağının İslam olmadığını ve terörün tek kalıcı çözümünün İslam olduğunu göstermenin yegane yolu, cehaletin gerçek Kuran ahlakına dayalı eğitimle düzeltilmesidir.
Unutmayalım aslında herkesin ruhunda sevgiye yer vardır. Sevgisiz, acımasız bir dünyanın kimseye faydası yoktur. Sevgiyi, merhameti, bağışlamanın güzelliğini ve sevgi dolu olmanın ruha verdiği huzuru anlatacak sevgi öğretmenlerinin politikacılarla işbirliği içinde olması son derece doğal ve gereklidir. Ortadoğu’yu dinden uzaklaştırarak çözüm arayışları hiçbir zaman fayda etmeyecektir. Özlenen özgürlük, demokrasi ve laiklik gibi kavramların temel altyapısını sağlayacak olan, Kuran’a dayalı İslam anlayışıdır.
Adnan Oktar'ın Diplomacy Pakistan'da yayınlanan makalesi:
http://www.diplomacypakistan.com/articles/the-importance-of-religion-in-politics/