Hatırlanacağı gibi Çin’de, 2009 Temmuz ayında kasıtlı ve organize şekilde Doğu Türkistan halkına yönelik zulüm, baskı ve katliam uygulamaları gerçekleştirilmiştir. Çeşitli bahanelerle çıkarılan olaylar sonucunda binlerce Uygur vatandaşı, sokaklarda insanların gözleri önünde katledilmiştir. Bu katliama yönelik özel görüntüler, sitemizde yayınlanmıştır.
Şu anda Çin, yeni katliamlara zemin hazırlaması muhtemel olan bir başka konuyu bahane olarak kullanmaktadır. Daha önce açıklamış olduğumuz gibi, Uygur Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Doğu Türkistan’ın eski başkenti Kaşgar, Çin askerleri tarafından adeta ablukaya alınmıştır. Şehir buldozerlerle yıkılmakta, Doğu Türkistan halkı buradan zorla sürülmektedir. Çin hükümeti, bu yıkıma, Kaşgar şehrinin depremler sonucunda yıkılabileceği gibi inanılması güç bir bahaneyi gerekçe göstermiştir. Oysa şehir, yaklaşık 2500 yıllık geçmişi olan, 1000 yıldan daha öncesine ait sayısız tarihi esere sahip antik bir şehirdir. Buradaki tarihi eserler yüzyıllardır defalarca depremlere ve doğal afetlere maruz kalmıştır. Bütün bunlara rağmen söz konusu binalar ve eserler yüzyıllardır hiçbir zarar görmemiştir. Dolayısıyla tarihi güzelliklerin yıkımı için depremlerin gerekçe gösterilmesi son derece mantık dışıdır.
Üstelik depremlere yönelik bir tedbir alınıyor olsa dahi, böyle bir durumda yapılması gereken, mevcut bina ve tarihi eserlerin depremlere karşı güçlendirilmesi, sağlamlaştırılmasıdır. Depreme karşı tedbir alınmak amacıyla bir şehrin tüm tarihi eserleriyle ortadan kaldırılması görülmüş ve anlaşılabilir bir şey değildir. Oradaki Uygur halkının bu gerekçeyle atalarından kendilerine miras kalan bu topraklardan sürülmesinin ise hiçbir açıklaması yoktur.
Dolayısıyla bu gerekçenin Çin Hükümeti tarafından bir bahane olarak kullanılmaya çalışıldığı açıktır. Çin hükümeti bu bahaneyi kullanarak açıkça Kaşgar’ı bir Çin şehri haline getirmeyi, orayı Uygur Türklerinden arındırmayı ve oradaki Türk-İslam kültürünü ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Çin halkının kendi rızalarıyla gelip Kaşgar'da yaşamak istemeleri durumunda, Uygur Türkleri'nin buna karşı hiçbir itirazları yoktur. Kuran ahlakının gereği olarak ılımlı, sevecen, şefkatli, itidalli, güzel huylu insanlar olan Uygur Türkleri'nin Çinlilere karşı bir düşmanlık duyguları da yoktur. Onlarla beraber yaşamaktan, komşuluk ilişkileri olmasından da rahatsız değillerdir. Ancak burada söz konusu olan, Çin yönetimi tarafından Uygur halkının evleri yıkılarak zorla bölgeyi terk etmeye mecbur bırakılmaları ve onların yerine yine zorla Çin'in başka bölgelerinden insanların getirilip yerleştirilmeleridir. Böyle bir uygulamanın hukukla, en temel insan haklarıyla ve demokrasiyle bağdaşmadığı açıktır. Bu açıkça bir zorunlu yer değiştirme ve sürgün politikasıdır. Kendi yurtlarından çıkmayı istemeyenlere de şiddetli baskı yapılmaktadır. Bu konuda tüm Avrupa devletlerinin ve Amerika’nın, Çin’deki bu haksız vahşet politikasını uzaktan seyretmemesi, ivedilikle bu konuda harekete geçmeleri, konuyu gündem haline getirmeleri gerekmektedir. Toplu kamuoyu tepkisi, Çin’in bu konuda başıboş davranamayacağını gösterecek ve söz konusu baskı politikası daha da ileri gitmeden son bulacaktır. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve tüm dünya kurumları, vakıfları ve kişileri bu konuda acilen gerekli tedbirleri almalıdırlar.