Obezlik, bir memelinin, yağ olarak depolanan doğal enerji rezervlerinin normal seviyelerin ötesinde artış göstermesi ve sağlık sorunlarına yol açtığı durumdur. Belli bir miktarda beden yağı; enerji depolama, ısı yalıtımı, darbelerin emilmesi (etkisinin azaltılması) ve diğer bazı fonksiyonlar açısından gereklidir. Aşırı yeme ve hareketsizlik durumlarında, normalin üstünde miktarlarda yağ depolanmaya başlanmakta ve obezlik ortaya çıkmaktadır. İnsanların, vakitlerinin çoğunu bilgisayar ve televizyon başında geçirdiği, kalori değeri yüksek besinlerin kolayca bulunduğu ve bu besinlerin tüketimlerinin reklamlarla teşvik edildiği toplumlarda, obezlik yaygın bir sorun olarak öne çıkmaktadır. Bir insanın, obez olup olmadığı, vücuttaki yağ miktarının beden ağırlığına oranına göre değerlendirilmektedir.
Her fizyolojik fonksiyon gibi, yağ depolama da genlerle kontrol edilen bir fonksiyondur ve uzmanlarca yaklaşık 20 ila 30 genin obezlikle bağlantılı olduğu tahmin edilmektedir.
Aşırı kalori alımı ve hareketsizlik, canlıyı aşırı kilolu hale getirebilir, çeşitli faktörlerden ötürü obezlik popülasyonda yaygınlık kazanabilir. Ancak bu durum canlıyı başka bir tür canlıya dönüştürmez yani bir evrimleşme meydana getirmez. Örneğin obez kediler, bir kedipopülasyonunda ne kadar yaygınlık kazanırsa kazansın, başka canlılara, örneğin tavşanlara dönüşmeyecektir.
Evrimcilerin obezite hakkındaki iddiası da bir Darwinist masaldan ibarettir. Bununla ilgili olarak, insanın hayali evrim sürecinde kıtlıklarla mücadele ettiği, bu hayali süreçte bulabildiği her lezzetli şeyi yemek zorunda kalması nedeniyle de obezliğin ortaya çıktığı anlatılır. Lezzetli yiyecekleri yeme alışkanlığının bir �içgüdü� olarak geliştiği öne sürülür. Biraz da bilimsel bir görünüm vermek amacıyla, obezlikle ilgili olduğu tahmin edilen genlerin evrimle ortaya çıktığı ve bu genlerin, eski çağlarda süren kıtlıkların bir kalıntısı olduğu gibi yorumlar aktarılır.
Bu evrimci masal, Time, Newsweek, National Geographic TV gibi uluslararası yayınlarda bilim adamlarının obezite hakkındaki açıklaması olarak anlatılır ve bunların bilimsel olarak güçlü varsayımlar olduğu telkin edilir. Oysa şu ya da bu üniversitedeki bilim adamının bu hikayeyi anlatması onu bilimsel kılan bir faktör değildir. Hatta bu insanlar, anlattıklarının bilim dışı hikayeler olduğunu bile bile bu propagandayı sürdürürler. Evrimi bir dogma olarak benimsedikleri, obezliğin evrimle ortaya çıktığına dair körükörüne inandıkları için evrimci dünya görüşünü ayakta tutmak amacıyla bu duruma göz yumarlar.
Evrimci Stephen J. Gould, evrim biyologlarının bu hikayelerle ilgili bilim dışı tavrını şu sözlerle açıklamıştır:
"Evrim biyolojisi, anatomi ve ekolojiyi kayıtlandıran ve sonra hangi kemiğin neden o şekilde göründüğü ya da bu canlının neden orada yaşadığıyla ilgili tarihsel veya adaptasyonla ilgili açıklamalar üretmeye çalışan, spekülatif bir argüman şekliyle ciddi derecede engellenmiştir. Bilim adamları bu masalların hikaye olduğunu bilirler; maalesef bunlar profesyonel literatürde fazlasıyla ciddi ve gerçeksel alınırlar. Daha sonra bunlar [bilimsel] "gerçekler" haline dönüşür, popüler literatüre girerler." 1
Obezlik hakkındaki evrim hikayesine göz yuman evrim biyologlarının ortada bilimsel olarak rahatsız edici hiçbir şey yokmuş gibi davranarak ortaya koyduğu kayıtsızlık gerçekten de düşündürücü boyutlardadır. Öyle ki evrimciler, içgüdülerin evrim teorisine oluşturduğu açmazı yok saymakta, hatta onu uydurdukları hayali evrim hikayelerine adapte etmede sakınca görmemektedirler.
Bizzat Charles Darwin"in kendisi, içgüdünün, teorisini yıkacak görünümde bir tehdit olduğunu kabul etmiştir. Bu konuda bkz. "Evrimcilerin İçgüdü Aldatmacası"
Obezlik hikayesine "gen" kavramıyla katılmak istenen bilimsellik motifi de evrimcilere bir destek sağlamamaktadır. Bir genin obezlikle ilgili olduğunu belirtmek, o genin evrimle nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair bir açıklama değildir. Nitekim evrim teorisyeni ve biyolog John Maynard Smith, bir özelliği devreye sokan bir geni bulmanın bunun nasıl evrimleşmiş olduğunu da anlamak anlamına gelmeyeceğini, aksini düşünmenin saçmalamak olduğunu belirtmiştir. 2
Kısacası, obezlikle ilgili evrimci yorumlar, zihinlerde üretilen hayali senaryolardan ibarettir. Bu senaryolar, insan biyolojisini hayali hikayeler serisine çeviren evrimcilerin, bilimi acınacak hale düşürmüş olmalarından başka birşey ıspatlamamaktadır.
1. Hugh Ross, �Water on Mars: What Does It Mean?� , Connections 2000 - Volume 2, Number 3, http://www.reasons.org/resources/connections/2000v2n3/index.shtml
2. Michael Brooks, "The Mysteries of Life", New Scientist,