Adnan Oktar’ın 4 Şubat 2011 Kaçkar Tv’deki Sohbetinden
Mesela Nisa Suresi çıktı, Kuran’ın herhangi bir ayetini açtım. Şeytandan Allah’a sığınırım, 66. ayet “Eğer gerçekten Biz, onlara: "Kendinizi öldürün” yani durduk yere canınızı öldürün, “ya da yurtlarınızdan çıkın" yani bırakın işinizi, gücünüzü, işlerinizi bırakın, o yurttan çıkın, başka yere gidin “diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında,” işte “az bir bölüm” bu, Mehdi (a.s) talebelerinin karakteridir, “az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı.” İnsanlar bu karakterde olduğu için Allah güzellik nasip etmiyor. Bakın sorunu Allah açıklıyor yani neden böyle bir durum olduğunu; “Eğer gerçekten Biz, onlara: "Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık,” yani çıkarlarıyla çatışacak bir şey söylemiş olsaydık, “onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı.” Bakın kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın demiyor Allah. Ama ne diyor? Namaz kılmak? “Kılarım” der, Oruç tutmak? “Onu da tutarım, iyi geliyor, zayıflıyorum. Oruç bana iyi geliyor, dinleniyorum” diyor. Çünkü yemek yemeye vakit ayırmıyor, daha pratik geliyor ona oruç tutmak. Namaz da hoşuna gidiyor, kılıyor namaz. Çünkü bir şey kaybettirmiyor ona. Elini yüzünü yıkıyor birkaç kere, defalarca secdeye gidecek, o da spor oluyor, iyi oluyor diyor, “onda da bir şey yok, onu da yaparım” diyor. Sadaka? Az bir şey para verdiğinde, psikolojik olarak rahatlıyor, “onu da yaparım” diyor. Zikir çekmek? “Uykum gelinceye kadar zikir çekerim” diyor, “Allah Allah derim” diyor. “Uykum gelince de yatarım” diyor. Zaten adam zikir çekerken uyuyor. Ama bakın “kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın” bu ne demek? Mehdiyet’tir. “Kendinizi öldürün” ne demek? “Gençliğini ver, bütün hayatını ver, hayatın bütün sosyal yönlerinden çekil, tam anlamıyla teslim ol” anlamına geliyor aynı zamanda.
“Ve yurtlarınızdan çıkın.” Anneni-babanı bırak, aileni bırak, işini, gerekirse mesleğini bırak, Allah yolunda mücadele et, “dendiğinde, az bir bölümü kabul eder” diyor. Az bir bölümü, 313 kişi Mehdi (a.s) cemaati. Hep dünyada azınlıktır böyle Allah’a canı gönülden, aşkla, ölümüne bağlı olan, hep çok az çıkar. “onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu.” Dünya hakimiyeti verirdim diyor Allah, “onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu.” Öbür türlü nasıl oluyor? Hayır olmuyor ve sağlam olmuyor şu anki sistem gibi. Çöküyor her yer, muazzam bir çürüklük oluyor. Devletler çürüyor, milletler çürüyor, sistemler çürüyor, acılar, ızdıraplar gökyüzüne çıkıyor. “Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik” diyor Allah, yani cennetle müjdeliyor Allah, ayrıca dünyada da bereket, bolluk, hakimiyet ve güzellik. “Ve onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik.” Yani dosdoğru bir yolda giderlerdi, hiçbir engelle karşılaşmazlardı, mükemmel ve güzel bir hayata sahip olurlardı diyor Allah.
“Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği Peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar?” diyor Allah. Resul (s.a.v.) ne diyor? “Mehdi (a.s)’a tabi olun” diyor. “Mehdi (a.s)’ı nerede görürseniz ona tabi olun, kar üstünde, yerde sürünmek şeklinde de olsa gidip Mehdi (a.s)’a tabi olun ve Mehdi (a.s) ile müjdelenin” diyor. “Peygamber (s.a.v.) bunu diyor mu?” diyoruz, diyor. “Yapıyor musun?” diyoruz, “yok yapmıyorum, gerek duymuyorum” diyor. O zaman işte bu hükme girersin.“Bu fazl (bol ihsan), Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da mücadeleye bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.” Bu nedir bu? İttihad-ı İslam. Allah neye hitap ediyor? Bir tane Müslüman grubuna hitap ediyor. Topluluk, bir tane topluluk var. “Ey iman edenler,” ey Hanefiler, ey Şafiler, ey Aleviler, ey Bektaşiler, Şiiler, Caferiler demiyor Allah. Ne diyor? “Ey iman edenler,” diyor. Bir tane topluluk kabul ediyor Allah, bir tane.
“Tedbirlerinizi alın” Nasıl tedbir alırsın? Kitap okursun, ilmi araştırmalar yaparsın, sanatta, bilimde ilerlersin ama iman amaçlı, Kuran’a hizmet amaçlı, müthiş bir güce dönüşürsün. Televizyon kurarsın, radyo kurarsın, imkanlarını geliştirirsin, bunların hepsi tedbirdir. “tedbirinizi alın da mücadeleye bölük bölük çıkın” Mesela sen televizyon ile ilgili çalışma yaparsın, sen kitaplarla ilgili çalışma yaparsın, öbürü radyo ile ilgili çalışmalar yapar “ya da topluca çıkın” diyor Allah. Yani bir kısmı orada para kazanırken, bir kısmı tebliğ yapıyor, bir kısmı ilmi araştırmalar yapıyor ama “bazen de” diyor Allah, “topluca çıkın.” Yani “hepiniz birden, tamamınız birden çıkın” diyor. Şimdi “ey iman edenler, topluca mücadeleye çıkın.” Bu nedir? İttihad-ı İslam, Türk İslam Birliği. Diyor ki; “Kuran’da nerede var Mehdiyet” İşte al burada var, buradan alacaksın. Bakın Cenab-ı Allah sahtekarlık yapanları nasıl uyarıyor; “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır.” Çıkarına bir şey olsa, ağır davranır mı adam? Ağır davranıyor. Çünkü çıkılacak yol, adama uzun geliyor, zor geliyor, ağır davrananlar vardır. “Namazımızı kılalım, evlenmek sünnet” evlenecek.
“Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa:” Hapsedilsen, dövülsen, sövülsen, basın üstüne gelse, iftiraya uğrasan, yaralansan, ekonomik yönden açmaza girsen, ailen karşına gelse, evlenemesen, çıkarlarından olsa, işinden atılsa, “Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa” bu, Mehdi (a.s) talebelerine bir musibet isabet ettiğindeki durum bu. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.)’in zamanındakiler de Mehdi (a.s) talebesiydi, çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) Mehdi (a.s) idi. Ona tabi olanlar onun talebeleriydi. Ahir zamandaki de Mehdi (a.s)’dır, gelecek şahıs, onun da talebeleri var. Bak ne derler diyor; Mehdi (a.s) talebelerine bir musibet isabet edecek olsa, “doğrusu” bir de doğrucular, “Doğrusu Allah, bana nimet verdi” der. Evliya adam. “Allah bana nimet verdi” der“çünkü onlarla birlikte olmadım der” diyor. “Allah korudu, iyi ki onların cemaatinin, topluluğuna girmedim” diyor. “Onlardan uzak durduk yoksa biz de aynı duruma gelecektik” diyor. “Beni de okuldan atacaklardı, ailem bana da karşı gelecekti, dövülüp sövülecektim, hakarete uğrayacaktım, hapse düşecektim, bak Allah beni o adamlardan kurtardı” diyor. Çünkü onları da sapkın görüyor ayrıca, kendini doğru yolda görüyor. Allah bu samimiyetsizliğe, bu sahtekarlığa dikkat çekiyor.
“Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse” mesela dünya hakimiyeti, başarı, zenginlik, güç, “o zaman da, sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi” sanki daha önce hiç konuşmamışsınız gibi, daha önce anlatmamışsınız gibi, “kuşkusuz şöyle der; "Keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim." “Öyleyse” diyor Allah, “dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda mücadele etsinler.” Dünya hayatını bırakıyor, ahireti yani sadece Allah’ın rızasını istiyor, Allah’ın rızası için gençliğini, hayatını, malını mülkünü hepsini veriyor. “ahireti satın alanlar, Allah yolunda mücadele etsinler; kim Allah yolunda savaşırken, (mücadele ederken, gayret ederken) öldürülür (şehid edilir) ya da galip gelirse” yani öldürülebilir, hapsedilebilir, yaralanabilir, hepsi olabilir, “ya da galip gelirse, ona büyük bir ecir vereceğiz.” “Hiç fark etmez” diyor Allah. Yani “bir zulme de uğrasanız, acı da çekseniz, galip de olsanız, size sevap veririm” diyor Allah, “sizden razı olurum” diyor. Çünkü illaki o anda yenmek şart değil. Yeneceğim derken, hapse düşersin, dövülüp, sövülebilirsin, şehid olabilirsin, aynı sevabı veririm diyor Allah, hatta belki daha fazlasını inşaAllah.