"Myanmar'ı tüm Müslümanlardan temizlemek istiyorlar."
"Rohingyalı Müslüman kadınlar tecavüze uğruyor."
"Myanmar sularında 727 göçmeni taşıyan tekne bulundu."
"Arakanlı Müslümanlar köle olarak satılıyor."
İnsanlık suçu işleyen ülkeler arasında yer alan Myanmar ile ilgili bu tür haberlere uzun yıllardır sık sık rastlıyoruz. Ülkede yaşayan Arakanlı Müslümanlara yönelik işlenen insanlık suçlarının dosyası bir hayli kabarık. Arakanlı Müslümanlar vatandaşlık hakkı, eğitim hakkı, evlenme, çocuk sahibi olma, gece saat dokuzdan sonra sokağa çıkma, polisten izinsiz akraba ya da komşularını ziyaret etme gibi pek çok doğal haktan bile mahrumlar. İnançlarından dolayı hapishanelerde işkence görüyor, ölüm cezasına çarptırılıyor, ayrımcılık ve şiddete maruz kalıyorlar.
Arakanlı Müslümanlara 1942, 1948, 1954, 1978 ve 2012 yıllarında yapılan büyük “etnik temizliklerde” yüzlerce, binlerce kardeşimiz hayatını kaybetti. Ne var ki dünya tarihine kara bir sayfa olarak geçen bu etnik ayrımcılık ve şiddet politikaları sadece bu tarihlerle sınırlı değil. Şiddet Myanmar’ın adeta resmi bir politikası olarak her zaman uygulanmaya devam ediyor. Uluslararası Af Örgütü başta olmak üzere pek çok insan hakları örgütü bu konuda işlenen insanlık suçlarıyla ilgili detaylı raporlar hazırlıyor. Bu raporlar eziyet gören, tecavüze uğrayan, değersiz görülen, memleketlerinde gördükleri eziyet nedeniyle iltica eden, fakat gittikleri ülkelerde de sığınacak bir karış toprak dahi bulamayan insanların ifadeleriyle dolu.
Aslında ne Arakanlı Müslümanların, ne dünyanın bir başka yerinde eziyet gören Müslümanların, ne de dini ve etnik kimliği ne olursa olsun hiç kimsenin bu tarz bir hayat yaşamamaları gerekmiyor. Çünkü şiddet ve katliamlar bu yüzyılın ruhu ile hiç bağdaşmıyor. Nitekim bu yüzyıl İslam’ın yükselişinin en güçlü olduğu dönem olmasıyla olağanüstü bir yüzyıl. Bu yüzyıl Müslümanlar arasında sosyal yardımlaşmanın, kardeşlik ve birlik gibi hayati değerlerin güçlendiği önemli bir zaman dilimi. İşte böylesine önemli bir dönemle müjdelenen Müslümanların bu kutlu döneme ulaşmak için çaba harcamaları kaçınılmaz olmalı.
İslam alemindeki karmaşaya, çatışmalara ve bölünmüşlüğe bakıldığında bu tür bir uzlaşma sağlamanın ve birlik oluşturmanın imkansız olduğu düşünülebilir. Oysa dünya ülkeleri nasıl petrol için, hatta futbol için biraraya geliyorlarsa, Müslümanlar da Allah emrettiği için kardeş olduklarını hatırlayıp birlik olabilirler. Dünyadan çeşitli örneklere bakacak olursak; ekonomik işbirliğine dayalı Avrupa Birliği ilk akla gelen örneklerden. Bu birlik ekonomik dayanışma dışında, siyasi, askeri, kültürel ve sosyal her alanda da ortak bir ruhla hareket etme prensibine dayanıyor. İslam Birliği de benzer şekilde dünyaca kabul edilmiş olan şartlarda biraraya gelebilir. Üstelik bu birlik Allah’ın emrine, gönül birliğine ve din kardeşliği bağlarına dayandığı için Avrupa Birliği’nden çok daha güçlü olacaktır.
Bu birliğin kurulabilmesi için tek şart İslam ülkelerinin güçlü, istikrarlı ve kararlı olmalarıdır. İslam ülkeleri dünyaya her alanda yön vermek ve ışık tutmak istiyorlarsa bu birliği bir an önce oluşturmalıdırlar. Çünkü birlik halinde hareket etmeleri, Myanmar gibi eziyet gören Müslümanların yaşadıkları ülkelere yardım elini uzatmalarına vesile olacaktır.
Böyle bir birlik sağlanmadığı için Arakanlı kardeşlerimiz gibi dünyanın dört bir yanındaki mazlum Müslümanlar savunmasız durumda. Oysa bu birlik elbette ki Myanmar’ın bağımsızlığına, egemenlik haklarına tecavüz etme veya şiddet kullanmaya yönelik olmayacak ama bu coğrafyada kurtarılmayı bekleyen zavallı kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve ihtiyaç içinde olanları zulümden kurtarmak için uzanan caydırıcı bir el olacak ve bu insanların sahipsiz kimsesiz olmadıklarını hatırlatacak.
Müslümanlar unutmamalılar; birlik olmak Allah'ın Kuran'da bildirdiği emirlerden biri. Yüce Allah Müslümanların birlik olmaları gerektiğini bir ayetinde şu şekilde bildiriyor:
“İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)
Bu ayetin hükmü gereği başta Arakanlı kardeşlerimiz olmak üzere bütün Müslümanların birlik olmayı istemesinin zamanın geldiğini hatırlatıyor ve Arakanlı kardeşlerimizi bu birliğin bir an önce kurulması için dua etmeye davet ediyoruz.
Adnan Oktar'ın Burma Times'da yayınlanan makalesi:
http://burmatimes.net/the-time-has-come-for-our-rakhine-brothers-to-pray-for-unity-among-muslims/