Dua, bizleri yaratan, bizi koruyup gözeten, her şeyimizi bize veren, sayısız nimet bağışlayan, sevilmeye en layık, derin bir aşkla bağlı olduğumuz Rabbimizle buluşma anımızdır. Her an her yerde olan, her şeyi görüp işiten Rabbimize dua etmek için belli bir zamana ve mekana ihtiyacımız yoktur. Duamızla her işimizde O’ndan yardım diler, Allah’ın razı olacağını, beğeneceğini umduğumuz bir ahlaka kavuşmuş oluruz.
Allah aşkıyla yanıp tutuşan bir Müslümanın hayatında duanın çok önemli bir yeri vardır. Dua onun için hem bir ibadet hem de yaşamını güçlü ve sağlam bir maneviyatla sürdürebilmenin anahtarıdır. Müslümanı canlı ve dinç tutan duasıdır, imandan kaynaklanan şevkidir. İman sahibi bir insan Allah’a bütün benliğiyle dua eder, tüm duygu ve düşüncelerini, sıkıntılarını, istek ve arzularını, mutluluklarını O’na açar. Rabbimize kulluğumuzu ifade edebileceğimiz en güzel fırsatlardan biridir dua.
Müslüman sabah gözünü açar açmaz hemen Allah’ı hatırlar ve O’na yönelerek, O’nu yücelterek, O’nu anarak, O’na dua ederek güne başlar. Her anını O’nun sayesinde yaşadığını, sahip olduğu her şeyi O’na borçlu olduğunu, istediği herhangi bir şeyin ancak O’nun dilemesiyle gerçekleşeceğini bilir.
Ne var ki insanların bir kısmı sadece sıkıntıya düştüklerinde Allah’a dua ederler. Allah’ı yalnızca kendileri için büyük önem taşıyan olaylarda hatırlar ve işlerinin yolunda gitmesi için O’ndan yardım dilerler. Örneğin bir hastalık durumunda Allah’ın şifa vermesi için O’na yalvarır veya geleceklerini ilgilendiren bir sınavdan ya da bir iş görüşmesinden iyi bir sonuç almak için O’na dua ederler. Allah onlara güzel bir nimet verdiğinde ise bu kez O’nu unutup dünya işlerine dalarlar. Allah bu tavrı beğenmediğini bir ayette şöyle bildirmiştir:
İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Biz'e dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Biz'i hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi, 12)
Hiç kuşku yok en güzel olan tavır, her zaman Allah’a bağlı kalmak, Allah’ı hiç unutmamak, büyük bir aşkla ve bitmeyen bir şevk ve heyecanla O’na yönelmek, her işimizde O’ndan yardım dilemek ve her ne olursa olsun hep şükretmektir. Bu ancak derin Allah aşkının sahiplerinin yaşayabildiği bir güzelliktir.
Müslüman her gün bir öncekinden daha derin, daha içli, daha samimi dua etmeyi, Allah’a daha çok yakınlaşmayı ister. Bu nedenle de dua ibadetini en güzel şekilde yerine getirip getirmediğini sık sık gözden geçirmelidir. Acaba hangi durumlarda Allah’a yönelmekte, yalnızca bir isteği veya bir ihtiyacı olduğunda mı Rabbine dua etmektedir? Kişinin kendini bu şekilde kontrol etmesi, duada eksiği varsa bunu tespit edip hatasını derhal düzeltme yoluna gitmesi ona hayat verecek bir uygulamadır. Peygamberler gibi Allah’la derin bir bağlantı, iman eden bir insanın özendiği, istediği bir güzel haldir.
Neler için Allah’a dua edebiliriz?
Biz herşeyi Allah’ın izin verdiği kadarıyla yaparız. Bir Müslüman bu gerçeğin tam şuurundadır. Örneğin bir konuşma yapacak; kendisini konuşturacak olanın yalnızca Allah olduğunu, aksi takdirde tek bir cümle dahi kuramayacağını bilir ve konuşmasına başlamadan önce, “Ya Rabbi, beni güzel konuştur” diye dua eder. Yemek yiyecekse; “Ya Rabbi, bana bu yiyeceklerden lezzet almayı, bu yiyecekler vesilesiyle şifa bulmayı, verdiğin bu nimetler için Sana hamd etmeyi bana nasip et” der. Bir yolculuk yapacaksa; “Ya Rabbi, sağ salim oraya varmayı bana nasip et, yolculuğumu Sana daha da yakınlaşmaya vesile kıl” der. Bir karar vermesi gerekiyorsa; “Ya Rabbi, bana en doğru, en hayırlı kararı aldır” diye dua eder. Önemli bir sınava ya da bir toplantıya girecekse; “Ya Rabbi, ahiretim için en hayırlı sonucu bana nasip et” der.
Peygamberlerin duaları Müslümanlar için çok güzel örnektir:
“Rabbim ilmimi artır.” (Taha Suresi, 114)
“Rabbim, benim göğsümü aç. Bana işimi kolaylaştır.” (Taha Suresi, 25-26)
“Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” (Müminun Suresi, 118)
“Rabbim, hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat.” (Neml Suresi, 19)
“Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et.” (Ankebut Suresi, 30)
“Rabbim; Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat.” (Yusuf Suresi, 101)
“Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında Sen hak ile hüküm ver, Sen hüküm verenlerin en hayırlısısın.” (Araf Suresi, 89)
Müslümanın yapması gereken, Allah’a bütün kalbiyle her şeyin en hayırlısı için dua etmek ve sonucuna teslim olmaktır. Örneğin hastalandığında elbette, “Rabbim bana sağlık, sıhhat ver, benden bu hastalığı gider” diye dua eder, ama hastalık iyileşmezse (haşa) Allah’a sitem etmez, Allah’ın yarattığı sonuca teslim olur, onda bir hayır görür. Hz. Musa (a.s.)’ın duası bu konuda bütün Müslümanlara örnek teşkil etmektedir:
"Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." (Kasas Suresi, 24)
“Her hayra muhtacım” ifadesi, Allah’ın yaratacağı şey her ne olursa olsun onu güzel ve hayırlı görmek demektir; işte Müslümanın imanını derin ve samimi kılan, Allah’a olan derin sevgisini gösteren budur.
Müslüman kendisi için istediği bütün güzel şeyleri diğer Müslümanlar için de istemelidir. Allah’tan derin ve samimi iman, Kuran'ı hakkıyla anlayacak bir basiret isterken, Kuran ahlakını hakkıyla yaşamayı Allah’tan dilerken Müslüman kardeşleri için de Allah’a dua etmelidir.
Dua, insanı cennete götüren bir ibadettir
İnsanın azabını engelleyen, cehennemden kurtulmasına vesile olan ve onu cennetin yoluna sevk eden, duasıdır. Bir insanı Allah Katında değerli kılan en önemli nedenlerden biridir dua. Allah bir ayette şöyle belirtmektedir:
De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?... (Furkan Suresi, 77)
Gerçek şu ki kişi Allah’ın her şeyin üzerindeki gücünün ne kadar farkındaysa, duası da o kadar yoğundur. Eğer duası zayıfsa, her şeyi yaratanın yalnızca Allah olduğunu unutmuştur; olaylar kendiliğinden oluyor zannetmektedir. Bu ise apaçık şirktir. Dua eden insan, Allah’ın sonsuz gücüne ve tek güç sahibi olduğuna iman eden ve diliyle, kalbiyle bunu ifade eden insan demektir.
İnsanın henüz vakit varken samimi duaya yönelmesi gerekir
Kimi insanlar ahiretleri için hayati önem taşıyan ibadetleri uygulamayı sürekli olarak ertelemektedirler. Bu insanlar “yaşım biraz daha ilerleyince ibadet etmeye başlarım”, “emekli olayım, o zaman namaz kılarım” gibi yanlış düşüncelerle Allah’ın emirlerini yerine getirmemiş olurlar. Oysa “daha sonra yaparım”, “ileride yaparım” mantığı, şeytanın onlara bir tuzağıdır. Nitekim insan ibadetlerini yerine getirirken, günlük hayatına da devam edebilir.
Şeytanın “daha sonra yaparsın” diyerek kandırdığı insanlardan olmamak için dikkatin ve vicdanın sürekli açık tutulması gerekir. Allah’a kendisini yakınlaştıracak ibadetleri ertelemek, kişiye zarardan başka bir şey vermez. Allah’a en çok yaklaştıracak ibadetlerden biri olan duayı ertelemek de kişiyi büyük bir manevi kayba sürükler. Vakit ve imkan varken Allah’a bütün gücüyle samimi dua etmek, duayı hiçbir şekilde aksatmamak gerekmektedir. Eğer dua kesilirse, o zaman Allah Kendini hatırlatacak başka bir şey yapabilir. Bu durumda kişiye hiç ummadığı bir anda, hiç ummadığı bir yerden Allah’ın uyarısı gelebilir. Nitekim dua kesilirse, azap için yol açılmış olur. Dua belalara bir set gibidir. Normal şartlarda azaba set olan dua kesildiği takdirde o set açılır ve azap oradan akıp geçmeye başlar. Henüz vakit varken vicdan sahibi herkesin Allah’a olan aşkın göstergesi samimi duaya yönelmesi, şükrüyle, duasıyla Allah’ı yüceltmesi çok önemlidir.