Hayatı kendi belirledikleri kurallar doğrultusunda çerçevesinde yaşayan insanlar, nefislerinin o anki istekleri doğrultusunda, kolaylıkla bu kurallarından tavizler verebilmektedirler. Hayatlarına yön veren ve kişiliklerinde güzel ahlakta süreklilik göstermelerini sağlayan mutlak olarak doğru olduğuna inandıkları bir yol göstericileri yoktur. Bundan dolayı kişilikleri zaman zaman değişkenlik gösterebilmektedir. Tavırlarında belirli bir istikrardan bahsedebilmek mümkün olmaz.
Bu kimselerin tavırlarındaki değişkenliği belirleyen güç genellikle nefisleridir. Allah (cc) Kuran'da, nefislerin bencil tutkulara yatkın olarak yaratıldığını bildirmektedir.
"Gerçekten, insan, 'bencil ve haris' olarak yaratıldı."(Mearic Suresi, 19)
"… Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır." (Nisa Suresi, 128)
İnsan eğer nefsinin kendisini yönlendirmesine izin verecek olursa, tüm tavırları bu bencil tutkular doğrultusunda şekillenecektir. Bu bencil tutkular ise sabit, tutarlı ve dengeli bir kişilik sergilemesini etkileyecektir. İnsan, nefsinin telkinleri sonucunda bir anda öfkelenebilecek, duygusallaşabilecek, küsüp darılabilecek, kıskançlık hissine kapılabilecek ve bunlara bağlı olarak da ani kararlar alabilecektir. Dolayısıyla kişiliği, çevresindeki insanlar için her zaman bir sürpriz olacaktır. Bir anı, bir diğer anına uymayacaktır. Her an ruh hali, düşünceleri, duyguları, kararları ve bakış açısı değişebilecektir. Böyle bir insan ise, tutarsız ve dengesiz davranışlarıyla her zaman için çevresindeki insanlar üzerinde tedirginlik ve güvensizlik hissi oluşturacaktır.
Müslümanın rehberi ise Kuran'dır. Allah (cc) Kuran'da, nefsin kişiyi daima kötülüğe çağıracağı ve şeytanın da insanı tutarsızlığa, akılsızca hareket etmeye ve hırslarının, tutkularının gerektirdiği şekilde hareket etmeye zorlayacağı konusunda insanları uyarmıştır.
"(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir." (Yusuf Suresi, 53)
Tüm bunlara karşılık ise, kendisine Kuran'ı rehber edinen, vicdanının sesi doğrultusunda hareket eden insanlar ise, ideal bir kişilik kazanırlar ve hem dünyada hem ahirette üstün konuma gelmeyi umarlar..
Müslüman, Allah (cc)'ın gösterdiği yola uyması sebebiyle bu güçlü ve üstün kişiliği kazanır. Rehberi Kuran olduğu için, olaylar karşında göstereceği tavırlar, vereceği tepkiler hep İslam ahlakına göre olur. Bu da ona itidalli ve dengeli bir kişilik kazandırır. Nasıl hareket edeceği, olayları hangi bakış açısıyla, nasıl bir mantık örgüsüyle değerlendireceği çevresindekiler için hiçbir zaman sürpriz olmaz. Aklı, vicdanı, tavırları, konuşmaları hep Kuran ahlakının getirdiği istikrarı yansıtır. Bundan dolayı da güvenilir bir karaktere sahiptir. Kuran`da müminlerin bu üstün ahlaklarının karşılığının nasıl olacağı şöyle bildirilmiştir:
"Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) "Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin."
"Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de sizindir."
"Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan bir ağırlanma olarak." (Fussilet Suresi, 30-32)