Adnan Oktar'ın Kaçkar TV'deki canlı röportajı (2 Kasım 2010)
ADNAN OKTAR: Münafikun Suresi 4 “Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır.” Yani dış şey olarak süslü püslü geziyorlar falan, beğenini kazanır diyor. Yani bilmediği için normal bir şey zannediyor. “Konuştukları zaman da onları dinlersin.” Çünkü sünnetten, itaatten, ahlaktan, namustan, halbuki sıfır numara ahlaksız ve kahpedirler. Çünkü onlarla beraber olan kadınlar da, münafikun ve münafukat aynı hükümdedir, onların nikahı da düşmüş olmuş oluyor. Onların beraberliği de gayrimeşru ilişkidir, fahşadır yani. Her ikisi de fahşa hükmündedir. Çünkü münafığın nikahı olmaz, geçersizdir nikahı. Münafığın herşeyi küfürdür, Cehennem ehli olmuş oluyorlar. Ama, “konuştukları zaman da onları dinlersin.” Mesela Bediüzzaman’la ilgili, münafıklar o zaman çıkıyorlardı, Bediüzzaman 60 cihette ehli sünnete uygun değil diyor adam, sakalını sıvazlıyor azılı münafık. Nereden anladın, diyorsun. Anlatayım efendim, diyor. Bir öksürüyor, uzun uzun hakikaten anlatıyor. Eğer adam ilim sahibi değilse inanır. Bediüzzaman’a öyle iftira atanlar olmuş muydu Berkerim?
ALTUĞ BERKER: Olmaz mı tabii Hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Anlat biraz bakalım, inşaAllah.
ALTUĞ BERKER: Estağfirullah Hocam. Ona rağmen siz ilişmeyin diyordu Hocam onlara, Bediüzzaman’a o iftira atanlar olmuştu Hocam.
ADNAN OKTAR: Tabii bak Bediüzzaman ne diyor? “Sakın onlara ilişmeyin” çünkü pislik. Çünkü münafık oldukları için, münafıkla mücadele özel ilim gerektirir. Talebe onunla mücadeleye girerse, yenilebilir. Münafığı yılana benzetiyor Bediüzzaman, yılan gibidir yani, çok şeytani bir zekası vardır. Akılalmaz manevra kabiliyeti olduğu için, Müslümanı zahiren eğer bilgisiz ve tecrübesizse mat edebilir. Onun için “sakın ilişmeyin” diyor. Mesela Bediüzzaman’a burada da alim bilinen bir kişi, Bediüzzaman’ın dinsiz imansız olduğunu (haşa), ehli sünnet düşmanı olduğunu, sapkın olduğunu yaymıştı. Saraya da jurnal etmişlerdi, 2. Abdülhamit zamanında. Devlete de o zaman jurnal etmişlerdi Bediüzzaman’ı, Bediüzzaman akıl hastanesini koyuldu o sebeple, akıl hastanesine götürdüler. Yani akli dengesi yerinde değil demeye getirdiler. Halbuki deha, tam bir dahi Bediüzzaman, mükemmel bir insan. Fakat münafıkların ifasıyla, münafıkların tahrikiyle devlete yanlış bilgi aktığı için, 2. Abdülhamit zamanında akıl hastanesine yatırıldı. Ve sürekli hapis, sürekli hapis, sürekli hapis. Hapisleri sağlayanlar hep münafıklar oldu, münafıklardan akan bilgi. Hep ehli sünnete aykırı, sapkın, yanlış yolda diyerek, o zamanın üçkağıtçı sahtekar münafıkları, hem İslam’ın yayılmasını engellediler, hem İttihad-ı İslam’ı engellediler, hem Türk-İslam Birliği’ni engellediler, ona giden yolları engellediler, vargüçleriyle gayret ettiler. Ama buna rağmen Bediüzzaman’ı durduramadılar, Bediüzzaman daha fazla sevap kazandı.
“Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.” Bir yere dayandırılmış, münafıklar hep bir yere sırtını dayarlar ama Allah kütüğe benzetiyor, kof kütük. Bir mahluk oldukları için, Allah hayvana da benzetmemiş, hayvana da benzetmiyor. Kof kütük gibi bomboş, yani ses geliyor böyle, mahluk, odun gibi yani. Onların o mask ve anlamsız ruhlarını, o küt ruhlarını, o sevgisiz, manyak ruhlarını Allah bir kütüğe benzetmiş, ama dayandırılmış, ayakta duramıyor kendisi. Münafık mutlaka başka münafıklara, küfre ve delalete sırtını dayar. Münafık hiçbir zaman için tek başına gezmez. Onun için ya bir ine gider, ya onun pis bir mağarası vardır, işte ya domuzun ilgili yerine gider yapışır, oradan kuvvet bulur. “Ahşap-kütük gibidirler. Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.” Mesela bizim şu konuşmalarımızın hepsini münafıklar dinliyorlar, yüzlerce münafık dinliyor şu an. Mesela bu Allah’ın hikmeti, normalde böyle olmaması umulur. Büyük bir dikkatle dinliyorlar. Bak diyor ki Allah: “Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.” Mesela buradaki bütün konuşmaları olduğu gibi münafıklar alır. Yani hepsi diyor ki, bana söyledin. Doğru sana söyledim. Bak mesela diyor ki, ayrı ayrı mesela yüzlerce ayrı münafık, ona soruyoruz, bana söyledi, sadece bana söyledi, öbürüne soruyoruz, kime söyledi, bana söyledi diyor. Allah ne diyor bak: “Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar.” Allah bak küfür için bunu demiyor, münafıklar için diyor “düşmandırlar.” O zaman Müslüman ne oluyor onlara karşı? Küfre düşman değiliz, Darwinist’e, materyaliste, komüniste, faşiste düşman değiliz biz, onları eğitiyoruz, cahil bilgisiz insanlar. Bediüzzaman bunu çok kapsamlı anlatmış. “Bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının.” Kaçınmak ne demek? Son derece dikkatli olunacak, tetikte olunacak ve sakınılması gereken mahluklardır. Muhbirlik yapar, ihbarda bulunur, iftira atar, alçaklık yapar. Müslümanların gücünü kırmaya çalışır. Müslümanların moral gücünü kırmaya çalışır. Müslümanların gelişmesini durdurmaya çalışır. İttihad-ı İslam’ı durdurmaya çalışır, Türk-İslam Birliği’ni durdurmaya çalışır. Mehdiyet’in gelişmesini, Mehdi (a.s.) müjdesini durdurmaya çalışır. İsa (a.s.)’ın müjdesini durdurmaya çalışır. Bunu yaparken ne yapar? Kuran ve hadisle kendince ve hurafelerle ortaya çıkar ve çok şeytanidir yolu. Onu için diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “münafıklar Mehdi (a.s.)’ye karşı, Kuran’la karşısına çıkacaklar,” Kuran’la, hadisle. “Mehdi (a.s.) de onlara karşı Kuran’la, hadisle karşılık verecek” diyor. “Onun için onun işi zordur” diyor, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadiste. Bak ona diyor, Kuran’la karşı çıkacaklar. Bak, “kaçınıp sakının,” kaçınmak ne demek? Sakınmak ne demek? Tetikte olmak, dikkatli olmak, muhtemel yapacağı oyunlara karşı tedbir almak, uyarmak. Ataklarına karşı diğer Müslümanları bilgilendirmek. Onun için Müslüman topluluklarda, mesela Müslüman grupları oluyor, cemaatler oluyor, efendim, efendilerin geliştirdiği küçük Müslüman topluluklar oluyor. Münafık oradan çıkıp, gidiyor öbür cemaat topluluğa diyor ki, ya falanca şeyh efendi çok zalim, çok akılsız (haşa), işte günahkar, ehli sünnet çizgisinde olmayan bir insan. Onun için ben sizin yanınıza geldim. Siz mümin muttaki insanlarsınız, Allah kurtardı, iyi oldu yanınıza geldim, diyor. İblis şekil değiştirmiş olarak oraya geliyor. Saf Müslüman haberi yok, hay maşaAllah buyur diyor. Ey iblis buyur bakalım diyor, evin içine iblisi sokuyor. O, orada Müslümanları tespit ediyor, ne yerler, ne içerler, ne yaparlar, ne ederler. Hepsini tespit ettikten sonra, gidiyor şeytani bir ihbar, şeytani bir iftirayla Müslümanları mağdur durumda bırakıyor. Arkasından da diyor ki, ya sizin içinizde herhalde bir münafık var diyor. İçlerinden en takva gördüğü Müslümana, bu yapmış olabilir, böyle bir haber aldım, diyor. Çok büyük oyun oynar münafık, onun için bir münafık Müslüman cemaatine geldiğinde, Müslümanlar mutlaka o münafığı, ey iblis senden Allah’a sığınırız deyip kovsunlar.
Mesela ben dedim, Şeyh Nazım Hocamın cemaatinden, topluluğundan birisi bize gelse, (haşa ve haşa), işte çok yanlış yoldalar, Allah beni kurtardı yanınıza geldim dese, suratına tükürürüm, ey iblis derim, hemen git. Ey iblis hemen git, defol derim. Yapılacak şey budur. Buna dikkat edeceğiz inşaAllah. Bak, “bu yüzden onlardan kaçınıp sakının.” Son derece dikkatli ve tetik olunacak. O zaman ne oluyor? İşte Müslümanın dikkati açılıyor, aklı açılıyor, sevabı artıyor, başarısı artıyor. Öbür türlü meskenet ve bitkinlik olur. Münafık neye yarıyor? Uyanıklık ve dikkate vesile oluyor. Azime ve gayrete sebep oluyor. Allah onu öyle yaratmış. “Allah onları kahretsin” diyor Allah. Bak Allah Kendisi, onları kahredeceğini kendisi söylüyor. Allah onları kahretsin ne demektir? Ben onları kahredeceğim diyor Allah. Dünyada vesvese, kuruntu ve acılarla, sinir gerginliği ve azapla, dünyaları Cehennem’e döner. Hiçbir münafık huzurlu yaşamaz. Sürekli gerilim halindedir, sürekli acılar içerisindedir. Müslümanların yanında geçen ömrüne yanar, oradan ayrı bir canı yanar. Müslümanlara verdiği paraya, pula, imkana ayrı bir canı yanar. Ama ne can yanma biliyor musun, kaynar suda kaynıyor gibi böyle acayip canı yanar. Gece gündüz aklından gitmez, Allah onu ona fitne olarak yaratır, acı olarak. Mesela yirmi yılını Müslümanlara vermiş, o yirmi yıl ona yirmi milyon eza olarak üzerine çöker. Sabah akşam onun acısından kurtulamaz. Mesela biraz malından mülkünden vermiş Müslümanlara, o mal mülk her gün onu dağlar adeta, canını yakar, müthiş ızdırap duyar. Keşke yapmasaydım, keşke gitmeseydim, keşke şunu yapmasaydım, o ızdırapla yanar kavrulur, Allah onları mahveder dünyada. Ahirette de sonsuz Cehennem azabı vardır, onun için diyor ki, “Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.” Münafık fırıldak gibidir döner, abidik gubidik, süper sahtekardır. Dinsizlerin yanında züppe çakal takılır. Nur talebesinin yanına gider Nur talebesi gibi gösterir kendini. Mahmut Hocamın cemaatine gider, Mahmut Hocamın taraftarı gibi görünür. Müslüman başka bir grubun yanına gider, mesela Esat Coşan Hocamızın talebelerinin yanına gider, onlardanmış gibi görünür. Bak, “nasıl da çevriliyorlar” diyor Allah. Muazzam, tam bir fırıldaktır, her yere uyum sağlar, müthiş sahtekardır, onu ona ekler, onu ona ekler, sezilmesi çok güçtür. Çok dikkatli olunması gerekir münafığa karşı.