Başbakan’ın kaçırılmasının ve serbest bırakılmasının normal karşılandığı, Başbakan’ın başka şehre gitmek için başkentte uçağa binmesine izin verilmediği ülke; Libya.
Yukarıdaki cümle ülkedeki durumu çok net açıklıyor.
Kaddafi’nin düşürülmesinden sonra istikrarın bir türlü sağlanamadığı Libya’da şu an çok ciddi bir hükümet sorunu var. Son 3 yılda kurulan hükümetler, ülke topraklarında değil güvenliği sağlamak, ekonomi ve demokrasinin tesisi konusunda da ilerleme sağlayamadı. Dünyanın en önemli enerji yataklarına sahip ülke şu an ekonomik olarak zor durumda. Petrol üretiminde sorunlar yaşıyor.
Ülkede hükümetlerin büyük sorunu milisler. Geçmişte Kaddafi’ye karşı savaşan bu güçler Kaddafi sonrası bir türlü kontrol altına alınamadı. Bu milislerden bazılarının gittikçe radikalleşmesi, kendi aralarındaki ve hükümetle olan güç mücadeleleri sürekli çatışmaya sebep oldu. El-Kaide bağlantılı radikal milislerin güçlenmesi ise karşıt görüşte güçleri ortaya çıkardı. Emekli Tuğgeneral Halife Hafter de bunlardan biri.
1969 yılındaki darbeden itibaren her zaman Kaddafi’nin yanında yer alan 71 yaşındaki Hafter, 1987 yılında ABD’ye kaçarak 2011 yılına kadar bu ülkede kaldı. 2011 yılında ise Libya’ya dönerek devrimcilere katıldı.
Hafter geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan çeşitli darbe girişimlerinde bulundu. En son Mayıs ayında ise hükümetin kontrolünü kaybettiğini iddia ederek yeni bir darbe girişiminde bulundu. Libya Genelkurmay Başkanlığı ile ilişkisi olmayan “Libya Ulusal Ordusu”nun başında özellikle ülkenin doğusunda hakim duruma geldi.
Hafter’in son darbe girişimindeki hedefleri arasında hükümet olduğu kadar hükümet yanlısı olduğu iddia edilen bazı radikal gruplar da var. El-Kaide bağlantılı Ensar el-Şeria’nın yanı sıra Libya’daki İhvan da (Müslüman Kardeşler Örgütü) Hafter’in hedefinde. Hafter’in hedef aldığı gruplar gerçekte asıl niyetinin radikalizmle mücadele olmadığı şüphesini de ortaya koyuyor. Libya’da radikal grupların şiddet eylemlerinin ülkeyi ve bölgeyi tehdit ettiği bir gerçek ancak Hafter’in “Onur Savaşı” ismiyle başlattığı operasyonun huzur getireceği çok şüpheli.
Libya’daki karışık ortam komşu topraklardaki ülkeleri de endişelendiriyor. Özellikle Mısır ve Cezayir çok tedirgin. Mısır, Hafter yanlıları tarafından gelen yardım ve destek çağrıları karşısında şu an için sessiz kalırken. Cezayir, Libya’da başlayabilecek olası bir iç savaşın sınır bölgelerinde yaşayan Cezayirlileri etkilememesi için sınıra takviye güçler yığarak burada bir tampon bölge oluşturmaya çalışıyor. Burada amaç silahlı milislerin Cezayir’e girmemesi.
Libya’da şu an yerli yabancı herkesin üzerinde mutabık kaldığı sorun; Güvenlik sorunu. Libya’da gerçekten çok fazla silah var ve bu silahların halka dağılmış olması ise çok önemli bir sorun.
Halk artık ülkelerinde güvenlikli ve özgür bir yaşam istiyor; silahlı grupları ve bunların saldığı korkuyu daha fazla yaşamak istemiyor. Ülkedeki başıbozukluk ve güven bunalımı birçoğunu yıldırmış durumda. Düzenin sağlanması adına darbe yapılmasını ve demokratik yolların kapanmasını da istemeyen Libya halkı, ülkenin adım adım bir iç savaşa sürüklenmesinden endişe ediyor.
Libya’da Batılı güçlerin en büyük korkusu ise ülkenin enerji kaynaklarının tamamen radikal grupların eline geçmesi. Radikal grupların kontrolündeki Sidra rafinerisinden Kuzey Kore’ye yapılan petrol satışı ise bu endişeyi güçlendiriyor. Bu yüzden de çeşitli müdahalelerde bulunuyor, yeni yeni planları devreye sokuyorlar.
Radikalizmin daha da güç kazanmasından endişe eden Batı bu riske karşı sosyo-kültürel tedbirler alacağına, kimi zaman halkın özgür iradesinin önüne geçmeyi kimi zaman da iç çatışmaları körüklemeyi bir yol olarak görüyor. Oysa her türlü anti demokratik uygulama sonunda radikalizmi daha da besliyor. Ve Batı çoğu zaman kendi eliyle bir kördüğüm oluşturuyor. Geçtiğimiz yüzyılı “halka rağmen” baskıcı rejimlere destek vererek geçirenler bu yüzyılı da radikalizm tehdidi sebebiyle anti demokratik adımlara göz yumarak geçirmeyi istiyorlar. Bunun baştan çökmüş bir strateji olduğu açık.
Kaddafi’nin Arap sosyalizminin baskısı altında yıllarca ezilen Libya halkının ihtiyacı, yeni baskı sistemleri değil, barış ve kardeşlik içinde yaşayabilecekleri, müreffeh bir Libya. Bu Libya’yı inşa etmenin yolu ise darbe rejimlerinin değil demokrasinin güçlendirilmesi.
Ülkedeki bağnazlıkla ve radikallerle mücadele de Kuran onlara yol gösterecektir.
Kaddafi’nin ardından iş başına gelenlerin geçen bunca zaman içinde sağlıklı işleyen bir sistem kuramamaları Libya’yı şu an içinde bulunduğu duruma sürükleyen ana sebep. Ancak ülkenin dağılmaya kadar gidebilecek bir iç savaşa sürüklenmesi halk için çok kötü bir son olur. Libya halkı her ne olursa olsun öncelikle ülkesinin birliğini korumalı. Kuran aklıyla konulara yaklaşmalı, sevgiyi, anlayışı ve sevecenliği esas alarak sorunlara çözüm oluşturmalı. Silahları toplamakla sonuç elde edilmez ama bu anlayışla hareket edildiğinde yeni bir Libya inşa etmek mümkün.
Adnan Oktar'ın Opinion Maker'da yayınlanan makalesi:
http://www.opinion-maker.org/2014/08/new-interventions-cannot-solve-the-dilemma-in-libya/